⚕BÖLÜM 2: "Matemin Yaralarını Sırtlayan İki Küçük El."

89 32 0
                                    




⚕BÖLÜM 2: "Matemin Yaralarını Sırtlayan İki Küçük El."



'Kaçtığın şeylerin örtersen üzerini, engelleyemezsin bir köstebek gibi daha derine inmesini. Çünkü geçti, dersin, öncekinden daha büyük bir yara açar; hiç beklemediğin bir anda gün yüzüne çıkar.'



Kendimi, zevk aldığım çoğu şeyden kısıtlarken hâlâ yaşamamı engelleyen şey neydi? Her şeyimi kaybetmem mi? Yarınlara olan korkum mu?

Yoksa beni bunlarla yaratan Tanrı mı?

İşimiz düşene kadar Tanrı'yı suçlamak kolaydı. Kaybetmekten korktuğumuz bir şeylere sahip olana kadar dua etmemek kötü bir alışkanlıktı. Yağmura bakarak 'Neden ben?' diye sormak kolay ama işleri düzeltmek daha zordu.

Öfkemi, kana kana içiyordum. Tırnak uçlarımdan avuçlarıma giden kısır döngüyü kırarsam başkaları için iyi olmayacağını biliyordum. Yine de o benzini, yangın yeri gibi zihnime ben döküyordum.

Çünkü biliyorum, içimdeki ateş birine değerse, yine benim canım yanar.

Sabah havuz görevlisi Reha Abi'ye anahtarı teslim ederken birinin şikayet ettiğini ve bir daha anahtarı veremeyeceğini söylemişti. Anlayışlı görünmek istesem de yüzümdeki alevleri hissettiğimde üstüne alınmasın diye koşarak dışarı çıkmıştım.

Sadece Misal biliyordu anahtarın bana verildiğini, o şikayet etmez diye düşünsem de zihnimin suç atma mekanizması Misal'i es geçmişti çünkü dün akşam bonus olarak biri daha görmüştü beni.

Soral Kaya.

Yine de kim, diye sormamıştım. Ne olduğunu daha dinlemeden bile sinirlendiğimde, kendimi cezalandırmak için yağmurun altında zihnimin temizlenmesini dileyerek beklemeye başlamıştım.

İçimdeki gereksiz öfkenin sonsuza kadar sönmesini istemiştim.

Çünkü en sevmediğim şey, kızların özel gününde her şeye sinirlenme altyapısının ortaya çıkması olsa da, ben, özel günümde değildim ya da özel bir gün değildi bugün.

Ben hep böyleydim.

Çoktan duştan yeni çıkmışım da, saçlarım kurumaya yeni başlamış gibi ıslandığımda daha fazla durmamalıyım diyerek binamdan içeri girdim.

Daha fazla durmamalıydım işte. Hasta olursam bana bakacak kimse yok diye.

Merdivenleri çıktım, dersliğe girerken evde bir şey mi unuttum diye düşünsem de bulamadım; zihnim zaten allak bullaktı yine yağmur yağdığından, ben de sessizce yerimde oturarak beynimdeki savaşın bitmesini bekledim.

Bitmedi.

"Bu şişe dibinin kaybettiklerini aramaktan bıktım ben ya!" Arın söylenerek içeri girdiğinde bakışlarım asılı durduğu boşluktan kapıya kaydı, Soya ve Çakır da Arın'ın arkasından dersliğe girmişti.

ℤehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin