final; ve sonunda sönük gözlerimin parladığını göreceksin.

1.5K 170 113
                                    

sonunda jimin'in
verdiği adrese ulaşıyorum.

tam karşımda. bana tercih ettiğin o çocuğun evi, şu anda tam karşımda.

binayı incelemeye bir son verip soğukkanlı adımlarımı yönlendiriyorum girişe doğru. hareketimi algılayan sensörlü lambalar açıldığında hızla çıkıyorum merdivenleri. dördüncü kata geldiğimde ceketimin kapüşonunu geçiriyorum ve sakince tıklatıyorum kapıyı.

birkaç tıkırtı sesi doluyor kulaklarıma, bozuntuya vermeden bekliyorum yalnızca. yaklaşık bir on saniye bekledikten sonra o çocuk çıkıyor karşıma. beni görür görmez yüzündeki gülümsemesi siliniveriyor. bunu beklemiyordu muhtemelen değil mi sevgilim?

öylece dikilmeye devam ederken, daha fazla dayanamayıp onu itiyorum ve eve giriyorum. arkamdan gelip beni durdurmaya çalışsa da işe yaramıyor çabaları. şu anda tek derdim seni görebilmek. karşıma çıkan tüm kapıları açıyorum seni bulabilmek adına.

en sona kalan yatak odasınının kapısını da açtığımda, seni bulmanın zaferiyle bir tebessüm yerleşiyor dudaklarıma. hani her zaman sönük olduğunu düşündüğün göz bebeklerim varya, bahse girerim nasıl da parlıyorlardır şimdi sevgilim. yanılıyor muyum yoksa? oysaki bana korkuyla bakan gözlerin hiç de öyle söylemiyor.

hızla inceliyorum etrafı. doğrusu zevkli birini seçmişsin. odası gerçekten de güzel görünüyor. çoğunlukla kırmızı hakim her tarafta. kan gibi kırmızı, capcanlı her şey.

yerde oturuyorsun. önünde de kesilmeyi bekleyen bir pasta var. o çocuğun doğum günü bugün, öyle değil mi? benden başkalarının da mı doğum gününü kutluyorsun namjoon?

son doğum günümü yalnız kutladığımdan, sabaha kadar ağladığımdan haberin yoktu senin değil mi? sarhoştun çünkü o gece. tek derdin benimle biraz oynamak ve uykunun güzel kollarına atılmaktı sadece. istediğini de aldın sevgilim. doğum günü olan kişi sanki senmişsin gibi, ödülünü alan da sen oldun.

benim elime ise
koca bir hiçlik bıraktın o gece.

ve ben yemin ettim sevgilim.

eğer benim doğum günümü bile kutlayamaz hale gelmişsen, başkalarınınkini de kutlamana müsaade etmeyeceğim. beni ağlatırken onları güldürmeye hakkın yok. sahi, ağladığımdan da haberin yoktu senin değil mi? göz yaşlarımı hiç göstermedim ki sana.

sonunda içeri girdiğimde, o çocuk da dalıyor ardımdan. gözlerindeki korkuyu okuyabiliyorum. her nefes alışında hızla inip kalkan göğsünü görebiliyorum. her ikinize de zarar vermemden korkuyor. sahi, ne diyebilirim ki bu konuda? doğru da düşünüyor.

"iyi akşamlar," diye söze giriyorum gülerek. "duydum ki birilerinin doğum gününü kutluyormuşsunuz. bana haber vermemenize çok kırıldım çocuklar, lütfen bir daha olmasın." alayla kaşlarımı çatıp işaret parmağımı salladığımda, iyice çekiniyormuş gibi bir hâl alıyorsunuz.

ben yokken gayet mutluydunuz değil mi sevgilim? lakin dert etme, ben sizi yeniden huzura kavuşturacağım elbet.

yutkunuyorsun.
"burada olduğumu
nereden biliyordun?"

histerik bir kahkaha atıyorum. öyle ki sesim yankılanıyor kırmızılara bürünmüş bu güzel odada. "jimin'e bir teşekkür borcum var," diyorum. "sanırım onu daha sonra bir yemeğe çıkarmalıyım."

sesi titreyen çocuk karışıyor bu kez lafa. "j-jungkook, lütfen... lütfen..."

neden bana yalvarıp duruyor ki bu çocuk? anlayamıyorum. acaba pastasını benim kesmemi mi istiyordu da bu kadar heyecanlandı?

safderun | namkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin