-CAROLİNE-
Yatakta onun yanına uzanmaştım. Ama birbirimize yakın değildik. Yani istesen aramıza bir kişi daha sığardı. Zaten ona yakın olamazdım, o kim oluyordu ki? Konuşmaya başladık. Konuşmaya başladıkça onun hakkında normal birisi olursanız asla öğrenemeyeceğiniz şeyler öğrenmeye başladım. Aslında bende normal biriydim, sıradandım. Beni onun için bu kadar özel kılan şey neydi, bilmiyorum. Açıkçası bunu sevmiyor değildim, seviyordum. Beni özel hissettirmesini, beni sevdiğini anlamak hoşuma gidiyordu. Ama bilirsiniz, ben biraz inatımdır. Kolay elde edilmeyen tiplerden. Çünkü bu beni daha da sıradanlaştırırdı. Bense sıradan yerine, Klaus'un özeli olmaya adım atıyordum.
"Neden beni seviyorsun?" diye sordum.
"Efendim?" dedi yanlış bir cümle kurmuşum gibi.
*Pardon. Neden benim ilgileniyorsun diye soracaktım." dedim. İlgilenmek ve sevmek farklı şeylerdi. Klaus şuan sadece ilgileniyordu, beni sevdiğini biliyordum ama bunu dile pek getirmiyordu. Yada hiç getirmemişti, emin değilim.
"Sadece; özelsin" dedi.
"Zaten bunu hep dile getiriyorsun. Bu ne demek? Senden bunu açıklamanı bekliyorum." dedim bir solukta.
"Peki.. Şöyle düşün o zaman. Karanlık dönemler geçirdim. Zor dönemlerdi bunlar benim için. Ve şuan üniversitede 2. senem gibi gözükse de aslında çoktan üniversiteyi bitirmiştim. Bilirsin, fazlasıyla sınıfta kaldım." gülümsedi. İnanamıyordum.
"N-ne? Sen benden kaç yaş büyüksün?" dedim. Bu sorumu beklemezcesine yüzüme baktı.
"4 yaş büyüğüm senden sincap." dedi. Sincap demesi hoşuma gitmişti ama 4 yaş mı? Dalga mı geçiyordu bu benimle? Abim yaşımdaydı. Benim için imkansız olduğunu bir kez daha anladım.
"Aman Tanrım. Dalga geçiyor olmalısın." dedim.
Gülümsedi. Gerçekten size söylüyorum, gülümsemesi insanın içini rahatlatıyordu. Kalbimde ritim değişikliğine sebep oluyordu, yanaklarımın kızarmasına, yüzümde istemsiz bir gülümsemenin yayılmasına neden oluyordu. Bunu seviyorum, gülümsemesini seviyordum
Onu..
Seviyordum.
Bu düşünceler kafamın içinden geçerken yataktan kalktı ve bana dönüp;
"Üzerine güzel bir elbise giysen iyi edersin." dedi ve gülümsedi.
"Neden?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Sen sadece güzel bir elbise giy yeter. Bu arada,kırmızı favorimdir" dedi ve yüzünde muzipçe bir sırıtış yayıldı. Ne yapmaya çalıştığını daha anlamadan aşağı kata indi.
Hala bir şey anlamadan yatağımdan kalktım ve dolabımı açtım. Tanrım, kırmızı seviyordu. O zaman kırmızı elbiselerimden birini seçmeliydim. Zaten bir tane vardı. kırmızı pek rengim değildi. Saçlarımı soluk gösteriyordu. Yine de gardolabımdan elbisemi çıkardım ve giydim. Aynada kendime bakınca gülümsedim. Bu elbise vücuduma her zaman tam olmuştur zaten. Yaşasın ! Bunu seviyordum, minik, tatlı, Klaus'un deyişiyle bir sincap gibi gözükmeyi seviyordum.
Gülümsememe engel olmadan aşağı indim. Aşağı indiğimde telefonuyla konuşmakla meşguldü. Ama beni görünce gözlerini benden ayırmadı ve telefonunu kulağından çekerek kapattı.
Gülümsedim.
O da gülümedi. Gözlerini hala benden ayırmıyordu. Galiba bu sefer hoşa gider bir şeyler yapmayı başarmıştım. Klaus Mikaelson oltama düştü bile ! Tanrım Caroline, bunu hemen birilerine anlatmalıydım. Ama önce anın tadını çıkarmalıydım. Ama bu gecenin sonunda asla Klaus'un olmayacaktım. -Yani eğer bu beni tuzağa düşürme planıysa-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Day
Fanfictionİmkansız bir aşkın gerçekleşmesi ihtimali var mıdır? Kötü bir adamın masum bir kıza aşık olması gibiydi bu. Milyonda bir ihtimal bile olsa.. Gerçekleşebilirdi. Ya sonra? Devam eder miydi karanlığın derinliklerine çekilene kadar?