-GayBar-

371 29 10
                                    

Louis'nin Ağzından:

Liam beni aramıştı ve 'yarım saate hazır ol. Bara gideceğiz.' demişti. Ben de şimdi dolabın karşısında ne giyeceğimi düşünüyordum. Biraz daha dolapla bakıştıktan sonra siyah bir gömlek ve siyah bir pantalon aldım. Siyah takıntım yoktu. Sadece bugün siyah takılmak istiyordum.

Kıyafetlerimi giydim ve Liam'ı beklerken telefonuma en son yüklediğim oyunu açtım. Gerçekten bağımlılık yapıyordu. Yaklaşık 10 dakika sonra telefonum çalmaya başladı. Liam'ın beni almaya geldiğini bildiğim için cevaplamadım ve dışarı çıktım. Tahmin ettiğim gibi arabasına yaslanmış beni bekliyordu.

Gülümseyip arabaya bindim. Liam'da arabaya binince arabayı çalıştırdı.

"Hangi bara gideceğiz? Her zaman gittiğimize mi?"

"Hayır. Gay bara." Ooh bunu beklemiyordum. Liam'ın hiç iyi anıları yoktu ve David,o bunu haketmemişti. Ölümü haketmemişti. Liam ile tanıştığımızda 15 yaşındaydık. Gerçekten çok kötü durumdaydı. Liam o boktan hayattan kurtulsun diye elimden ne geliyorsa yaptım. Bazen okuldan sonra onunla birlikte çalışır,evinin kirasını biriktirmeye çalışırdık. Ailem varlıklıydı evet ama Liam ona yardım etmemizi istemiyordu. Bazen beraber sabahlardık bana eskileri anlatırdı. David ile yaşadıklarını. Sonra ağlar ve David'in kendisi yüzünden öldüğünü haykırırdı. Bazen sinir krizleri geçirirdi. Her zaman yanında ben vardım. O benim kardeşimdi. Onu her zaman koruyacaktım. Ömrümün sonuna kadar.

"Pekala." dediğim sırada Liam'ın elindeki sargıyı gördüm.

"Tanrım,elin! Liam eline ne oldu?" Eline kısa bir bakış attı ve gözlerini gözlerimle buluşturdu.

"Eskiler işte dostum. Anlarsın ya." Hüzünlü bir şekilde gülümsedi. Moralim bozulmuştu. Onun üzgün olmasını sevmiyordum.

"Ve geldik." Arabadan indik. Gay bara doğru ilerlemeye başladık. İçerisi kalabalık gibiydi. Bunu içeri girdiğimizde de farketmiştim. Kalabalık olması beni germişti. Ben düzdüm! Buradakilerin bakışları da hiç hoş değildi. Liam beni kolumdan çekiştirip boş bir masaya oturttu. Kendisi de oturunca barmen yanımıza gelmişti. Barmenin konuşmasına fırsat vermeden 'bira' demiştim. Liam'da benim gibi bira isteyince barmen yanımızdan uzaklaştı.

"Liam,sana bir şey soracağım." Liam'dan cevap gelmeyince,onun baktığı yöne doğru baktım. Esmer bir çocukla bakışıyorlardı. Çocukta fena değildi. Bakışlarını çekmeden birbirlerine bakmaya devam edince esmer olan pes etmiş olacak ki ayağa kalktı ve yanımıza geldi.

"Selam,oturabilir miyim?" Liam'ın heyecanı gözlerinden okunuyordu.

"E-elbette." Çocuk yanımıza oturup bana kısa bir bakış atıp gülümsedikten sonra Liam'a döndü.

"Eğer sorun olmazsa ismini öğrenebilir miyim?" Piç piç sırıtmaya başlayınca sinirlenmiştim. Bu çocuğu hiç gözüm tutmamıştı.

"Liam. İsmim Liam. Peki,senin ismin ne?"

"Jacop. İsmim Jacop." Liam'ın taklidini yaptığında gülmeye başlamışlardı. Bunda komik olan ne? Midem bulanmaya başlamıştı. Ayrıca çocuk pek tekin gözükmüyordu. Liam ile Jacop'ın sohbetini bölüp 'Liam ile konuşmam gerektiğini söyledim.' Liam'ı lavaboların olduğu yere sürükledim.

"O çocukla konuşmayı kesmelisin."

"Neden?" Gözlerimi devirdim.

"Liam,bak o çocuğu gözüm tutmadı tamam mı? Şimdi hemen masaya gidip çocukla vedalaşıyorsun. Ve benim yanıma geliyorsun. Sakın ona telefon numaranı vermeye kalkma! Tamam mı?"

Only the Enemy | Larry Stylinson |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin