Canozan-Öyle Kolay Aşık Olmam

13 1 0
                                    

 Milena Tekindor,  cumartesi sabahı her zaman olduğu gibi saat 8'de kahvesini yudumluyordu ki kapısı çaldı. Bu kapıyı çalan kadim dostu olmalıydı. Kapı çalışından anlardı... Bu  Furkan Sırazlı tarzı bir kapı çalma tekniğiydi çünkü. Bir el zilde, bir el kapıda, bir ayağı ise yine kapıya vurmakta...

-E dur yahu, geldik! İki dakika Amerika'nın eteklerinde bir iş kadınıymışcasına kahvemi içirmedin... Tam da havaya girmişitim.

-Etekleri mi Amerika'nın? Dağların denizlere dik uzandığı bölgesinden waffleını mı yiyordun?

diye burnumu sıkarak kendini içeri attı ve devam etti:

-Daha kargalar kakalarını yapmadan sabahın köründe kalktım senin için ve bana hala tatava mı yapıyorsun? Anneciğin nerede? Yardım edersem kitaplarıma ilk imzayı alabilecek miyim?

-Benden duymuş olma, sana imza vermeyecekmiş. 

-O neden ya?

-Prensip meselesi... Galiba kızının istemediklerine imza vermiyormuş.

Kötü bir bakış atarak mutfağa doğru gitti.

-Günaydınlar! Sabah şerifleriniz hayrolsun Melina Hanımlar! Nasılsınız efendim?

-Bu pek kibar beyi görünce daha iyi oldum. Ahahahah deli çocuk!  Günaydın.

 Furkan, akşamki  davet için bize yardım etmeye gelmişti. Annem bize yaptığı kreplerle ilgilenirken Furkan kafasını mutfak masasına koymuş yatıyordu. Ben de elimde kahvem ile kapıya yaslanmış, dün gördüğüm çocuğu düşünüyordum. Akşam muhtemelen görüşecektik ve bu düşünce beni heyecanlandırmıştı. Bir anda daha istekli bir şekilde hazırlıklara koyulmak istedim. Kendine gelsene... Neden düşünesin? Kafama vurup seri bir hareketle Furkan'ın yanındaki sandalyeye zıpladım ve kalkması için birkaç hareket denedim. Sonunda başarılı olup krepler olana kadar davetin olacağı mekana gidecek kutuları hazırladık.

  Kahvaltımızı yapıp anneme yardım etmeyi bitirdiğimizde saat 14.00 olmuştu. Furkan yerdeki puflara, ben ise kendimi yatağıma atmıştım. Sanırım bir 15 dakika tavanı izledikten sonra sıkılıp, uzun zamandır elime almadığım gitarımı aldım. Bir şeyler çalmaya çalıştım. Daha sonra Furkan çaldığım şarkıyı anlayıp bir giriş yaptı.  

-Simsiyah bir gecede yalnızdın, aydan bile beyaz. Seni ilk gördüğümde dedim bu kız lütfen biraz... benim olabilir mi?

Devam ettim:

-Dedim olabilir! Sordum olabilir mi? E dedin olabilir. Kıskananlar oldu, üzülenler oldu, delirenler oldu. Dedim olabilir!

 Şarkının devamı oldukça hareketli olduğundan kalkıp dans etmeye başladı. Ben de katıla katıla gülerek çalmaya çalıştım. Elbette çalamadım.

 Tolga Abi sağ olsun, küçüklüğümüzden beri müzikle iç içeyiz onun sayesinde. Gitar çalardı, merak ettiğimizde çekinmez, anlatırdı. Her gün onun yanında dinleye dinleye, anlattıklarını uygulamaya çalışarak öğrendik bir şekilde. Onlara ailecek verilmiş bir lütuf olarak, sesleri de güzeldir. Birlikte çalıp söylemeyi severiz haliyle. 

  Saatlerimizi bu şekilde öldürerek, saati 18.00 yapmıştık. En sevdiğim kısıma geçmiştik... hazırlanma! Davette gerçekleşecek buluşmayı da düşününce özenle hazırlanma isteğim coştu. Önce duşa girdim. Daha sonra aynamın karşısına geçerek uyumadığımı belli eden, gözümün altındaki kocaman mor halkaları kapatma işlemine koyuldum. Yüzümle işim bittiğinde fazla beceremediğim halde göz kapaklarıma açık tonlar kullandım, uzun kirpiklerimi kıvırdım, sonrasında ise kırmızı rujumu sürdüm. Saat 19.30 olmuştu, artık giyinmem gerekiyordu. Siyah tulumumu giydim, boynuma önce güzel bir kolye taktım. Görüntümden memnun olmadığım kanısına varıp zincirlerimi de boynuma geçirdim. Saçlarım kurumuştu fakat zaten dümdüzlerdi. Bir şey yapma ihtiyacı duymadım. Abartmaya da gerek yoktu. Çantama şarj aletimi, kulaklığımı, ,cüzdanımı, anahtarlarımı ve kitabımı attım. Kitap okuyamayacağım bir ortam olsa bile yanımda bulunması beni rahatlatıyordu. Hiç olmadık bir zamanda, olmadık bir yerde yatışmak için okurdum. O gün de işe yaramıştı. Tam da bu sebepten hissederek yanıma almışım sanki...

Kötü Başlayan YazlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin