Yoongi her şeyden habersiz bir şekilde uyurken Taehyung ve Hoseok'un terli bedenleri şehvetle birbirlerini arzuluyordu. Ne Hoseok ne de Taehyung bundan en ufak bir pişmanlık bile duymuyorlardı. Birisi Yoongi'nin gün doğumundan gün batımına sevdiği, aşık olduğu kişiyken birisi ise şuan sevgilim diye öptüğü kişiydi. Ve bu kişiler arasında yaşanacak olaylar kıvılcımlanmaya başlamıştı. Hoseok'un tek istediği Yoongi'nin elinde olan en değerli varlığa el koymaktı. Hoseok Yoongi'yi tanırdı. Umursamazın teki gibi görünür ama her zaman yanındaki kişilere en çok değer veren o olurdu. Fakat Hoseok'a değer vermemişti işte ve şimdi Taehyung'u Yoongi ile görmek kendini yeniden o köprüden atma isteği uyandırıyordu. Fakat bu sefer o Hoseok değildi. O aptal Hoseok değildi ve en önemlisi belki de Tanrı bu sefer onu o köprüden canlı çıkarmazdı. Taehyung Hoseok için küçük bir çocuktan başkası değildi ki. Onu altına almak bu kadar kolaysa aşık etmenin de kolay olacağı kesindi. Aynı şeyleri Yoongi'de yaşayacaktı. Hoseok Yoongi'nin gözyaşlarını istiyordu. Bunun üzerine de sabah Taehyung'un yanından ayrıldığında ilk uğrayacağı kapı Yoongi'nin ki olacaktı.
[Sabah 9:00]
Hoseok Taehyung'u o kirli yatakta yalnız bir şekilde bırakmış ve Yoongi'nin o güzel suratını görmek için yola çıkmıştı. Yoongi'nin yüzünün alacağı şekli çok merak ediyordu. Yoongi bu saatlerde uyuyor olurdu genelde ama o aptal herif kapının anahtarını her zaman paspasın altına bırakırdı. Ah, uzun bir süre sonra Yoongi'yi uykusundan uyandıracak olmak onu heyecanlandırıyordu.
Arabayı evin önüne park etti. Ve paspasın altından anahtarı alıp içeri girdi. Merdivenlerden yukarı çıktı ve Yoongi'nin odasına doğru yürümeye başladı. Onu gerçekten çok ama çok özlemişti. Yoongi'nin yanı başına oturdu, saçlarını okşadı ve dudaklarına onu uyandırmaya yetecek kadar hafif bir öpücük kondurdu. Yoongi uykulu bir ses tonu ile "Taeh sen mi geldin? Ah, cidden sana beni uyandırmamanı kaç defa söylemem gerekiyor." diye mırıldandı. Hoseok ise dün geceki gibi sesli bir şekilde başladı cümlesine buna ek olarak agresif ve hızlı konuşuyordu; "Üzgünüm Yoongi, üzgünüm dün gece altımda inleyen sevgilin burada değil. Ya ben, beni tanıdın mı? Hoseok, Jung Hoseok, hani severken -bedenimin ve ruhumun ilk ve son sahibi- dediğin kişi. Şimdi ne oldu yüzünün her satırını ezberlediğim adam? Ne oldu? Bakıyorum ki öldüğümü sandığında aşkımız bitiyormuş. Söylesene Yoongi ben ne yaptım? Çok uzun süredir uzaktaydım. Bütün günlerim karanlığa ve kalbim taşa döndü sen yokken. Söylesene bana dün gece ne yaptım ben? Seni hayal kırıklığına uğratmak istemezdim. Sevgilini altıma alarak seni üzmek istemezdim. Çok uzun süredir serseriydim. Hâlâ öyleyim. Cehennem ışığını üzerime bırakıyor. Tanrı'nın kendisi tarafından gökyüzünde sallandırılacağım ama ondan önce senin ölümüne sebep olacağım. Bir de tabiki o güzel sevgilini benim yapacağım." diyerek odadan ve evden ayrıldı ve arabasına bindi. Arkasında ise Taehyung'u merak eden ve neler olduğunu anlamayan bir Yoongi bıraktı.
•••••••
Hoseok'a bolca sevgi gösterin, ona daha çok pislikler yaptıracağım ♥♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sinful • taegi
FanfictionNe yaptığın önemli değil Yoongi Benim deyişimle günahkarsın Bana söylediğin her söz için Bana attığın her yalan için Her şekilde, günahkarsın sen