°Üvey Kardeş🍁

325 37 90
                                    

Bölüm şarkısı:

Joel Adams - Please don't go

Selam gençler ben geldim. Kitabı Wattpad'den silecektim fakat kıyamadım ve içimdeki yazma arzusuna gem vuramadım.  Ben de umursamayıp yazmaya devam ettim. Bir de bazı sorunlar yaşadım. Wattpad şifremi unutmuştum neyse ki hatırladım. Bu bölüm pek içime sinen bir bölüm olmasa da idare edin. Umarım eski okuyucularım hala buradadırlar. Sizi seviyorum ❣

***

Sonsuz karanlıkta bazen görmediği şeyleri görür insan bende intikam uğruna feda ettiklerimi görüyordum her gözümü kapattığımda.

Ağzımda küf tadı vardı ve gözlerim sonsuz karanlığa kurban gitmişti. Kıpırdamaya çalıştıkça ellerime ve ayaklarıma batan  ipler bana engel oluyor tuhaf bir ses oluşuyordu. Ne kadar debelensem de boşunaydı çünkü hiçbir şekilde bu iplerden kurtulamazdım. Artık pes edip birilerinin gelmesini beklemeye başladım.

Beni şu an kimin kaçırdığını bilmiyordum, neden kaçırdığını da bilmiyorumdum. Hatırladığım son şey Ether kokusu ve bilinçaltıma tanıdık fakat bana uzak bir sesti.

Birden duvarlarda gıcırtılı bir ses yankılandı, sanırım biri gelmişti. Vücudumu kaplayan panik dalgası elimi ayağımı titretiyor, sağlıklı düşünmeme engel oluyordu.

Tok adım sesleri kapının gıcırtılı sesini takip etti. Yaklaşan her bir adımda kalbimin ritmi daha da hızlanıyor, patlayacak duruma geliyordu.

Sonunda adım sesleri çok yakınımda duraksadığında gözümdeki ve ağzımdaki bandajlar çekildi.  Aniden gelen ışık, karanlığa alışmış gözlerimi kamaştırdı.

Karşımda tahminen otuzlu yaşlarında kirli sakallı, uzun boylu bir adam duruyordu. Hayatımda daha önce bu adamı görmediğime yemin edebilirdim.

"Bir gündür uyuyorsun sonunda uyanabildin. " Dedi iğrenç sırıtmasını yüzüne takarken.

"Sen kimsin?" Bunu son derece serin kanlı söylemeye çalışmıştım fakat ne kadar olduğu muammaydı.

"Ben sadece bir elçiyim. Seni ben kaçırmadım. Ah hadi ama sert kız biraz rahatla. " Diyip güçlü bir kahkaha patlattı. Sesi boş depoda yankı yapmıştı.

"O zaman beni kim kaçırdı? " Dedim tükürürcesine.

"Ben. " Aniden gelen ses ikimizi de ürkütmüştü, tabi daha çok beni.

Başımı sesin geldiği yöne çevirmemle kafamda adeta şimşekler çakmıştı. Bu barda gördüğü​m yeşil gözlü tuhaf çocuktu.

"Yok artık, ama neden ?" Kendi kendime  sorduğum sorular onun tarafından algılanmıştı.

"Çünkü sen kardeşimin canını yaktın ve ben kardeşimin canını yakanları ne yaparım biliyor musun? " İyi de ben kimseye birşey yapmamıştım, hem bu gizemli çocuğun kardeşi kimdi?

"Onu kaçırıp, bir sandalyeye bağlayıp, bekletirsin?" Dedim tek kaşımı yukarı kaldırırken.

"Yanlış cevap. Onun da canını yakarım. Seninle tanışmış olmamız hiçbir şeyi değiştirmez.  " Gerçekten bu çocuk pisikopattı.

"İyi de ben senin kardeşini tanımıyorum ki ?" Dedim çaresizce.

"Ah yapma bebeğim, Melanie'nin benim kardeşim olduğunu herkes bilir. " dedi yeşil gözlerini kısarken. Nasıl yani Melanie'nin bir abisi mi vardı? Varsa da vardı. Beni ilgilendirmiyordu.

"Demekki herkes bilmiyormuş. " Bendeki bu cesaret nereden geliyor bilmiyordum fakat bu işin sonu kötü olacağa benziyordu.

"Şimdi gelelim günün anlam ve önemine. Nasıl bir ölüm istersin? Böyle ateşli nasıl olur? Dedi ellerini havaya dikerken" Ya da ıslak ve bol boğulmalı? Yoksa yüksek bir ölüm mü istersin? Ama bence kurşunlu olanı en iyisi.  Tavsiye ederim çok can yakmıyor. " dedi psikopatça ve ardına kahkahasını ekledi.

Impossible//JarianaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin