BÖLÜM 4 - HİSSİZLİK

33 4 0
                                    

MultiMedya: Uzay PAKEL

Kimileri hayatını ikiye ayırır. Ondan öncesine ve ondan sonrasına. Sanki ondan önce kışı ondan sonra yazı yaşarcasına bahsederler. Duygularını en üst düzeyde yaşarlar.

Benim için böyle bir şey yoktu. Tamam Merih'i çok seviyordum ama hayatımı ikiye ayırıpta bi kısmına Merih'i koyamazdım. Sonuçta insanlar 1 kere aşık olmuyordu.

Bugünkü beyin yoran tüm sınavlarıma girdikten sonra sıramda oturmuş, Uzay'ın söylediklerine anlam vermeye çalışıyordum. Bir sonuç alamadığımda artık kafa yormayı bırakmıştım.

Tüm dersler bittikten sonra yavaş hareketlerle defterlerimi çantama koydum ve montumu üzerime giydim. Başımdaki ağrı hala dinmediğinden bu denli yavaştım. Okul binasından çıktığımda bedenime vuran soğuk hava beni titretmişti. Servisi ararken bir yandan da çantamdaki telefonumu bulmaya çalışıyordum.

Bir kaç dakikanın ardından telefonumu bulmuş, servisi bulamamıştım. Sanırım kaçırmıştım. Neyseki evim aman aman bir uzaklıkta değildi. O yüzden kulaklıklarımı takıp yürümeyi tercih ettim. Kış ayında olduğumuzdan hava kararmaya başlamıştı.

Yüksek ses müziğin keyfini çıkarırken ağzıma kapanan el ile neye uğradığımı şaşırmıştım. Ardından çektiğim nefes burnumu sızlatırken bilincim kapanmıştı.

------

Gözlerimi aralarken nerede olduğumu idrak etmeye çalışıyordum. Önüme doğru döndüğümde benden 1-2 yaş büyük bir kızın sinsice bana baktığını farketmiştim.

"Demek uyandın, küçük sürtük." dedi benden iğrenircesine. O kadar halsizdim ki cevap vermeye mecalim yoktu. Bir şeyler söylemem gerektiğini anladığımda klasik olarak "Sen kimsin?" dedim.

Buranın tekin bir yer olmadığını ilk görüşte anlamıştım. Korku tüm bedenimi kavururken kızı acaba tanıyor muyum diye düşünüyordum. "Muhtemelen beni daha önce görmedin ve ismimi de bilmiyorsun." dedi içimi okumuşçasına.

Bu sefer "Neden buradayım?" diye bir soru yöneltmiştim ona. Bunu demeni bekliyor gibi bakıyordu. "Uzay'a yaklaşmayacaksın. O benim." dedi oldukça öfkeli çıkan sesiyle.

"Sen neden bahsediyorsun. O çocuğun sadece adını ve soyadını biliyorum." dedim tükürürcesine. Bu cesaretim nerden geliyor bilmiyordum ama oldukça öfkelenmiştim.
Kalkan eli hiç beklemeden yanağıma indiğinde 'hadi ama, sende mi?' demek geldi içimden.

Kafamın yana savrulmasıyla beraber büyük bir kapı sesi duymam da bir olmuştu. Gözlerimi tam olarak açtığımda Uzay bana "Ne halt yiyorsun burada sen?" demişti. Tokat'ın da etkisiyle konuşamaz hale gelmiştim bu yüzden susmayı tercih ettim.

Uzay "Kıza ne yaptın Hale! Aklını mı kaçırdın sen?" diye kükreyince olduğum yerde küçücük kalmak istemiştim. Adının hale olduğunu öğrendiğim kız "Sana yaklaşmayacaktı. Sen benimsin!" diye çıkışmıştı Uzay'a.

Uzay, sakin olmak istercesine derin bir nefes aldı. Ardından ellerimi çözdü ve bana "Yürüyebilecek misin?" diye bir soru yöneltti. Yürüyecek halde olmasam da "Hıhı" demekle yetindim.

Ayağa kalktığım an sendeleyip yere düşecekken birden havalandığımı hissetmiştim. "Sormam başlı başına hataydı. " demişti Uzay. Ama bunu kendine söyler gibiydi.

Arabaya bindiğimi rahat koltuk döşemelerinden ve bedenime vuran sıcak havayla hissetmiştim. Biraz önce yaşadıklarım gözümün önüne gelirken beni düşüncelerimden sıyıran "Evini tarif edecek misin yoksa bulayım mı?" demesiydi.

Ona anlayabileceği şekilde evimi tarif etmiş ve olduğum yere sinmiştim. Son zamanlarda hayatımın hızlanması, bu denli olaylar olması benim için çok fazlaydı. Annem muhtemelen evde olmadığından nereden geldiğimi sorgulamayacaktı.

Ona söyleyemezdim. Çünkü bu olay beni okulumdan almaya kadar giderdi. "Sanırım geldik." demesiyle arabadan çıkması bir oldu. Yavaş hareketlerle arabanın kapısını açmaya çalışırken kapı biran da kendiliğinden açıldı. Pardon Uzay açmış.

Hiç birşey demeden beni kucağına alıp eve kadar taşımıştı. Kapının önüne geldiğimizde "Zile basıyorum?" dedi bana sorarcasına. Muhtemelen annem evde değildi. Bu yüzden "Yerdeki en büyük taş." diyebildim sadece. Ama o beni anlamış, anahtarı alıp kapıyı açmıştı.

Sessizlik bir çığ gibi büyürken anahtarı aldığı yere koydu ve beni odama götürdü. Evde çok oda olmadığından hemen bulmuştu zaten.

Bedenim yumuşak yüzeye temas ederken üzerime rahatlık hissi anında yayılmıştı. Yatağımdaydım. Ayakkabılarımı ve montumu çıkardı ilk önce. Ardından yorganı üstüme örttü.

Keşke dedim içimden. Keşke Uzay'ın yerinde Merih olsaydı. Onun kokusu sinseydi üzerime.
Uykuya dalmakla dalmamak arasında giderken Uzay'ın hala burada olduğunu farkettim. Birşey söyleyecekmiş gibi bakıyordu.

"Güvenme." dedi düşündüklerimi haklı çıkarırcasına. Ardından "Etrafında kimseye kolay güvenme. Ben dahil." dedi ve beni aklımdaki sorularla baş başa bırakarak gitti.

------

Ertesi gün uyandığımda ne ara uykuya dalmıştım bilmiyordum. Ama yaşanılanlar bir rüya olmadığını belirtmek istercesine gözümün önüne geliyordu.

Bugün tatildi ama 11. ve 12. sınıfların kursu vardı. Yani benimde. Evde yapacak birşey olmadığını düşündüğümden hızla banyoda ki işlerimi halledikten sonra üstümü giydim. Yine her zamanki gibi birşey yemeden evden çıktım.

Bugün tatil sayıldığından servis gelmeyecekti. Mavi kulaklıklarımı takarak yürümeye karar verdim. Geç kalmayayım diye hızla adımlarken yanımda Merih'in arabası belirdi. Saniyeler yavaşça ilerlerken camı açtı ve "Gel. Geç kalmanı istemem." dedi.

Bu soğukta yürümek çokta iyi bir fikir olmadığından siyah pahalı olduğunu belli eden arabanın kapısını açarak ön koltuğa yerleştim. Çok beklemeden araba hızla hareket ettiğinde gevşemiştim. Ortamdaki sessizliği bozarak "Bugün boş dersin var mı?" diye sordu. Ona dönerek "Sanırım hayır." diyerek kısa bir cevap verdim.

Okula az bir mesafe kaldığını hergün okula giderken gördüğüm evlerden anlamıştım. Canımın sıkıldığını anlayınca Merih'e döndüm ve onu izlemeye koyuldum.

Direksiyonu tutan kemikli elleri çok güzeldi. Aynı zamanda yola odaklanmış yan profili de. Gerçi ona her haliyle hayrandım. "Hayırdır? Beni mi süzüyorsun." demişti sırıtarak.

Yakalanmanın verdiği utançla başımı öne büktüm. Gerçekten çok utanmıştım. "Şaka yapıyorum. Kızarma hemen." dediğinde bir nebze olsun rahatlamıştım.

Okula geldiğimizi arabanın kesilen motor sesiyle anlamıştım. "Hadi bakalım." dedi arabanın kapısını açarken. Bende ona uyarak kapıyı açtım ve dışarı çıktım.

Okulun girişindeki kalabalık merakımı uyandırmıştı. "Sanırım orada birşeyler olmuş." dedim Merih'e dönerek. "Bakmadan öğrenemeyeceğimiz kesin." dedi ve beklemeden kalabalığa karıştı. Bende aynı şekilde kalabalığı yararak yanına ulaştım.

"Hasiktir!" diye mırıldanmıştı Merih. Burnuma gelen kötü koku midemi bulandırırken yerde kanlar içinde kafası patlamış şekilde yatan birini gördüğümde bedenim buz kesmişti.

Biraz daha incelediğimde şok olmuştum. Yerde yatan bedeni tanıyordum. Çok yakından hemde. Bunların hepsinin rüya olmasını diledim biran. "Benim yüzümden." diye kendi kendine fısıldadı Merih. Ama bende duymuştum.

Şuan bu söylediğini düşünecek vaziyette değildim. Dizlerim beni taşıyamadığında yere yığılmıştım. Ânın verdiği şokla büyük bir çığlık atarken Merih bana birşeyler haykırıyor ama duymuyordum.

"AYÇİİN!" diye haykırarak ağlamama devam ettim. Ardından koca bir karanlık çöktü gözlerime.

Kelebeğin Ömrü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin