Bölüm 6-Öğretmenlik Yıllarım

295 5 0
                                    

ÖĞRETMENLİK YILLARIM
Yaz tatili her zamanki gibi geçiyor tatilde köy işlerinde aileme yardım ediyordum.Bir an önce Eylül ayının gelmesini bekliyordum.Eylül ayının gelmesiyle birlikte sınıf öğretmenliği için baş vurumu yaptım.Ancak atama sonuçları açıklandığında benim adıma üzücü bir durum söz konusu olmuştu bakanlık atamamızı yapmamıştı.Benim gibi sınıf arkadaşlarımın bazılarının da ataması yapılmamıştı.Yapacak bir şey yoktu bir sonraki atamayı bekleyecektik.Köyde babama yardımcı olmaya devam ettim.Babam o arada kışın satmak için tarlaya marul dikiyordu.Bende ona yardımcı oluyordum.Ekim ayının sonuna doğru bir sürprizle karşılaştım.Arkadaşım Erkan aradı ve yeni bir öğretmen atamsı yapıldığını söyledi.Çok şaşırmıştım.O ara Ankara' da olan Eniştem Hikmet'i aradım ve tayinimin çıkıp çıkmadığını öğrenmesini istedim .Kısa bir süre sonra Hikmet tayinimin Şırnak'a yapıldığını söyledi.Ben ilk önce şaka yaptığını düşündüm.Şaka yapıyorsun dedim.Hayır gerçekten Şırnak'a tayinin yapılmış dedi.Tayinimin çıktığına sevinmiştim ama Şırnak'a çıkmış olması beni biraz tedirgin etti.Çünkü terör tehlikesi vardı.Babam istersen gitme diyordu.Babama biz kadere inanan insanlarız.Kaderimizde ne varsa o olur, ben gideceğim.Şu anda o bölgede binlerce öğretmen,polis, asker görev yapıyor.Benim onlardan ne farkım var.Ne olursa olsun ben gideceğim Allah'ın dediği olur dedim.Ben gitme hazırlıklarına başladım.Babam oğlum bir torpil ayarlamaya çalışalım seni iyi bir yere versinler dedi.Babama yine hayır baba dedim.Ben torpille morpille uğraşmam, nereye verirlerse versinler gider çalışırım dedim.

Gitme hazırlıklarına başladım. Kendime birkaç tane elbise alacaktım ama o sıralar babam paraya sıkışıktı.Amcam Mustafa'dan bir miktar dolar borç aldım.Mustafa amcam engelli maaşı alıyordu. Aldığı maaşı ise dolarak çevirip biriktirirdi.Amcama ilk maşta sana olan borcumu ödeyeceğim dedim ve Kadirli'ye kıyafet almaya geldim.Kendime ucuzundan iki tane takım elbise aldım.Daha sonra ailemle vedalaştım.Babam "oğlum eğer gittiğinde çok kötü bir yerle karşılaşırsan istifa et gel" dedi.Babama öğretmenlikten asla istifa etmeyeceğimi Türkiye'nin her yerinde her şart ve koşulda çalışacağımı söyledim. Adana'dan Şırnak'a doğrudan otobüs kalkmadığı için önce Siirt'e oradan da Şırnak'a geçecektim.Saat 22.00'da otobüs kalktı.Şırnak'ta beni yeni ve zor bir hayatın beklediğini biliyorum.Ama bununla baş edebileceğim konusunda da kendime güvenim tamdı.Ayrıca başka çaremde yoktu.Sabaha karşı 06.00 civarında Siirt'e indim.Oradan da Şırnak'a münibüsne bindim.Ancak yolda giderken jandarmaların kurduğu arama noktalarında durduruluyorduk.Jandarmalar hem yolcuları, hem de minübüsü arıyorlardı.Bu da zaman kaybı nedeniyle yolculuğun uzamsına neden oluyordu.Öğlen gibi Şırnak'a vardım.Çok susamıştım, en yakın camiye su içmek için girdim. Su içtim içmesine ama kısa bir süre sonra bağırsaklarımdan rahatsızlandım .Kendimi çok kötü hissediyorum.O kadar güçsüz düşmüştüm ki adımımı bile zor atıyordum.Doktora gitmeliydim.Ancak yürümekte çok zorlanıyordum.Yanımdan geçmekte olan birine en yakın doktoru nerde bulabilirim, ben çok hastayım dedim.Adam "durun size yardımcı olayım" dedi.Koluma girdi ve oradaki bir polikliniğe götürdü.Poliklinikteki sekreter doktorun sağlık ocağında olduğunu saat 17.00'da geleceğini söyledi.Sekretere çok kötü olduğumu, o saate kadar bekleyemeyeceğimi söyledim.Peki dedi ve doktoru aradı. Acil bir hasta olduğunu, gelmesi gerektiğini söyledi. Kısa bir süre sonra doktor geldi. Kısa bir muayeneden sonra serum taktı, toparlayacağımı söyledi.Mikrop kaptığımı, bunun Şırnak'a yeni gelmiş bir çok kişinin başına geldiğini, sebebinin de su olduğunu söyledi.Anlaşılan camiden içtiğim su nedeniyle mikrop kapmıştım.Bir daha yabancı bir yere gittiğinizde hazır su için dedi.Akşam saat 18:00 gibi doktor serumu çıkardı.İlacımı yazdı.Gidebilirsiniz dedi.Artık daha iyiydim.Geceyi küçük bir otelde geçirdikten sonra, sabah Şırnak Milli Eğitime gidip göreve başlayacaktım. Sabah Milli Eğitim' e gidip, gerekli evrakları aldım.Atama evrakımda Beytüşşebap'ın Günyüzü Köyüne atandınız yazıyordu. Evraklarımı alıp Beytüşşebap'a gitmek için oradan ayrıldım.Ancak Şırnak'tan Beytüşşebap'a en son Sabah saat 9.00'da otobüs kalktığını öğrendim ve o gün de Şırnak'ta kaldım.Sabah erkenden kalktım, Beytüşşebap arabasının kalktığı yerde otobüsün gelmesini beklemeye başladım.Biraz sonra eski bir otobüs geldi.Otobüse bindim.Zaten Şırnak'tan Beytüşşebap'a topu topu bir otobüs, bir de minübüs olmak üzere iki yolcu taşıma aracı kalkıyormuş.Bu bana çok tuaf gelmişti.Otobüs kısa bir süre sonra hareket etti.Otobüs çok doluydu ve sigara yasağına uyan yoktu.İnsanlarda Kürtçe konuşuyorlardı.Tamamen farklı bir kültürle karşı karşıyaydım.Yolculuk benim için işkenceye dönüşüyordu.Nerdeyse her on dakikaya bir arama noktalarında durduruluyorduk.Otobüsten indirilip aranıyorduk.Yol da çok kötüydü ve çoğu yeri asfalt değildi.Şoföre öğretmen olduğumu ve Günyüzü köyüne atandığımı söyledim.Şoför "atandığın köy çok iyi bir köy ,Şırnak -Beytüşşebap yolu üzerinde , giderken köyün içinden geçeceğiz oraya vardığımızda ben sana gösteririm" dedi.Şoförle biraz sohbet ettik .Şoför bana köyü anlatıyordu.Şoför ne kadar köyü övse de benim coğrafyayı ve yolları gördükçe, insanların konuşmalarını duydukça tedirginliğim artıyordu.Ancak belli etmemeye çalışıyordum.Köye geldiğimizde şoför 'hoca aha işte senin köy burası' dedi.Yolun kenarında üzeri toprak dam olan birkaç tane ev vardı.Evlerin arasından da küçük bir çay akıyordu. Şoföre 'burada çok az ev var.' dedim.Şoför "hoca çayın kenarlarında vadi boyunca çok ev var buradan gözükmüyor" dedi.Şoförle sohbet ede ede Beytüşşebap'a vardım.Beytüşşebap'a vardığımda saat 15.30 civarıydı, bir ilden ilçesine tam altı buçuk saatte varabilmiştik.Arabadan iner inmez Kaymakamlıktaki ilçe Milli Eğitim Müdürlüğüne çıktım.Şube Müdürü ve İlçe Milli Eğitim Müdürleri ile tanıştım.Beni çok sıcak karşıladılar.Bana atandığım köyün güzel bir köy olduğunu ,bir sıkıntım olursa çekinmeden onlara gelebileceğimi söylediler.Beytüşşebap'ta da göreve başladıktan sonra sıra köye gitmeye ve orada da göreve başlamaya gelmişti.Oradan ayrılarak aileme iyi olduğumu haber vermek için postaneye gittim.Postaneden babamı aradım, "köye gideceğimi orada telefon olmadığını bana ulaşamayacaklarını" söyledim."İlçeye gelirsem sizi ararım" dedim.Ben telefonla konuşurken bana kulak misafiri olan orta boylu, bıyıklı , güleryüzlü ve Türkçesi güzel birisi bana seslendi.
" Hocam konuşmana kulak misafiri oldum, bu saatten sonra Günyüzü'ne araba bulamazsın ,ben Günyüzü Köyünün komşusu olan, Taşarası köyünün öğretmeniyim, bizim köyde karakol var.Ben karakolun aracıyla geldim.Araç komutanına söyleyeyim, izin verirse bizimle gel,zaten giderken senin atandığın köyün içinden geçeceğiz" dedi. Ben de 'teşekkür ederek tamam' dedim. Daha sonra beni köyünde aynı okulda beraber çalıştıkları arkadaşları ile tanıştırdı.Biraz sonra da köyündeki karakolun komutanı ile tanıştırdı.Durumu anlatıp, beni götürüp götüremeyeceğini sordu.Komutan hoca "sormana bile gerek, yok elbette götürürüm" dedi. Akşam hava kararmak üzereyken,Beytüşşebap'tan köye doğru askeri bir araçla yol almaya başladık.Köye geldiğimizde hava iyice kararmıştı.Komutan "hoca bu saate seni burada bırakmam doğru olmaz, Taşarasına gidelim, bu gece orada kal, yarın sabah gelirsin" dedi.Birlikte Taşarası Köyüne gittik, Öğretmen arkadaşlar beni o gece misafir ettiler.Yere sünger bir yatak atıp, üzerime de bir çarşaf verdiler.Bu arada arkadaşlarla sohbet ediyorduk.Ben çalışacağım okulu çok merak ediyordum.Arkadaşlarda bana köy ve okul hakkında bilgiler veriyorlardı."Senin okulunda Savaş adında bir asker öğretmen var ve 15 gün sonra askerliği bitiyor.Onun yerine seni atamışlar .Savaşı çağıralım, yarın buraya gelsin, birlikte dönersiniz" dediler. Telefon olmadığı için köy koruyucularının telsizi ile Günyüzü Köyündeki koruyuculara haber verdiler.Sabah olunca uzun boylu, kilolu biri geldi.Arkadaşlar " gözün aydın Savaş öğretmen geldi" dediler. Savaş öğretmenle tanıştık ve birlikte Günyüzü köyüne doğru yola çıktık.Köye geldiğimizde ikindi olmuştu.Savaş öğretmenle birlikte köyün içinde okula doğru yürüyorduk.Savaş öğretmen yolda gördüğü köylülere sevinçli bir şekilde "yeni öğretmeniniz" diye tanıştırıyordu.Köylülerle çok samimi olduğu belliydi.Dikkatimi çeken ilk şeylerden birisi, tanıştığım köylülerin hemen hemen hepsinin sırtında kaleşnikof silah takılı olmasıydı. Benimle tanışan köylüler ise bana son derece ilgi ve alaka gösteriyorlar.Köylerinin çok iyi olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı.Ancak onlar ne kadar anlatsalar da gördüklerim tedirginliğimi arttırıyordu.Çükü köy çok dağlıktı ,küçük bir akarsu kenarındaki derin bir vadi üzerine kurulmuştu.Akarsuyun kenarından da yol geçiyordu.Okula doğru ilerledikçe aklımdan bin bir türlü düşünceler geçiyordu."Yalçın sen burada nasıl yaşayacaksın? Nasıl zaman geçireceksin? Bu insanlar ne derece güvenilir?Ya okulu teröristler basarsa, o zaman ne yapacaksın? Bu insanlar seni korur mu?" Vb. ancak her şeyi göze almış Allah'a sığınmıştım. İki bucuk kilometre kadar yürüdükten sonra köyün merkezine geldik.Geldiğimiz yerde on kadar köylü oturuyordu.Savaş öğretmen beni bu köylülerle de tek tek tanıştırdı.Köyün merkezi diyorum da köyün merkezi oradaki Abdullah isimli koruyucunun evinin üzeriydi.Köydeki evlerin üzeri toprak damdı.Köylüler de damın üzerine sandalye koyup oturuyorlardı.Abdullah, köyün ileri gelenlerinden biriydi.Burada köylülerle biraz sohbet ederken kısa boylu, ellili yaşlarda biri geldi.Gelen kişiye orada bulunan köylüler oldukça saygılı bir şekilde karşıladılar.Aklımdan bu kişinin köyün ağası olabileceği yönünde bir düşünce geçti.Ancak kısa bir süre sonra gelen kişinin kim olduğunu öğrendim.Savaş öğretmen "bu Hurşit abi Köyün Koruyucu Başı" dedi.Beni tanıştırdı.Hurşit son derece memnun bir yüz ifadesiyle "hoş geldin köyümüze" dedi.Memleketimi falan sordu.Daha sonrada Savaş öğretmene dönerek "hoca akşam yeni öğretmenimizle birlikte bize gelin, yemek hazırlatıyorum" dedi.Kısa bir süre sonrada oradan ayrıldı.Bizde Savaş öğretmenle birlikte Okula gitmek üzere oradan ayrıldık.Savaş öğretmen önce lojmanı, daha sonra da tek derslik olan okulu gösterdi.Zaten lojmanla okul birleşikti bir taraf lojman bir tarafta derslikti.Savaş bir yandan okul hakkında, bir yandan da köy hakkında bilgi veriyordu.Okul daha önce bir defa teröristler tarafından yakılmış ve bu yüzden kapanmıştı. Beş yıl önce ise tamir edilerek tekrar eğitim öğretime açılmıştı. Okulda vekil öğretmen olarak da ilk önce Beytüşşebap'tan lise mezunu öğretmelerin görevlendirilmişti.Kendisi de bir yıl bu öğretmenlerle birlikte çalıştığını söyledi.Ancak bu sene vekil öğretmen vermemişlerdi.Savaş öğretmen tek çalışıyordu.okulun 74 öğrencisi vardı.1.2. ve 3. Sınıfları sabah, 4. Ve 5. Sınıfları ise öğleden sonra şeklinde iki devre olarak eğitim öğretim yapıyordu.Okulun bahçesine çıkıp dışarı baktığımda etrafımda görebildiğim tek şey dik ve yüksek kayalıklardı.Nereye baksam dağaydı.Sanki büyük bir çukurun içine düşmüş gibiydim.Savaş öğretmen konuşuyordu.Köydeki insanlar hakkın da bilgi vermeye devam ediyordu.Ancak o ne anlatırsa anlatsın o insanlar köy bana çok yabancı geliyordu.Ayrıca köyün coğrafyası da beni kara kara düşündürmeye yetiyordu.Artık akşam olmuştu ve akşam yemeği için Hurşit'in evine gidecektik.Birlikte lojmandan çıktık ve Hurşit'in evine vardık.Hurşit bizi son derece güler yüzlü ve şekilde karşıladı.Daha sonra son derece özenilerek hazırlanmış sofraya oturarak birlikte yemek yedik.Hurşit öğretmenlere ne kadar değer verdiğini anlatıyordu.Çaylarımızı da içtikten sonra Savaş öğretmene "ne zaman kalkacağız" diye sordum.Savaş öğretmen "kalkmayacağız burada kalacağız yarın sabah kahvaltıyı da yaptıktan sonra okula gideriz" dedi.Ben "neden gitmiyoruz? Neden burada kalıyoruz? Yoksa lojman yeterince güvenli değil mi?" dedim.Savaş öğretmen "ben geldiğimden beri lojmanda pek kalmadım.Her akşam bir köylünün evine gidiyor akşam yemeğimi yiyor ,orada yatıp sabah kahvaltısını da yapıp öyle okula gidiyorum.Zaten şimdi gidelim desem de Hurşit bırakmaz" dedi."Tamam o halde ,sen bilirsin ben düzen bozmayım" dedim.O gece orada kaldık ve sabah kahvaltısını da yaptıktan sonra okula geldik.Savaş öğretmen sabah dersi kendisi anlattı.Ancak derse ayağında eşofmanla ve terlikle girmişti bunu biraz yadırgamıştım.Ancak ona bir şey söylemdim.Öğleden sonra ise "artık derslere sen gir benim şunun şurasında on beş günüm kaldı" dedi.Derse girdim çocuklara kendimi tanıttım.Onlarda kendilerini tanıttılar.İlk gün doğru dürüst ders yapmadım.
Ben yeni geldiğim için yine bir köylü bizi yemeğe çağırmıştı.Bu kez de daha önce bahsettiğim köyün ileri gelenlerinden Abdullah'ın evine misafir olacaktık.Ancak bu durum benim pek hoşuma gitmiyordu.Yemeğe gitmemiz normaldi.Fakat geceyi yemeğe gittiğimiz evde geçirmemiz bana normal gelmiyordu.Bunu Savaş öğretmene söylediğimde "vallahi hocam bak burada serili iki tane yatak var ancak ikisi de pek temiz değil, üzerlerinde fareler gezmiş" dedi.Yataklar seriliydi ve yorganlarda üzerinde örtülüydü.Yorganı şöyle bir kaldırdığımda altında fare pislikleri vardı."Tamam o zaman yapacak bir şey yok" dedim.Birlikte Abdullah'ın evine gittik.Abdullah bizi büyük bir saygıyla karşıladı.Güzel bir akşam yemeği hazırlanmıştı.Akşam yemeğini evin erkekleri ile birlikte büyük bir salonda yedik.Biraz sonra arkası arkasına kapı çalmaya başladı.Köylüler muhtemelen beni merak ettikleri ve benim de orada olduğumu bildikleri için Abdullah'ın evine geliyorlardı.O akşam koca salon köylülerce dolmuştu. Tahminim salonda yirmi kişi vardı. O gece köylülerce geç saatlere kadar sohbet ettik.Ancak köylülerin hepsi kaçak tütün içiyorlardı.Tütün dumanı da beni oldukça rahatsız ediyordu. Fakat katlanmaktan başka çarem yoktu.O geceyi de orada geçirdik ve sabah olunca da okula döndük.
Günler böylece gelip geçiyordu.On beş gün çabucak geçti.Savaş öğretmenin ayrılma vakti gelmişti.Savaş öğretmenin son gün, daha önce bahsettiğim Hurşit'le ilgili anlattıkları beni çok şaşırtmıştı. Anlattığına gore ,Hurşit daha önce PKK terör örgütünü katılmış.Askerlerimizle girdiği bir çatışmada yaralanmış ve yakalananmış. Hurşit'in yaralı olarak yakalayan köy koruyucuları operasyonun yöneten komutana "kafasına sıkalım gebersin gitsin" demişler.Ancak operasyonu yöneten komutan " hayır böyle bir şey yapmayın götürelim tedavi edilsin" der.Hurşit dağdan yaralı bir vaziyette alınarak hastaneye gönderilir.Tedavisi yapılır.Daha sonrada hapishaneye atılır.Burada devletimizin görevlileri tarafından Hurşit'e şevkatli davranılır ve eğitimler verilir.Hurşit artık bir vatansever olmuştur.Bir kaç yıl sonra da mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır.Hurşit köyüne tekrar döner.O sıralarda ise köyde pkk baskısı devam etmektedir.Devlet köylülerden koruyucu olmasını istemektedir.Ancak köylüler pkk'den korktukları için koruyucu olmak istemektedirler.Koruyucu olanlarda Pkk' nin geceleri köye girmesini engelleyememektedir.Hurşit askeriye ile bağlantıya geçer ve kendisinin de koruyucu yapılmasını ister.Kendisinin koruyucu yapılması halinde köye teröristleri kesinlikle sokmayacağını söyler.Ancak Hurşit'in daha önce pkk ya katılmış olması bu konuda sorun teşkil etmektedir.Fakat ona güvenilir ve bir çözüm bulunarak Hurşit köy koruyucusu yapılır. Hurşit koruyucu yapıldıktan sonra zekası,cesareti ve liderlik özelliklerini de kullanarak köylüleri ikna eder ve köylülerin çoğu koruyucu olur.Hurşit ise koruyucu başı olarak seçilir.Dediği gibi de bir daha köye teröristleri sokmaz .Hurşit o bölgeyi iyi bildiği için askeriyenin o bölgede yaptığı bütün operasyonlara katılarak.Askerlerimize de yardımcı olmaya başlar.Bu yüzden o bölgedeki tüm komutanlar tarafından sevilen ve değer verilen bir kişi olur.Hikaye ilginç bir film gibiydi.Savaş bunları anlatınca aklımdan şu soru geçti.Nasıl olurda devlet teröre bulaşmış birini koruyucu başı yapar, maaş verir ve güvenir?Ancak Hurşit'i tanıdıkça bu sorunun cevabını aldım.İnsanlar hata yapabilirdi.Hurşit de hata yapmış ve bu hatadan dönmüş, gerçek bir vatan sever olmuştu.Hurşit örneği insanlara gerekli değer ve eğitim verilirse ne kadar büyük bir hata yapmış olsada insanların kazanabileceğini kanıtlıyordu. Savaş öğretmen konuşmasını "bir sıkıntın olursa Hurşit'le paylaş sana hemen yardımcı olur" diyerek bitirdi.Bir gün sonrada vedalaşarak okuldan ayrıldı.Daha önce pkk ya katılmış birinin köyde ogretmenin en çok güvenecegi kişi olması da o zaman bana çok tuhaf gelmişti.Hatta devletin de o köyde en çok güvendiği kişiydi Hurşit.

İNSAN UNUTMUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin