Bölüm şarkısı: Midlake - Small Mountain
Multimedya: Avril
Keyifli okumalar ☕📖
***
Her şey ben küçük bir kız çocuğuyken başladı, tamda bebeklikten çıkıp aklımı kullanmaya başladığım sıralar. Sorunlar, sorumluluklar, zaferler...
O zamanlar en büyük sorunum oyuncak bebeklerimin kırıklan bacakları iken, şu sıralar kalbimin kırıklarıydı. Büyüdükçe hayattımdaki sorunlar da benimle birlikte büyümüştü. Hala da büyüyordu ve içinden çıkmaz bir hal alıyordu. Tam da şu an olduğu gibi. Yine bir çıkmaz içine girmiştim.Sakin ol Arina. Sen hiçbir şey yapmadın.
Ama yaptın.
Sen sussana aptal iç ses.
Of tamam be.
İç sesimle olan tartışmama son verip Melanie 'nin dediklerine odaklandım. Bana "Hey sen burada ne arıyorsun?" diye bir soru yönelttiğinde seri adımlarım duraksadı. Terim bir yaz yağmuru misali tenimin coğrafyasını ıslatırken zaten yumruk olan ellerimi daha da sıktım. İçimdeki öfke yeniden harlanıyordu, yangın kaçınılmazdı fakat sorun şuydu; Bu yangınla onu da yakacak mıydım? Yoksa kendi kendimi yakıp kül mü olacaktım?
Hışımla arkamı dönüp meydan okurcasına gözlerine baktım ve onu yakmayı seçtim. Hatalıydım, onları gizlice dinlemiştim fakat içimdeki öfke hat safadayken suçluluk duygusunu ve beraberinde bütün diğer hisleri bastırıyordu. "Asıl sen burada ne arıyorsun, senin evde olmadığını söylediler? Yoksa bu da oynadığın bir oyun mu?"Dediğim şeye kaşlarını çatarak bana baktı. "Daha önce sana bir oyun oynamadım."diye konuştuğunda hızla aramızdaki mesafeyi kapatarak ona yaklaştım.
Bu kız saf mıydı yoksa aptal ayağına mı yatıyordu? "Ne demek oyun oynamadın? Stefan'a kendi kendimi kaçırttım ben zaten!" diye bağırdığımda aceleyle yanıma gelip ağzımı kapattı.
Vücutlarımız birbirine yaslıyken "Sessiz olsana aptal kız! İkimizi de ele vermek mi istiyorsun?!" diye tısladı.
Hızla ağzımdaki ellerinden kurtulup onu ittiğim sırada Justin'in odası olduğunu tahmin ettiğim odanın kapısı açıldı ve odadan Justin çıktı. İlk olarak kafası ardından tüm vücudu görüş alanımıza girerken ikimiz de on baktık. Kıyafetlerini değiştirmişti. Üzerine siyah bir kapüşonlu, altına da gri bol bir eşofman giymeyi tercih etmiş, saçlarını her zamanki gibi dağınık bırakmıştı. Önce kemikli ellerindeki siyah spor çantaya ardından tekrar yüzüne baktım. Pespembe dudakları canlı ve ıslak, açık kahve gözleri parıldıyordu. Her zamanki Justin'di işte. Şu mükemmel olan. Gözlerimi ondan alıp tekrar Melanie'ye çevirdim ve ona seni öldüreceğim bakışları atmaya başladım. O ise hala Justin'e bakıyordu.
Justin yanımıza gelip bir Melanie'ye bir de bana baktı. Gözleri bende takılı kalırken "Senin aşağıda olman gerekmiyor mu?" diye sordu. Sesinde saf merak vardı.
Melanie'nin kokusu sinen ağzımı ellerimin tersi ile sildikten sonra sinirli bakışlarımı Melanie'den çekip ona çevirdim. "Melanie' nin de burada olmaması gerekiyordu." Sinirle güldüm. "Ama gerekçeler ikimizin de umrunda değilmiş gibi gözüküyor. Öyle değil mi Melanie?"
Melanie bana tuhaf tuhaf bakarken "Hastasın sen." dedi.
Ellerimi saçlarıma atıp tırnaklarımı saç diplerime batırdım. "Beni bir erkek uğruna Stefan'a kaçırttırıyorsun ama hasta olan ben oluyorum öyle mi?" diye tısladım.
Yüzünde saçma bir ifade peydah olurken "Nasıl yani?" dedi. Birde saf ayağına yatıyordu. Cidden şu an bu kızı boğazlamak istiyordum.
Justin aramıza girerek "Yeter bu kadar. Kesin şunu. " dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible//Jariana
Fanfictionİmkansızı mümkün kılmaya çalışan aciz bir ruh ve onun ruh kuyusu.