-I'm not a fagot-

298 23 1
                                    

Louis'nin Ağzından;

Harry,evden çıktığında aslında onun gitmesini istemediğimi farketmiştim. 

 "Louis,şimdi banyo yapacaksın ve ben senin yüzünü temizleyeceğim. Sonra ise bana her şeyi anlatacaksın. Tamam mı?!" Kafamı aşağı yukarı sallayıp elimi Liam'a doğru uzattım. Elimi tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Zor da olsa banyoya ulaştığımız da bana 'yardım edebileceğini' söyledi. Ben ise onu 'kibar' bir şekilde reddettim. Kendi işimi kendim yapabilirdim,o kadar da kötü bir durumda değildim! 

 Banyodan çıktıktan sonra Liam yüzümü temizlemişti. Şimdi ise koltukta oturmuş,Liam'a olanları nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Eğer 'Harry,beni ibne sandığı için okuldakilere dövdürttü.' dersem,kendini suçlar ve üzülürdü. Üstüne Harry'i öldürürdü! 

 "Artık anlatsan diyorum Louis." Dudağımı ısırıp yüzüne bakmaya başladım. Olanları anlatamazdım. 

 "Im..Sıradan bir kavga işte dostum." Biraz daha 'ne diyebilirim?' diye düşündüm. "Sarhoş bir grup bana laf attı ve ben ım..Onlara karşılık verince sinirlenmiş olacaklar ki hepsi birden bana saldırdılar. Sanırım 9 kişilerdi. 9 kişiye tektim. Elimden bir şey gelmedi." Liam bana tek kaşını kaldırarak baktı. 

 "İnanmadım." 

 "Sana olanları anlattım işte! İnanıp inanmamak sana kalmış! Şimdi odama çıkıp uyuyacağım." Tam kalkacağım sırada kolumdan tuttu ve geri -kalkmaya çalıştığım- yere oturttu. 

 "O zaman Harry seni nasıl buldu? Bunun Harry ile bir ilgisi yoktur umarım." Gözlerimi kaçırdım ve endişeli bir şekilde "Yok!" diye bağırdım. Bu sefer beni geri oturtturamadan ayağa kalkıp odama doğru koştum.

 Artık uyuyabilirdim.

***

"Louis. Aç şu kapıyı!" Gözlerimi yavaş bir şekilde açarken kapım yumruklanıyordu. Uyuyamacak mıydım ben?! Ayağa kalktım ve sinirli bir şekilde kapıyı açtım. Karşımda mutfak önlüklü ve eline fırın eldiveni giymiş bir Liam duruyordu.

"Sonunda uyanabildin! Yemek hazır hadi sofraya." Tamam anlamında başımı salladım. Liam odamdan çıktıktan sonra elimi yüzümü yıkadım ve kıyafetlerimi değiştirdim. Odadan çıktığımda mutfağa doğru ilerledim. Liam,masayı güzelce hazırlamıştı. Fırında tavuk yapmıştı. Çok güzel görünüyordu. Karnım guruldamaya başlayınca Liam güldü ve oturmam için sandalyeyi çekti. Ben de tebessüm ederek benim için çektiği sandalyeye yerleştim. Servisleri yaptıktan sonra yemeğe başladık. Yemekte sessizlik hakimdi. Bu sessizlik canımı sıkmaya başlamıştı. Ama sessizliği bozmadım. Sessiz bir şekilde mükemmel yemekleri yedik. Sonra ise etrafı toplamıştık.

"Geç olmuş. Ben gideyim artık."

"Liam,gitme. Biraz daha kal. Lütfen." Masum bir şekilde bakmaya başlayınca gülümsedi ve salondaki koltuklara kendini attı. Ben de yanına oturdum. Rastgele kanalları geçerken Liam'ın telefonuna mesaj gelmişti. Mesajı okurken kaşları çatılmıştı ve kendi kendine 'benimle ne konuşmak isteyebilir?' diye söylenmeye başlamıştı.

"Kimden gelmiş?" Sanki yeni  uykudan uyanmış gibi sıçradı ve soran gözlerle bana bakmaya başladı.

"Ha?"

"Mesaj diyorum kimden gelmiş?" Yüzünü endişe kaplarken bir yandan da telefonun ekranına bakıyordu.

"Ö-önemsiz birinden." Liam'ın telefonundan bir mesaj sesi daha yükselirken havaya doğru bir küfür savurup mesajı açmıştı. Merak ettiğim için Liam'a biraz daha yaklaştım ve mesajı okumaya çalıştım. Beni farketmiş olacak ki birden ayağa kalktı.

Only the Enemy | Larry Stylinson |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin