Multimedya:
Cem Adrian ft Şebnem Ferah: İnce Buz Üstünde YürüyorumSia:Birds Set Free
Nasılsınız sevgili okuyucularım. Yeni bir bölüm ile geldim. Aynı zamanda süprizlerle dolu bir bölüm ile. Neyse, daha fazla uzatmayacağım. Keyifle okumanız dileğiyle.
İyi okumalar...
Bedenimin içinde kaybolmuş ruhum kalbimin yarıklarından dışarıya nüfuz ediyordu.
Bir beden ruhunu kaybedince yine beden olarak sayılır mıydı? Peki yaşarken ölmek ne demektir?Bileğimdeki nabzım atıyordu ama benim için durmuştu. Kalbim o büyülü ritmi tekrarlıyordu ama benim için bir sessizlikten ibaretti.
Peki ya sessizliği duyabilir miyiz? İçimdeki sessizlik kocaman bir kaos ve ruhumun attığı çığlıklardan oluşuyordu. Her şeye sağır kalırdım da içimdeki sessizliğe asla sağır kalamazdım.
Şakaklarımın üzerindeki ter damlacıkları tenimi gıdıklıyordu. Sol elimin üzerindeki acı ve ağırlık uyanmaya başladıkça artıyordu. Göz kapaklarıma emir verdim ve yavaşça göz bebeklerimin üzerine serili göz kapaklarımı açmaya başladım. Gördüğüm sadece kocaman bir karanlıktı.
Bir karadelikti. Beni içine sürüklüyor, beni ölüm tohumları ekilmiş toprağa karıştırıyordu. Acıklı bir sonun kokusu kanıma işlemiş, gözlerimin içindeki her bir damar lanetlenmişti. Kehanet bedenimi bir sarmaşık gibi sararken benim tek yaptığım içimdeki uçsuz bucaksız hayalleri olan, umutları olan genç kızı yaşatabilmekti. Onu ayakta tutabilmekti.
Bana ne olduğunu bilmiyordum. En son hatırladığım şey Evren'in kucağında olmam ve yerde gördüğüm kandı.
Bileklerimden, parmak uçlarıma kadar uzanan her bir damarım kolumu bir kalkan gibi sarmıştı. Nabzın haritası kollarımı sarmalıyordu.
Uçlarında tüm hayallerin defnedildiği parmaklarımı güçsüzlükle hareket ettirdim. Gözlerim yavaş yavaş ışığa alışmaya başlamıştı. Birkaç mırıltı döküldü dudak çukurumdan. Gördüğüm görüntü netleşirken kafamı sağıma doğru çevirdim. Gördüğüm tek şey ise elimi tutmuş, yanımda uyuyan Evren'di. Sıcacık eli, vücuduma adeta şifa etkisi bırakıyordu. Bana dokunduğu her an, her şeyi unutuyordum.
Gözlerimin ona bu denli güvenle bakmasına anlam veremiyordum. Ona karşı, çocukluğumla birlikte gömdüğüm duygunun daha da fazlasını besliyordum. Tarifi olmayan bir duyguydu bu.
Yağmur olup, sadece ona yağmak istiyordum.
Dizimin yanına kafasını koyup, uyuyan Evren'e baktım. Bir şeyler sayıklıyordu. Şakaklarının üzerindeki damlacıklar yüzünden boynuna kadar uzanıyor ve ince bir kavis çiziyordu. Elimdeki elini parmaklarımla okşamaya başladım.
"Hayır, hayır yapma. Her şeyi yapacağım. Ona zarar verme."
Söylediklerini duyabiliyordum. Endişeli bir hali vardı.
Kaşlarımı çatmış ona bakıyordum. Geçmişte yaşadıklarından dolayı aldığı yaralar hâlâ daha izlerini koruyordu. Kül olan geçmiş, için için yanmaya devam ediyordu. Evren kafasını sağa doğru salladı.
"Hayır, hayır."
Kelimeleri sesssizliğe boyun eğmiş odanın, dört tarafını doldurmuştu.Bir iki saniye sesssizlik...
Sonrasında büyük bir çığlık...
"Hayır."
Tarif edilemez bir acı ile söylenen bu söz tüm umutların azraili olmuştu. Şeytan melek kılığına bürünüp, kanımıza işlerken bizi nasıl zehirlediğinin farkında bile değildik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ UMUT
Novela JuvenilNefesimi bir zehir misali dışarıya üfledim. Nefesime mahkum kalan herkes bende zehirlendi. Sonra bende zehirlenenler, benim tek panzehirim oldu. Gözleri ölümü müjdeleyen bir melek kadar çaresiz ve ümitsizdi. Nefesi bir cesedin içinden çıkan umut gi...