4.BÖLÜM x "FDX"

10 1 0
                                    

Parlayan siyah gözler, özenle dağıtılmış siyah saçlar, siyah kot pantolonun cebine sokulmuş umarsız parmaklar ve düz bir tişörtün yakasına takılmış güneş gözlüğü.. Bu özelliklerin sahibi muhtemelen Cansel e çarpan adamın ta kendisiydi. Bahçenin biraz ötesine park edilmiş ve daha önce görmediğim kırmızı spor arabayı fark ettiğimde bu kanıya varmıştım. Normalde Cansel e çarpıp ona yardım etmeden yolun ortasında pijamalariyla bırakıp giden birine kızmam gerekirken kızmıyordum. Aksine memnundum. Bacağını ve burnunu hafifçe yaralamasina elbette üzülmüştüm ama bu ona güzel bir ders olmuştu. En azından bundan sonra kıyafetlerine bakmadan sorumsuzca dışarı çıkmamayı aklının bir köşesine kazıdığını  umuyordum. Ve itiraf etmek gerekirse adını az önce öğrendiğim kişiyi yani Ibrahim' i görünce oldukça şaşırmıştım. Cansel'in İbrahim'e söyledikleri tamamen saçmalık belirtiyordu. Çünkü normal şartlarda kara kaş, kara göz, uzun boy üçlüsü hayranıydı Cansel. İbrahim hakkında söyledikleri ise tamamen beğenilerine zıtlık taşıyan cümlelerdi.  İbrahim de beğendiği tüm o özellikler mevcutken nasıl olupta 'Evlen benimle' diye çocuğun boynuna atlamamıştı aklım almıyordu. Belki de İbrahim ona çarptıktan sonra yolun ortasında bırakmak yerine arabasına alsaydı tam olarak bunu yapardı, kim bilir..

 
"Kusura bakmayın rahatsız ettim ama bugün o pembe pijamali kızla ufak bir kaza yaşadık. Biraz da tartışmış olabiliriz."
Sanırım soğuk bakışlarımın odağında olduğundan dolayı rahatsız ettiğini düşünüyordu. Bakışlarımın aksine düşüncelerim komik bir fıkra dinlemişçesine kıkırdıyordu. Tabi İbrahim bunu bilmiyordu orası ayrı mesele.
"Evet" dedim. "Anlattı."
"O halde çantasını zorla arabama koyup daha sonra unuttuğunu da anlatmış olmalı."
Kendime engel olamadan gülümseyerek, "Evet" dedim. "Onu da anlattı."
İbrahim de gülümsemişti. Sempatik biriydi. Cansel'in neden onun hakkında tipsiz dediğini gerçekten anlamamıştım. Gözleri falan mi bozulmuştu bu kızın ?

" O kız yok mu ?" Diye bir soru yönelttiğinde Cansel'in uyuyor olmasına şükrettim. Eğer şuan uyumuyor olsaydı çok yüksek bir ihtimalle İbrahim'in onun kucağına attığı mor topuklu ayakkabıyı kaptığı gibi çocuğun üzerine saldırıdırdı.
"Cansel uyudu." Dedim kaşlarımı kaldırarak.
"Hmm" diye bir mırıltı çıkardı.
"Bekle o zaman sana vereyim çantasını." Arkasını dönüp ilerleyecekken emin olamamış gibi gözlerini kısıp "Peki sen onun nesi oluyorsun ?" Diye sordu.
Boğazımı temizledim önce. "Kardeşi, kardeşi oluyorum."
Kafasını salladı 'anlıyorum' der gibi. "Sen ona verirsin o zaman çantayı hatta böylesi daha iyi oldu o deliyi tekrar görmek zorunda kalmayacağım."
Gülmek istesem de kendimi engelleyip mesafeli bir ifadeyle başımı öne doğru eğip kaldırarak bir baş  onayı verdim.

İbrahim Cansel'in resim çantasını getirene kadar ki süre içerisinde başım dışında vücudumun diğer kısımlarını kapının arkasına gizleyerek her ihtimale karşı tetikte durmuştum. Şafak içeriden uykulu ses tonuyla "Kim gelmiş Eylem hala neden gelmedin içeriye?" Diye söylendiğinde Cansel' in uyanmamasi için ciddi bir endişe yaşadım.
"Önemli bir şey değil Şafak geliyorum birazdan." Diye içeriye seslendiğimde kapıyı kendime siper etmeye devam ediyordum.
Nihayetinde tedirgin olduğum gibi kötü bir şey olmamış, İbrahim çantayı verdikten sonra iyi akşamlar dileyerek arabasına binip gözden kaybolmuştu. Nedense İbrahim e karşı ön yargılı bir sinyal de almamıştım şüpheci zihimden.
Umursamaz ve zararsız birine benziyordu. Gerçi dış görünüşe aldanmamak gerekiyordu bende dışardan soğuk ve kendini beğenmiş görünüyordum öyle değil mi ? Soğukluğum konusunda insanlarla hemfikir olabilirdim fakat kendini beğenmişlik kısmı kesinlikle bir kelime hatası olmalıydı.

Daha çok kendini beğenmeyen bir insan olmuştum ben. Aslında kendini beğenip beğenmediğini bile hissetmeyen bir insan..
İbrahim e baktığınızda onu umursamaz bulabilirsiniz ama umursamaz olsaydı Cansel' in resim çantasını evine kadar getirmezdi öyle değil mi ? Evimize getirmek ? Sahi İbrahim bu evi nasıl bulmuş Cansel in bu evde yaşadığını nasıl öğrenmişti. Beynimin yüzüme çarptığı tokat gibi esaslı sorularla afalladığımı hissettim. Cansel Ibrahim e evin adresini verdiğine dair bir şey anlatmamıştı. Az önce ben ibrahim in zararsız olduğunu mu düşünmüştüm ? Kesinlikle yanılmıştım artık öyle düşünmüyordum. Belki de Cansel e çarpmış olması da tesadüf değildi. Cansel i arabaya almaması ama daha sonra elinde hiç bir delil yokken evimizi bulması. Kafayı sıyıracaktım. İbrahim babam yüzünden peşimizde  olan adamların bir piyonu olamazdı değil mi ? Belki de değersiz bir piyon değil o adamlardan biriydi. Ve ben tam bir aptal gibi kapıyı açıp onunla konuşmuştum. Bu işte bir bit yeniği vardı. En azından benim düşüncelerim bu yöndeydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 25, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SOKAKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin