Bölüm şarkısı: Julia Michaels- Issues
Multimedya: Ariana ve JustinSelamlar
Kısa olmayan bir bölümle karşınızdayım. Açıklamalarımı bölüm sonuna bırakıyorum.Keyifli okumalar ♥ oy verin ve bol bol yorum yapın lütfen. Cevaplamaya çalışacağım (*3*)
♡♡♡
Soğuk. Çok soğuk. Üşüyorum anne. Donuyorum. Göz yaşları denizinde boğulurken üşüyorum, soğuk kirli eller vücuduma lekeler bırakırken üşüyorum, kafamın içinde bana onu hatırlatan yeller eserken üşüyorum. Yapabileceğim başka hiçbir şey yok.
Hayatım hep soğuk diye düşünürken Tanrı beni Sibirya soğuğu ile karşı karşıya getirdi. Önceki acılar hiçbir şeydi sanki. Bu andan öncesi ılık, loştu. Hayatımı değerli kılan önemli ayrıntıları göremediğim için kendimi karanlıkta hissediyordum. Şimdi anlıyorum benim için ne kadar değerli olduğunuzu. Asıl karanlığın çaresizlik olduğunu. Asıl soğuğun kimsezlik olduğunu.
İlklerimi ona sakladığım ilk aşkımı düşünürken soğuktan donarak ölmemeye çalışıyorum.
İlk aşkım. Her mimiği ezberimde olan güzel adam. Soğuk en çok senin ellerinde güzel. Soğuk ellerin bana dokunduğunda vücut ısım artarken dokunmak eylemi kutsallaşıyor. Parmak uçların değiyor ya hani tenime, sihir tozu serpiyorsun teninin temas ettiği her bir santimetrekareye. Kutsallığını benimle de paylaşıyorsun. İstemeden yaşatıyor, istemeden öldürüyorsun. Şimdi senin soğuk ellerin tarafından öldürülmek bile bana kutsal geliyor. Kanla yıkasan da günahlarını bana dokunduğunda hepsi silinip gidiyor. Geriye sadece saf aşk kalıyor. Biliyorum sen benimle aynı şeyleri, aşk izini teninde hissetmiyorsun ama sorun değil. Ruhunu ruhumla vaftiz kılıp büyünü benimle paylaştığın her dakika için teşekkür ederim. Şimdi ruhuma kanlı izler bırakılırken ve seninkiler tek tek silinirken donuyorum. İşte benim karanlık hikayem burada sona eriyor.
Adam şortumun düğmesini yağvan bir hızla çözdüğü an sokağın başında sert adım sesleri duyuldu. Titremekten büzülen bedenim izbe sokakta yankılanan ayak seslerini işitti. Sanki bu komutu bekliyormuş gibi daha da titremeye başladı. Tanıyordu sokağa kimin teşrif ettiğini. Çünkü ancak o, bu bedeni ölüm korkusundan daha fazla titretebilirdi. Ona bakarken dahi içi titriyordu ya hani. Bu sadece içinde bir orman gibi büyüyen aşkının dışarıya bir yaz yağmuru kadar hafif bir şekilde dışarıya aktarmasıydı.
Adım sesleri arttı. Sonunda onun kutsal sesi duyuldu. "Sizi orospu çocukları! Hangi akla hizmet ona dokunmaya cürret edersiniz!"
Karnımın üzerindeki yük sesinin şiddeti ile ileri savruldu. Gözlerimi açmadım. Beni bu kadar çaresiz bir şekilde gördüğünü daha kendim hazmedememişken bir de ruhumun kuyusundaki acıma duygusuna şahit olmak için çok yararlıydım. Bu sefer o kuyuya düşmek gibi bir lüksüm yoktu.
"Ona bu elinle mi dokundun ha? Senin o parmaklarını tek tek kopartıp kıçına diktiğimde değil dokunmak sıçamayacaksın bile!" Çileden çıkmış gibi bağırıyor, ses tonu tehditkar olmakla birlikte sarf ettiği kelimeler bolca zehir barındırıyordu.
Göz yaşlarım sert taştan zemini yıkadı. Döküldüğü yeri umutlarıma boyadı. Bir saniye, bir saniye daha geç kalsaydı ruhumun külleri bu izbe yerin soğuk rüzgarlarında savrulacaktı. Sokakta tenin tene sertçe temas etme sesi ve onun haykırışları eko yapıyor, buna adam diye adlandırmaktan iğrendiğim kişilerin inleme sesleri de ekleniyordu.
Bir tanesi nefes nefese konuştu. Kulaklarım zonkladığı için hangisi olduğunu anlayamadım. Zaten bir önemi de yoktu. "Abi, abi Tanrı şahidim olsun bir daha karşına çıkmayacağız. Bırak gi-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible//Jariana
Fanfictionİmkansızı mümkün kılmaya çalışan aciz bir ruh ve onun ruh kuyusu.