Bir gözüm şiş, bir bacağımda yaralarla yatıyordum. Yaz tatilinde yüzümün gülmeyeceğini çok önceden anlamış biri olarak, bu kadar talihsizliği ben de beklemiyordum.
Öylesine yatıp, hesaplarımda dolaşıyordum. Tüm arkadaşlarım tatilde. Atılan fotoğraflarına yapılan gereksiz samimiyet içeren yorumlar, sahte sevgi sözcükleri... Bana çok uzak geliyorlardı. Doğru, yatağımdan oralara kadar uzun yollar vardı. Kalkıp bir şeyler yapmalıydım ama pek umrumda olduğu söylenemezdi. Tabii insanlarla olan manevi uzaklığım da göz ardı edilemezdi. Benim sadece iki arkadaşım vardı. Biri Furkan biri Suzi. Suzi, köpeğim. Furkan da köpeğim, yani öyle davranıyor. Şaka şaka, en yakın arkadaşım Furkan. Küçüklüğümden beri yanımda olan tek kişi. Sürekli kavga ederiz, küseriz ama en fazla 1 saat sonra tekrar birbirimizin kapısında otururuz. Furkan'ın annesi Fatoş Teyze öz annem gibidir. Bizimkiler genelde iş gereği evde değiller. Fatoş teyze beni bir gün aç bırakmaz, her gün çağırır bir ihtiyacım var mı diye bakar. Aile gibiyiz hepimiz. Furkan'dan yana şanslıyım, çok iyi bir dost başkasına ihtiyacım olmadı hiç.
Yine yatıyorken Furkan anlamış olacak ki, bağır bağıra şarkı söyleyerek kapıyı çalıyordu.
-Kız kalk artık! Bak açmazsan pencereni kırıp girerim odana, hadi.
-Bak Furkan, bir daha aynısını yaparsan sana yemin ederim eve almam seni.
Evet, her gün aynısını yapıyordu ve eve alıyordum, alışıktım. Uykusuzluktan şiş ve morarık göz altlarımı görüp, gözlerinin fal taşı gibi açılması bir oldu.
-Milena, kuşum napıyorsun sen? Ot falan mı çekmeye başladın doğru söyle? Vallaha söylerim bak Melina teyzeye!
-Ay Furkan ne diyorsun yine? Ne uyuşturucusu, ne otu? Danimarka'dan geldiğimden beri uyuyamıyorum birkaç haftadır. Saat farkından falandır, önemli bir şey yok.
-Kanka, aramızdaki saat farkı 2 saat bilmem farkında mısın ama. Kimi kandırıyorsun yahu?Yatağınla bütünleşmiş olabilirsin, aranızdaki bağı bozduğum için de af diliyorum ama ayrılık vakti geldi artık!
Furkan'ın haklı olma ihtimali vardı. Yatağımdan çıkmıyor, Furkan'dan başkasıyla konuşmuyordum. Malum olaydan sonra... Yakın bir zamanda çok yakın bir arkadaşımızı kaybetmiştik Furkan ile. Elbet ikimiz de çok üzülüyorduk ama bende fazla iz bırakmıştı. Rüyalarıma giriyor, her aklıma geldiğinde ağlıyordum.
Ela, Furkan ve ben küçüklüğümüzden beri çok yakın arkadaşlardık. Ne olursa olsun hep beraberdik. Düştüğümüzde birbirimizin elinden tutup kaldırırdık. Birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Üçümüz de çok garip ve farklı kişiliklere sahibiz aslında. Nasıl oldu da bir araya geldik bilmiyorum. İlkokulda iken de Furkan ve ben yakın arkadaşlardık. Bir gün bahçede masmavi gözlerinden akan yaşlarını görüp yanına gittik. Onu oyunlarına almamışlardı, yeterince hızlı koşamıyormuş. Furkan "Boşver, ben de hızlı koşamıyorum. Biz de beraber bir oyun oynarız, olmaz mı?" diyip uzattığı elini tutmasıyla başladı üçümüzün hikayesi.
Ortaokulda Ela herkes tarafından dışlanıp, dalga geçilen biri olmuştu. Ela 7. sınıfta bir kızdan hoşlanmaya başlamıştı. Gerçekten güzel bir kızdı. Yönelimini herkesten saklıyordu Ela. İlk kez gelip bize söylediğinde çok utanmıştı. Beklediği tepkiler gelmemişti bizden. Ona bunun çok normal olduğunu, onu hep desteklediğimi söylediğimde mavi gözlerinin içi parlamıştı. Furkan da koskocaman sarılıp diğerlerinin kötü sözlerini duymamasını istemişti. Ela, Cansu'ya açıldığında Cansu ne yapacağını şaşırmış gibiydi. Sessiz olup bunu bir daha söylememesini istemişti. Ben biraz stalk yapıp Cansu'nun blogunu bulmuştum. LGBT ile ilgili paylaşımlar, boyxboy bir fanfic okuduğunu bile görmüştüm. Dibine kadar destekliyordu, hatta belki ilerisi. Kimsenin bilmesini istemiyordu anlaşılan. Okulda sürekli göz göze geldiklerinde Cansu ondan kaçıyordu. Cansu'nun arkadaşı anlamış olacak ki sürekli onu gözetliyordu. Cansu da anlamalarından korkup bütün okula Ela'nın ondan hoşlandığını, dalga geçerek yaymıştı. Ela'ya edilen hakaretler gün geçtikçe artıyordu bana söyleniyor gibi hepsine ağzının payını veriyordum ama Ela odasından çıkamıyordu bile. Ela'nın sorunlarını kol kola vererek, sımsıkı sarılarak atlatmıştık.
Ve Furkan... Gerçekten benim için hayatımdaki en önemli insanlardan biri. Kızlarla takıldığından dalga geçilen, gözlüklerinden, diş tellerinden veya saçlarından dalga geçilecek çok neden buluyorlardı. Ama Furkan hiçbirini dinleyip olmak istediği, yapmak istediği şeyi yapıyordu. Bu yüzden onu seviyorum, kendi olduğu için. Ortaokulda söylenenlerin aksine o harika biri oldu. Büyümesiyle her şeyi değişmişti. Şu an ise her kızın hayallerindeki gibi biriydi. Ama o kadar darbe almıştı ki çıktığı kızlardan, bir daha cesaret edemiyordu birini sevmeye.
Ben ise hep neşeli, yeni birileriyle tanışmak isteyen, konuşkan, girişken biriydim. Arkadaşlarım arasında hep sevilmişimdir. Ya da öyle olduğunu sanmışımdır, bunu ayırt etmek benim için hep zor oldu. İnsanlar hep yeşil gözlerimin renklerinin harika olduğunu, uzun saçlarımın çok güzel göründüğünü, fiziğimin güzel olduğunu söylerlerdi. İşte tam da bu yüzden anlamıyordum. Artık kimseyle konuşmak istemememin nedeni bu, diye düşünüyorum. Madem paralel evrende gibi davranıyordum, her şeyimi değiştirmiştim bu tatilde. Saçlarım artık çenemdeydi, çenesi düşük ben artık çok konuşmuyordum, giydiklerim değişmişti, daha sakindim. Sanırım bundan memnundum.
Ela bu yazın başı bir trafik kazasında öldü. Annesi ve kardeşi ile. Ela'nın babası Faik amca ne yapacağını şaşırmış, şoktan hareket dahi edemiyordu. Ben duyduğumda ne hale gelmiştim, Furkan ile günlerce zombi gibi gezmiştik. Bu yüzden yazları sevmiyorum. Özellikle bu yaz, olduğumuzdan olgunlaşmıştık Furkan ile.
Furkan sorduğunda bir anda ağlamaya başladım. Oturup onunnla bu konuyu konuşmaya hiç cesaret edememiştik. İçimdekileri bırakıp rahatlamak istedim.
-Şşşt, gel bakayım buraya. Ağla yavrucum, yine ağla da çok yapma. Ağlayınca çok çirkin oluyorsun söyleyeyim.
Kafamı olduğu yerden kaldırıp güldüm. Anlatmayacağımı biliyordu, konuyu da tahmin ediyordu.
-Sen böyle ağlıyorsun falan ama bak aşağıda ne vaaaar!
Fatoş teyzenin meşhur çikolatalı kurabiyelerinden getirmişti. Hayır diyemeyeceğimi biliyordu, günlerdir doğru düzgün bir şey yemiyordum.
-Kanka senin bitki örtün çay olmuştur ama seversin sen, şimdi bir çay demleyeyim beraber yeriz!
Yine bugünün kahramanı Fatoş Teyze olmuştu.