Hayatta en kıymetli hediye ''zamandır'' kime armağan ettiğine dikkat et!
Sevdiğinden uzak kalmak belki de bir sevdanın en zor sınavıdır. Oysa bu sınavın zor olduğunu bile bile çalışmadan girdim.
Evde annemin azarlamalarını dinlerken –külliyen yalan- babam çalışma odasından çıktı.
'' Neriman, sen bu inisiyatifi sen verdin kızına şimdi niye kızıyorsun. Sürekli kaldığı yer zaten'' diye homurdandı.
'' Ahmet bak benim sinirlerimle oynamayın, benim izin vermem farklıydı. Ama evlenecek yaşa geldi kızın farkında mısın? Kimse almaz bu durumda bu kızı.'' diye cırladı Nermoş Sultan.
Babam hafif alay ile ,
'' Sanki Ali görücü gelince evi basmıyor, kapıya gelen görücüyü kovmuyor gibi konuşuyorsun hatun.''
Dedi ama cümlenin sonuna doğru takdir etme tınısını saklayamamıştı. Annem de bu tınıyı anlamış olacak ki daha fazla sinirlenerek;
'' O zaman Ali alacak, alana kadar da kalmak yok'' dedi taviz vermeyeceğini belli edercesine.
'' Nermoş Sultanım bak tamam haklısın ama Ali'ye sen de hayır diyemiyorsun ayrıca çoğu gece keyfimden değil projemiz için kalıyorum. Hadi kıskanmayı bırak da gel bir öpeyim yanaklarından.'' Dedim sevimlilikle.
Annem hafif bir heyecanla
'' Kız, sevgilin mi var yoksa, anlat nasıl biri? yakışıklı mı? iyi huylu mu? çekici mi? esmer mi? kumsal mı? sarışın deme bana sakın neyse sarışın da olur en azından başka bir karşı cinsi yanına yaklaştırmışsın.''
Haykırırken babam kaşlarını çatmış
'' Bari benim yanımda konuşmayın şunları '' diye homurdanıyordu.
Sonunda dayanamayarak
'' Sultanım yok öyle bir şey nerden çıkardın ?''
'' Yok mu yani''
'' Yok anne''
''Hiç mi yok''
''Hiç yok annecim''
''Azıcık bile mi''
''Evet anne azıcık bile yok'' dedim sonunda saçmalamamızı babamın kıkırtılarıyla sonlandırdım.
'' O zaman Ali ile kavga ettiniz? Neyse iki güne gelir kapıya özür diler.'' Dedi durgunlaşarak.
Babam ise konuşulanlara anlam verememiş olacak ki
'' Hatun neden çıkarıyorsun bunu anlamadım ki'' dedi
'' Nerden olacak kızın bana sesini bile yükseltmedi o kadar lafıma rağmen, bir şeyler olduğunu sezdim ve sevgilisi olduğunu umut heyecanlandım ama benim akılsız kızım akıllanmaz.'' Dedi annem memnuniyetsizlikle.
Yavaşça ayağa kalktığım sırada babamın kısık söylenmelerini işittim.
'' La havale, la havle...''
İkisine de birer öpücük bıraktım ve;
'' Ben biraz dinleneceğim size iyi sohbetler'' diyerek merdivenleri ikişer üçer çıkmaya başladım. Odama girdiğimde telefonumun yanıp söndüğünü , arayanında Alim olduğunu fark ettim. Acele etmede telefonu açtım. Açar açmazda bu günün stresi , Ali ile arama mesafe koyma planım ve şu anda telefondan gelen kadın kahkahası ile
'' Efendim Ali'' diyerek huysuz bir şekilde telefona yanıt verdim.
Ali hemen fark etmiş olacak ki
'' Denizim napıyorsun?,sesin niye bozuk geliyor ?'' dedi tedirginlikle.
Çünkü genellikle ailemle kavga ettiğim de –ki bu çok sık olmaz sadece görücü gelirse oluyor- ya da Ali ile tartıştığımızda Alime adı ile seslenirim. Ve sanırım şu an ikiside Paşamı tedirgin etti. Güzel dedim içimden kötü kadın kahkahası atarak.
'' Gayet iyiydim aslında Ali ama görücü...'' diyemeden bir kükreme duyuldu Paşamdan.
'' Bana bak Deniz hemen çıkıyorsun ordan ''
'' Olmaz...'' diyemeden yine bir kükreme ile susmak zorunda kaldım.
'' Güzellikle msj atacağım yere gelmezsen , ben getirmesini bilirim ve yöntemim fazla sesli olur ''
Bana bir şeyler dayatması her zaman beni sinirlendirse ve hatta dediğinin tam tersini yapmama neden olsa da Ali'nin fazlasıyla kızgın olduğunu fark ettim. Sanırım biraz fazla ileri gittim. Ama o bunları hak etti. Dur daha sen Ali efendi ben sana daha neler yapacağım.
'' Tamam Paşam '' dedim kabullenişle.
''Aferin'' diyerek telefonu yüzüme kapatan Ali olmasaydı sevinç dansı yapabilirdim.
Mesaj sesiyle hazırlanmam gerektiği aklıma geldi. Hazırlandım. Ali kendi arabamla dönmeme izin vermeyeceği için tercihimi taksiden yana kullanarak hızlıca verilen adrese geldim.
Burası bizim Ali ile projesinde yer aldığımız bir siteydi. Çok severek tasarımını üstlendiğimiz bu sitede maalesef bir ev alma ihtimaliz olmamıştı çünkü o zamanlar ikimizin de o kadar parası yoktu. Çevreyi yavaşça süzdüm peyzaj yapınca daha da güzel göründüğümü fark ettim. Nereye gittiğimi bilmeden ilerlemeye devam ettiğimde özel olarak tasarım isteyen bir müşterinin evinde buldum kendimi. Burası benim hayallerimin eviydi. Benim ve Alim'in. Ağladığımı gözümden düşen yaşın Ali tarafından silininceye kadar fark etmedim. Tam dönüp neden burada olduğumuzu soracakken beni susturdu.
''Şşşş. Sadece bu gün bitene kadar soru sorma''
Kafamı sallayarak kabullendim.
'' Hadi gel geçelim'' dedi.
Bir masa hazırlanmış bahçedeki kamelyanın ortasında duruyordu. Oturduk, yemek yedik. Bu arada hiç konuşmadık. Ali yerdeki kutuyu bana verdi.
''Bu senin''
Kutuyu tereddütle aldım. Bayram değil seyran değil Ali bana niye hediye aldı diye şüpheyle kutuyu açtım. İçinden ayaklı çalar saat çıktı ve saatin ortasında bizim uzaktan çekilmiş bir fotağrafımız vardı. Bu hediye o kadar güzeldi ki nutkum tutuldu. Gözlerim dolmuştu ama göz yaşlarımı tuttum ta ki Alim'in sözlerini duyana kadar
''Hayatta en kıymetli hediye 'zamandır ' kime armağan ettiğine dikkat et! Demiş bir yazar ben bütün zamanlarımı sana armağan etmek istiyorum Denizim sen de tüm zamanlarını bana armağan eder misin? Benimle evlenir misin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK İKİ KİŞİLİK MİDİR?
RomanceAŞK iki kişilik midir? Yoksa tek taraflı da yaşanabilir mi? Aşık olacağınız kişiyi seçebilseydiniz yine aynı kişiyi seçer miydiniz? Ve sizce aşk nedir?