3.Bölüm : Ev

148 11 2
                                    


Genç adam teklifi kabul etmişti. Çünkü ne yapacağını bilmiyordu. Ve adama:

-Çok teşekkür ediyorum. İsminiz neydi acaba daha onu bile soramadım.

-İsmim yok benim. Yani herkes beni kitapçı Bori diye tanır. Çok merak ediyorsan söyleyeyim gerçek ismim Bora. Uzun zamandır bu dükkandayım ve müşterilerimle farklı bir diyaloğumuz var.

- Anlıyorum efendim.Memnun oldum.

dedi ve oturduğu yerden doğruldu. O anda kitapçı ona şöyle seslendi.

-Yabancı ! Senin adın yabancı olsun ! Yabancı gel sana yatacağın yeri göstereyim. Üstüne de bir şeyler alırız. Karnını da güzelce doyurduk mu mis gibi bir uyku çek. Muhtemelen kendine geleceksin. Yani bana öyle olmuştu.

Genç şaşkınlıkla adama baktı:

-Bana öyle olmuştu derken Bori ? Nasıl yani sende mi aynı şeyi yaşadın ?

Adam şöyle bir gülümsedi:

-Evlat bunları sonra konuşuruz. Şimdi gel sana kalacağın yeri göstereyim.

Dedi ve sonra yerinden kalktı ve gence odayı işaret etti. Buyrun bu yönden genç delikanlı..

Artık odaya girmişlerdi. Oda soluk bir ışıkla aydınlanıyordu. Eski kitapçının eski de bir odası olmalıydı. Genç adam hemen çevresine bakarak ortamı tanımaya başladı. Büyük bir sandık vardı. Maun ağacından yapılma olan bu sandığın hemen üzerinde ortasında boş ışığa benzeyen bir cisim yanlarında iki insan-melek figürü yer alıyordu.

Şaşkınlıkla tabloya doğru yaklaştı. Tablo üzerindeki renkler bir nakış gibi işlenmişti. Her bir çizgi sanki özenle titrek bir elle yapılmıştı. Ressam başarılı olmalıydı:

-İşte yatacağın yer ! 

dedi Bori. O da kafasını sallayarak teşekkür etti.Ve adam onun yanından uzaklaştı. İçeri doğru giderken şöyle bir duraksadı ve ağzından şunlar döküldü.

  -Olabileceğin kişi olmak için asla geç değildir.   Evlat kendine güven. Şimdi biraz dinlen birazdan geleceğim ve bir gezintiye çıkacağız. Sonrasında daha detaylı bir şekilde konuşuruz zaten.

Genç adam bu yeni tanıştığı yaşlı adamın neden bu kadar iyi olduğunu ve ona neden bu kadar iyi davrandığını kavramaya çalışıyordu. Yani o bir yabancıydı neticede. Ona bu şekilde davranması onu şaşırmıştı. Bir de adamın garip bir tarafı vardı ona sonra anlatacağı bazı şeylerin olduğunu söylemişti.  Bir de sanki onun kim olduğunu bilir gibi konuşuyordu. 

Genç dümdüz olmuş yastığı ikiye katladı ve yatağın bir başına koydu. Çok yorulmuştu. Nedense içinde bir yorgunlukta vardı. Sanki çok uzaklardan geliyordu. İçindeki endişe ve korku bir şeyleri tetikliyordu. Bir şeyleri hatırlaması gerekiyordu. Ama hatırlayamıyordu. Birazdan uykuya dalacak ve belkide bazı işaretler görecekti.

Genç uykuya daldığında önce bir karanlık gördü. Sonra bir anda gözleri adeta kör eden bir ışık. O neydi öyle ? Bir ses derinden bir ses:

-Ali, oğlum hiç korkma her şey düzelecek.

-Anne, anneciğim korkuyorum

-Korkma evladım bak şimdi gözlerini kapat bak her şey bitecek. O zaman birlikte krepte yaparız.

Ve bir anda bir çığlık sesi geldi. Bu çığlık onun kulak zarını yırtacak nitelikte fazla boyuttaydı.  Artık adının Ali olduğunu biliyordu bir de annesi vardı. Onu korumaya çalışan o güzel kadın annesiydi. Öylesine güzeldi ki yüzü adeta bir melek gibiydi. Gözleri cam gibi masmaviydi. Hatırlıyordu. Nefes alışını, endişesini korkusunu..  Heyecanla uyandı.. Bir anda kalkınca kafasını hemen yatağın üzerinde duran rafa çarptı.  O bunların etkisindeyken kitapçı Bori odaya girdi:

-Ee evlat uyumuşsun nasıldı uyku ?

- Biraz şey... Bir şey gördüm üstad. Çok sevdiğim ama hatırlayamadığım, durup düşündükçe yüzünü görmeye çalıştığım anımsayamadığım annem. Gözleri masmaviydi Bori bana bir şeyler konusunda yardım etmeye çalışıyordu. Kötü bir durum vardı. Bu kesin acaba ona ne oldu ? Bori aklımı yitiriyorum sanırım.  Bu arada benim adım Ali, evet annem öyle söyledi. Daha doğrusu haykırdı en sonunda.. 

Kitapçı biraz şaşkınlık biraz da bilgelikle. Evladım  kucaklamaya, kollarının yetmeyeceği bir ağaç, bir tohumla başlar. En uzun yolculuklar bir adımla başlar. Gerçek sevgiler ise küçük bir tebessümle başlar. Sende bir yolculuğa çıktın. Bu senin kendini ve aileni arayışın belkide. Ali kendine dikkat et bu dönemde çok iyi düşünüp doğru kararlar almalısın. 

-Üstad.. Bori! İnanamıyorum onu kurtaramadım. Acaba ben kötü bir geçmişe mi sahibim. Hatalaarım mı oldu ? Acaba onları kendi yüzümden mi kaybettim ? Onlar derken başkaları da olabilir mi acaba ? İnanamıyorum gerçekten.. Yarın daha farklı olacak. 

-Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niye bu günden başlamıyorsun.Eğer hataların varsa telafi edersin.  Yok eğer seninle alakalı bir durum değilse de.. Zaten senin bir suçun olmaz. Gel içeri sana bir kitap göstereceğim. 

-Tamam üstad. Peki ama mavi kitap onu ne yapacağız ?

-Onu da bugün okumaya başlayabilirsin. Öncelikle yanıma gel sana bir şey göstermek istiyorum. 

dedi ve iç salona doğru yürüdüler. Ahşap parkeler eski olduğundan yürürken gıcırtıya benzer sesler çıkarıyordu. Kitapçı Bori de bu gıcırtılarla beraber kendince bir şeyler ifade eden sözler mırıldanıyordu. Ama bu sanki biraz da melodikti.

Bir rafın önünde durdu. Ali hemen rafın üzerindeki plakaya baktı. E02  yazıyordu. E blok 2.sıra.. Kitabın adı Kılkurdu'ydu. Kitabın kapağını açtı ve Aliye koltuğa oturmasını işaret etti. O da hemen bu isteği yerine getirdi. Ve üstad Bori okumaya başladı:

" 'insanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez.' ne anlamlı bir söz, değil mi? yüzmek istememeleri doğal, çünkü karada yaşamak için yaratılmışlar, suda değil. ve düşünmek istememeleri de doğal, çünkü yaşamak için yaratılmışlar, düşünmek için değil! evet, kim düşünürse, kim düşünmeyi kendisi için temel uğraş yaparsa, bunda ileri bir noktaya ulaşabilir; ne var ki, karayla suyu değiş tokuş etmiştir böyle biri ve bir gün gelir suda boğulur."  o yüzden düşünmeyi kendin için bir hayat amacı olarak görme sadece sürekli nedenler seni daha da çıkmaza götürecektir. Ailene ne olduğunu bulacağız. Hiç korkma.. 

-Üstadım.. Nasıl yapacağız bunu ? Öncelikle onlara ne olduğunu bulmamız lazım ama artık herşey için geç kaldık.Eğer bir şey olduysa onlar şimdiye kadar çoktan yaşamdan ayrılmışlardır.

dedi ve hüzünlü birşekilde birbirlerine baktılar. Düşünceleri karışıyor aklındaki anlamsızlıklar, hayatındaki tutarsızlıklarla birleşip bir dev oluyor sonra da onu yutuyordu. Ayağa kalktı ve yönünü kapıya doğru çevirdi:

-Ben gidiyorum.. Biraz hava almam gerekiyor Bori. 

-Tamam evlat, unutma uyuduğunda bir çok kaybolan anıyı yakalama şansına sahip oldun. Mavi kitap  demiştim ya sana hani kendi seçiyordu okurunu. Sen zatenbir amaç için buradasın aşırı devgi, pişmanlık gibi duyguların çok yoğun olması o evreni harekete geçiriyor. Ve bir anda pof... Sen başka bir yere, bir boyuta geçip her şeyi yeniden yaşıyorsun ama bu sefer hatalar olmadan. Hataların olsaydı bunları düzeltmek ister miydin ?

-Tabii ki de bunun  için her şeyi feda ederdim. Yeter ki aileme kavuşayım. Onlara ne oldu Bori ? Çıldıracağım gerçekten ben çıkıyorum.Dışarı çıktığında yağmur sonrasında oluşan nemli toprak kokusunu ciğerlerine kadar çekti. Ve yönünü K. köprüsüne doğru çevirdi. Farkında değildi ama bir yolculukla gelmişti ve ileride çok uzak olmayan bir gelecekte yine yolculuğa çıkacaktı. Ama önce bazı şeyleri düzeltmeli, ailesine ne olduğunu öğrenmeliydi.

YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin