Bölüm 5-Üniversite Yıllarım

241 5 0
                                    

ÜNİVERSİTE YILLARIM
Üniversite sınavını kazanmıştım artık sıra kayıt yaptırmaya gelmişti.Kayıt için Adana'ya gidecektim.Daha önce Kadirli'nin dışına hiç çıkmadığım için babam da benimle gelmek istedi.Gelmesine gerek olmadığını söylememe rağmen beni dinlemeyerek benimle beraber geldi.Adana'ya üniversiteye varıp kayıt işlemlerini yaptırdıktan sonra geri döndük.

Okulların açılmasıyla birlikte okula başladım.Okulda hatırladığım ilk ders Eğitim Bilimine Giriş dersiydi.Hoca bize ilk derste "bu bölüme niye geldiniz?Bitirince ne olacaksınız" diye sordu.Bir kaç arkadaşım eğitim uzmanı olacağını söyledi.Çoğu arkadaşım ise ne olacağını bilmediğini söyledi.Bu durum o zamanki eğitim sistemimiz adına üzücü bir durumu da ortaya koyuyordu.Öğrenci tercih yapmış üniversite kazanmış fakat okulu bitirince ne olacağını bilmiyordu.Bu durum okullarımızda rehberlik faaliyetlerinin ne denli yetersiz olduğunun kanıtıydı. Profesör daha sonra şu açıklamayı yaptı:"Çocuklar Eğer İngilizce öğrenirseniz üniversitede kalabilme imkanınız doğar,onun dışında ise sınıf öğretmeni olarak atanma hakkınız var dedi.Devlet pek eğitim uzmanı almıyor" dedi.Arkasından yazdığı kitabı hepimize dağıttı.Bir sonraki derste ise parasını getirmemizi istedi.Üniversite eğitimim böyle başladı.Üniversite liseye göre çok farklı bir yerdi.Daha özgür bir ortamdı.Kızlarla erkekler hiç çekinmeden rahatlıkla beraber dolaşabiliyor.Birlikte vakit geçirebiliyorlardı.Öğrenciler derslerde konularla ilgili düşüncelerini çekinmeden ifade edebiliyorlardı ,öğretmenler buna fırsat veriyorlardı.Ancak böyle olmasına rağmen benim gibi birçok arkadaşım derslerde konuşmazlardı.Ben mecbur olmadığım sürece derslerde hiç konuşmadım.Bazen bazı hocalarımız çeşitli konularda derslerde bizden sunum yapmamızı isterdi.Bu sunumları yapardım. Bu sunumları yapıyor olmayı kendi adıma çok bir başarı olarak görmüyordum.Çünkü benim istediğim bu değildi.Daha önceden kağıda yazılmış olan bilgileri arkadaşlara aktarabiliyor olmayı, bir başarı olarak gömüyordum.Benim istediğim çeşitli konulardaki düşüncelerimi bir kağıda bağlı olmadan, akıcı bir konuşmayla arkadaşlarıma iletebilmekti.Bunu istiyordum ama nasıl yapabileceğimi bilmiyordum.Kendimi matematikten sonra en yetersiz bulduğum şey buydu.Toplum karşısında veya sınıfta hiç çekinmeden konuşma becerisi.Ancak üniversite eğitimim boyunca bunu çok istememe rağmen beceremedim.Lisede olduğu gibi hep yazılılarda konuşan öğrenci olmaya devam ettim.Bu konuyla ilgili bilgisayar öğretmeni beni tanımadığı için yapmış olduğu sınavdan sonra bana döndü ve şöyle dedi."Yalçın sınavda kopya mı çektin?" "Hayrola hocam neden böyle söylüyorsunuz?" dedim.'Sınavdan yüz almışsın' dedi.'Yüz almış olmam neden sizde böyle bir düşünce uyandırdı' dedim.O da 'ne bileyim derste hiç konuşmuyorsun, çok ilgisiz duruyorsun ,o yüzden şaşırdım' dedi.Ben de 'hocam ben yazılıda konuşuyorum kopya falan yok' dedim.Güldü ve 'tamam özür dilerim' dedi.

Üniversitede okurken de Kadirli'deki iki odalı evimizde, kardeşlerimle kalmaya devam ettim. Kadirli'den Adana'ya her gün gidiş-geliş yapıyordum. Hafta sonları ise harçlığımızı kazanmak için Kadirli'nin Savrun Çayı kenarında kurulan' cumartesi pazarında ıspanak, marul gibi yeşillikler satıyordum.Sattığımız yeşillikleri tarlamızda biz yetiştiriyorduk. Tarladan toplayıp, traktörün römorkuna yükleyip, cumartesi sabahı erken yola çıkıyorduk.Kış günü olduğu için sabahları hava çok soğuk olurdu.Traktörümüz üstü açık olduğu ve yolda giderken de rüzgar çıkarttığı için çok üşürdük, bazen yağmur da yağardı ıslanırdık ama ne yağan yağmur ne de soğuk bizi durduramazdı para kazanmak zorundaydık.Allah emeğimizin karşılığını veriyor getirdiğimiz ürünlerin çoğunu satıyor iyi para kazanıyorduk.Sebze işine başlamamız bizi ekonomik olarak rahatlatmıştı.Çok çalışıyorduk pazara ürün hazırladığımız günlerde sabaha kadar hiç uyumadığımız olurdu.Ancak pazarda ürünlerimizi satıp akşam eve gelince bütün yorgunluğumuz çıkardı.Beni pazarda sebze satarken gören lise öğretmenlerimden bazıları okumadın da pazarcılık mı yapıyorsun diye sorarlardı.Ben de onlara okuyabilmek için pazarcılık yapıyorum derdim.Maddi açıdan ilk defa bu kadar rahatlamıştık.
Bu arada E 'de üniversiteyi kazanamamış dershaneye gidiyordu.Ben üniversiteyi kazanmış olmanın verdiği özgüvenle ona tekrar onu sevdiğimi söylemeye karar verdim.Onun dershaneye gittiği yol üzerinde bir köşede heyecanlı bir şekilde onu beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra o göründü.Onu görünce kalp atışlarım biraz daha hızlanmış heyecanım biraz daha artmıştı.Yanıma yaklaşınca önce merhaba dedi.Sonra da hayırdır burada ne yapıyorsun diye sordu ve birlikte yürümeye başladık.Ben de onu beklediğimi söyledim.Neden diye sordu. Nedeni aslında biliyorsun. Ben artık üniversitede okuyorum.Okulu bitirince de en azından öğretmen olacağım.Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum dedim.Ben böyle söyleyince durdu ve kaşlarını yukarıya doğru kaldırarak üzgünüm, ben sana layık değilim.Sen çok iyi birisin, benden daha iyilerine layıksın dedi ve hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı gitti.Ben orada öylece kala kaldım.Neden böyle söyledi diye düşünmeye başladım. Acaba beni kendisine layık görmüyordu da beni kırmamak için mi böyle söyledi gibi bir takım düşünceler kafamda dolaşmaya başladı.Birkaç gün böyle düşünceler kafamda dönüp durdu.Ancak sonunda bir karar vermeliydim.Bu kararı verdim.Durumu zorlamanın anlamı olmadığını düşünerek onu bir daha rahatsız etmemeye karar verdim.Bir daha da yoluna çıkmadım.

İNSAN UNUTMUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin