Multimedya:
Sıla: Yan BenimleBen Cocks: So Cold
Sarsılmış bedenimle Evren'in gözlerine bakıyordum. İçimde oluşan kaosa anlam veremiyor, onu tanımlayamıyordum. Hangi duyguyu yaşadığımı bilmiyordum. Onun böyle bir şey yapacağını bilmiyordum. Ben onu bilmiyordum.
Kontrolünü sağlayamadığım elimle Evren'in sakalları yeni yeni çıkmaya başlamış yüzüne tokat attım. Tokatın etkisiyle yüzü yana doğru savruldu. Ellerim titriyordu. Bunu beklemiyor olacak ki gözlerini bana doğru döndürdü. İfadesizce bana bakıyordu. Bunu ben de beklemiyordum. Kendimi kontrol edememiştim.
Attığım tokatla sadece ona değil, ruhuna da zarar vermiştim. Onu koca bir enkazın altına sürüklemiştim. Gözlerindeki ifadesizlikten bunu anlayabiliyordum.
Sırlarla dolu bakışlarıyla bana bakıyordu. Gözleri sanki bir kitaptı. Ben de o kitabı okumak istiyordum. İçinde kaybolup, yaşadığı her şeyi yaşamak istiyordum. Ben onun bakışlarının altında yatan yaşanmışlıkları merak ediyordum.
Sırt çantamı alıp, arabanın kapısını açtım ve dışarıya çıktım. Neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyordum. Kendimle yeni tanışıyordum, zaten bir tek onun yanındayken kendim olduğumu hissediyordum. Ve en kötüsü de ben ne yapacağımı bilmiyordum.
Bu tablo yıkılışın resmedilmiş haliydi.
Kalbimin melodisi bir yıkılışın ezgileriydi.
Onun kokusu, yıkılışın nefesiydi.
Arkamda bomboş bakışlarıyla Evren'i bırakmıştım. Kendimi bile tanımıyorken onu tanımaya çalışmıştım. Ne bekleyebilirdim ki?
Attığım tokatta sadece onun canını yakmamıştım. Kendi canımda yanmıştı. Sanki o çok önceden hayatımdaydı ama ben onu kaybetmiştim. Şimdi de yeniden buluyormuş gibi hissediyordum. Hem onu buluyordum, hem de onu bulurken acı hatıralarımın oluşturduğu bir karadelikte kaybettiğim benliğimi buluyordum.
...
Yastığımın üzerine serili ıslak saçlarımı ellerimle düzelttim. Yaşlı gözlerle önümdeki duvara bakıyordum. Neden ağlıyordum, neden küçücük bir tokat bu kadar canımı yakıyordu? Hep böyle düşündüğümde bir çıkış yolu bulamıyordum. Her şey daha da karmaşık geliyordu.
Elimin sırtıyla hüzünlenmiş gözlerimdeki yaşları sildim. Yattığım yataktan kalktım ve giysi dolabıma doğru ilerledim. Aynadaki yansımam adeta her şeyi dile getiriyordu. Yorgundum, bitkindim ve yeniktim.
Hayatın zorlu koşullarına yenik düşmüştüm. Hafif sulu gözlerimi kırpıştırdım.
Ağlamamı durduramıyordum. Belki de acılarım dinmediği için, bu kefalet devam ettiği için ağlamam hiç durmuyordu. Lanetlenmiş bir yaşamı ilmek ilmek işliyordum. Yanlış insanlar, kötü bir geçmiş ve kırılmış kalbimin üzerine mutlu bir gelecek bekliyordum. Ama nasıl bir başlangıç yaptıysan öyle devam etmez miydi yaşam? Yıkık başlayıp, yerle bir olmuş şekilde bitirmek.
Bir gömleğin düğmelerini iliklemekti nefes alıp, kalbinin atması. Bir düğmeyi kaçırdığında yanlış devam ediyordun. Yanlış yerlere, yanlış düğmeleri ilikliyordun.
Derin bir nefes aldım ve dolabımın kapağını araladım. Dün akşam neler olduğunu düşünmek bile istemiyordum. Düşündükçe daha çok üzülüyordum, kırılmış kanatlarım, boynu bükülmüş geleceğim daha çok acıyordu.
Dolaptan gece mavisi bir kazak ve koyu yeşil pantolonumu aldım ve üzerine geçirdim. Kış gitgide bastıryordu ve ev daha da soğuyordu. Ürpermiş bedenimi ellerimle sıvazladım. Havluyla uzanıp, uçlarında hala su zerreciklerinin gezindiği saçlarımı karıştırdım. Havlu saçımın suyunu iyice emdikten sonra mor tarağım ile saçlarımı taradım. Düz saçlarım belime kadar uzanıyordu. Uzun saçlarımı ellerimle yanına attım ve dağınık bir örgü yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ UMUT
Fiksi RemajaNefesimi bir zehir misali dışarıya üfledim. Nefesime mahkum kalan herkes bende zehirlendi. Sonra bende zehirlenenler, benim tek panzehirim oldu. Gözleri ölümü müjdeleyen bir melek kadar çaresiz ve ümitsizdi. Nefesi bir cesedin içinden çıkan umut gi...