2.Bölüm "İtiraf"

586 39 2
                                    

-Caroline-

3 gün geçmişti. Üniversite tahmin ettiğim kadar güzel bir yer değildi. Beyaz atlı prensimi bulacağım bir yer değildi. En kötüsüde kara şövalyemi bulmuştum. Klaus Mikaelson. Tamam, ona aşık değildim. Ama onu düşünmedende yapamıyordum. Şöyle bir şey vardır hani, herkes hissetmiştir belki. Birisini görürsün, çekici gelir, ve birkaç gün onu düşünürsün. Benimkiside öyle bir şeydi. Birkaç gün sonra unuturdum heralde. Heraldesi yok.  UNUTUCAKTIM. 

Yada DENEYECEKTİM.

Okulun önüne geldiğimde yanıma hiçbir arkadaşımın gelmemesi içler acısı bir durumdu. Doğrusu böyle bir şey neden bekliyordum ki? Arkadaş bile edinememiştim. Konuşkan, tatlı, sevimli Caroline üniversitede sıçıp sıvamıştı. Olacak iş değildi.

Etrafıma baktım. Ve gözüme çarpan ilk ve tek şey oldu. Nereye baksam onu görüyordum. Neden böyleydi bu? Onu görmemem, onu düşünmemem, hatta adını bile unutmam lazımdı. 

Bitkin gözüküyordu. Heralde dün gece işler gümbür gümbürdü. Saçmalık! Lanet olsun saçmalık!

Neyse. Yüzümdeki istemsiz gülümsemeyi bir kenara bırakıp bir banka oturdum. 

-Klaus-

Yine günlerden salı. Yine çölde bir su ararmışcasına çaresizlik. Yine kana susayan bir vampir gibi açlık. Ve bu zavallı insanları izlerken durduğum boktan durum. İçimden gülüyordum onlara aslında. Hiçbiri hayatı gerçek anlamıyla yaşamıyordu. Hiçbiri hayatın tadını gerçek anlamıyla çıkarmıyordu. Ve hepsi yarın öleceklerini biliyorlarmış gibi mutsuzlardı.

Yukarıda biri varsa bilmeliki burada işler hiç iyi değil. Ve eğer yine yukarıda biri varsa bilmeliki bu insanlar hiçte mükemmel bir iş değil.

Benim gibi yaşam dolu değil hepsi. Hepsi sorunlu, hepsi mutsuz, hepsi bir Tate Langdon. 

Güldüm.

TATE LANGDON. FAVORİ PSİKOPATIM.

Ama içlerinden bir tanesini hayata bağlamak istiyordum. Sadece bir tanesini. Ve onun kim olacağını çoktan seçmiştim bile. Karşı bankta oturan sarışın. Onun diğerleri gibi olmasına izin vermeyecektim. Onu farklı yapacaktım, çünkü farklı olabilecek kadar özeldi. Benim gibi. Oturduğum yerden kalkıp yanına gittim.

-Caroline-

Yanıma geliyordu. Lanet olsun. Sorunlu psikopat. Gelmesene. Yüzümü yere odakladım.

Yanıma oturdu ve birden kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Hayır, böyle olmamalıydı. bu aşık olan kişiler arasında olurdu. Klaus Mikaelson ve benim aramda değil. Çünkü ne o, ne de ben birbirimizi tamamlayabilirdik. Farklı kutuplardık, ekvatora bile yakın değildik.

"Selam" dedi masumca. Klaus Mikaelson ve masumluk? Vay anasını. Olaya bakın.

"Selam" dedim kafamı kaldırmadan. Daha doğrusu onun yüzüne bakabilecek cesareti henüz bulamamıştım.

"Nasılsın?" diye sordu. Sesinde hiç duymadığım bir gariplik vardı. Bence bu, beni bu gece yatağa atmak için seçtiği vahşice bir seçim yoluydu. Ben buna kanar mıydım? Bok.

"İyiyim, sağol, başka soru sormazsan sevinirim" dedim ukalaca. Başımdan atmak istiyordum. Gitsin, benden ötede yaşasın. Ne bok yaparsa yapsın. Umrumda olmazdı. Yada bu sinirle söylediğim bir anlık bir seçim yoluydu.

"Neden?" diye dordu sırıtarak.

Vay vay vay. Eski Klaus hırçın Caroline gelince hemen geri döndü. Anlamıştım zaten. Bu adamdan "insan" olmaz! Piç herif.

"Çünkü yanımda seni istemeyecek kadar gereksizsin" dedim gülümseyerek.

1-1.

"Her gereksizi çöp kovasına atarsan seni gibi gereksizlere kim sahip çıkacak?" dedi.

Tamam. Laf sokmada güzel bir başarı kaydediyordu. Çünkü o Klaus Mikaelson'dı.

"Ne istiyorsun? Doğru dürüst söyle şunu." dedim sinirle. Elimde olsa bir tane patlatacaktım.

"SENİ"  dedi birden yüz ifadesi değişerek.

Aman tanrım, ne !?

-Klaus-

Evet. Ben bu kızı istiyordum. Çünkü diğer kızlarda olmayan bir şey vardı. Seksilik yada güzel kalçalar değil. Farklı bir şey. bu kızda beni tamamlayacak bir yön vardı.

Ve bu kız benim olacaktı.

SADECE  BENİM.

One DayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin