Yaptığı tek bir hareketle bütün adamlar dışarı çıkarken ela gözlü kıpırdamamıştı bile. "Kız sana emanet Hızır. Biz Alya nın babasına ziyarete gidiyoruz. "
Babam olacak o adama ne yaptıkları umrumda sayılmazdı. Adının Hızır olduğunu öğrendiğim ela gözlü herkes çıkana kadar olduğu yerde bekledi. Kapı kapanır kapanmaz kendinden emin adımlarla yanıma gelip ipleri çözmüştü. "Neden sadece seni bıraktı? " dedim şüpheyle. Sormam gereken en son soru olmasına rağmen merak etmiştim işte. "En yeni adamı benim çünkü. Ya da o öyle sanıyor."
Çözdüğü ipleri yere fırlatıp beni kaldırdı. Otomatikman düşerken kesiklerin açılmasıyla acıyla inlemiştim. Hızır bir küfür savurup beni kucakladı. Kollarımı düşme korkusuyla boynuna sararken korkmaya başlamıştım. Eğer yakalanırsak ikimizi birden öldürürlerdi. Belki de hemen öldürmez, işkence de yapabilirlerdi ama yakalanmamak en iyisiydi.
"En kısa zamanda buradan gitmeliyiz. Caner bana hiç güvenmiyor. Beni deniyor da olabilir. Yakalanırsak şansımız olmaz." Derken depodan çıkmak üzereydik.
"Sıkı tutun Alya. Koşmam gerekecek sanırım. " deyince etrafımı kolaçan etmiştim. Gördüğüm yüz ile irkilip "geliyorlar.!" Diye bağırınca Hızır son Sürat koşmaya başladı. Kucağında ben varken bu kadar hızlıysa gerisini düşünemiyordum bile. Aniden durup etrafına baktı ve sola döndü. Bütün yükümü tek koluna alıp kapıları açtı ve içeri girdi. Geri kapattıktan sonra karanlık odada yerlerini ezbere biliyordu ki fıçıya benzer kocaman kutuların içlerine baktı. Hepsinde sıvı şeyler vardı. Boş bulmuş olacak ki, önce kendi girip yerleşti sonra da beni kucağına aldı. Kapağı gevşekçe örter örtmez sertçe kapının açılma sesi kulağımıza geldi. Hızır'a baktığımda sakin bir ifadeyle "sessiz ol." Diye fısıldadığını gördüm. Nefes alışverişlerim hızlanıyordu. Ayakkabının tok sesi uzaklaştı derken yine yakınlaşmaya başlamıştı. Daracık alanda sıkışık olduğum için bacağımdaki kesikler acımaya başlamıştı. Hızır elini yanağıma koydu. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Biraz kıpırdandı ve benim bacaklarımı öne uzatmam için yer açtı. Şimdi biraz daha rahatlamıştım. Sırtım onun göğsüne yaslıydı ve kalp atışlarını sırtımda hissedebiliyordum.
"Az sonra gidecekler."
Kafamı geri yaslayıp derin bir nefes aldım sessizce. Bir kaç dakika sonra kapının örtülme sesiyle Sevinmiştim.
Kalkmaya yeltenirken göğsünün sırtıma sürtmesiyle acıyla inledim. Cam parçasını unutmuştum ve sırtımı kesmişti. Hızır , "ne oldu?" Deyince oyalanmamak için " birşey olmadı. Vakit geçmeden gidelim buradan. " dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLUŞ
Teen FictionÇok farklı bir histi bu. Sanki, başımda hiçbir tehlike yokmuş, belalı adamlardan kaçmıyormuşum,babam çok kötü bir günah işlememiş gibi hissettiriyordu. Kendimi unutturuyordu. Göğüs kafesimde atan kalbin varlığını unutturuyordu. Hareket edemiyordum...