Bölüm 2-ilkokul Yıllarım

299 7 0
                                    

Okuldaki ilk günüm böyle bir olumsuz olayla başlamıştı.Okul hayatım başladığı gibi devam ediyordu.Çok hızlı öğrenen bir öğrenci değildim ,yazıyordum ama okumakta ve fişleri öğrenmekte zorluk çekiyordum.Bunun sonucu da ara ara öğretmenden tokat yiyordum. Birinci sınıf öğretmenim kamil hoca kısa boylu, kilolu, orta yaşlı biriydi. Köylünün en sevdiği ve değer verdiği bir öğretmendi. Çünkü köylüyle iletişimi çok iyiydi.Gördüğü herkesin halini hatırını sorar, güler yüz gösterirdi.Sevilmesinin nedeni de galiba buydu.İletişim de bir kural vardır ve bu kural daima geçerli bir kuraldır.İletişimin yankı kuralı Sen insanlara nasıl yaklaşır, nasıl davranırsan insanlarda sana öyle davranır.Yani kısaca ne ekersen ,onu biçersin.Kamil hoca da ektiklerini biçiyordu.Köylülere gösterdiği güler yüzün karşılılığını, köyde en sevilen ve değer verilen öğretmen olarak alıyordu.

Kamil hocanın, bize de güler yüzlü olduğu,şaka yaptığı zamanlar olurdu, bazen babamızı sorardı ,selam söylerdi.Kızlara 'seni oğluma alayım mı? Gelinim olur musun?' diye şaka yapardı.Ama yukarıda yazdığım gibi derslerinde benim gibi yeterince başarılı olamayanlara da ara ara tokat atardı.Bu tokatlar bizi üzüyordu tabi, ama ben yinede okuyamadığım için öğretmenimin beni dövmesinin normal olduğunu düşüyordum.Çünkü o zaman daha ben okula başlamadan, herkes şunu söylüyordu. 'Derslerine çalışmasan, okumazsan öğretmen döver,' bilinç altım bu kaydı kaç defa yapmıştır kim bilir.Benim için ve çevremdeki herkes için bundan daha doğal olan bir şey yoktu. Dolayısıyla ben de öğretmenin yaptığının doğru olduğunu düşünüyordum.Bunun doğru olduğuna inanmıştım. Ben yediğim tokadı anlattığımda, ablam 'Ali Hoca var ya bizim Ali Hoca, bilemeyenleri nar değneği ile dövüyor.Beş parmağını birleştiriyor, parmaklarının ucuna vuruyor.' demişti.

Birinci sınıfta beni en çok üzen olay öğretmenim ara ara attığı tokatlar değildi.Kamil hoca bir gün,' Yalçın ayağa kalk ve tahtada asılı olan fişi oku.' dedi .Fişi içimden okumuştum ama acaba yanlış okur muyum diye korktuğum için, sesli bir şekilde okumadım, öylece baktım durdum. Öğretmen sınıfa sordu 'kim okuyacak?' en sevdiğim arkadaşım (annemi benim doğumum için traktörü ile doğuma götüren İbrahim ağabeyin oğlu) Ali parmak kaldırdı ve okudu.'Emel eve gel' dedi.Kamil hoca Ali'ye 'gel buraya şuna bir tokat at.' dedi.Ali ilk önce atmak istemedi öğretmen tekrar yüksek selse söyledi.'At diyorum sana.' Ali çaresi yoktu atacaktı tokadı .Çünkü atamsa kendisi dayak yiyecekti.Sonunda sert bir tokat attı.Kamil hoca 'hadi şimdi oturun yerinize' dedi.O an çok üzülmüş ve çok utanmıştım. Ali'nin hiç suçu olmadığı halde ona kırılmıştım.Daha sonra Ali o yaşta olmasına rağmen, teneffüste attığı tokat için özür dilemişti.Sert bir tokat atamak istemediğini söylemişti.Ali'ye kırgınlığım kısa zamanda geçmişti ama öğretmenime hiçbir zaman geçmedi.Ali daha sonra da ilkokulda benim en çok oynadığım, en iyi arkadaşım olmaya devam etti.

Acaba öğretmenim ilk zorlandığımda yüzüme tokat atmak yerine 'oğlum ben sana inanıyorum çalışırsan, nasıl yazıyorsan okumayı da öyle başarırsın biraz daha gayret et.' deseydi.Gayret ettiğimi görünce de destekleseydi.Somut bir ödül olmasa bile 'aferin bak oluyor' işte deseydi.Ben neden bildiğim şeyi, içimden sessiz olarak okuduğum fişi ,yanlış olur korkusuyla sesli olarak okuyamayacaktım.Ayrıca belki de çalışıyordum ama öğrenme hızım biraz yavaştı.Çünkü herkes her şeyi aynı hızda öğrenemeye bilirdi.'Beş parmağın beşi bir değildi'. Suçlu kim. Ben miyim? Bana istemediği halde tokat atan arkadaşım mı? Bu olayda kendimi ne kadar başarısız bulduğumu anlatamam,çok utanmıştım.

İkinci sınıfa başladığımızda öğretmenimiz değişmişti.Ablamın yukarıda bahsettiği Ali hoca girmişti sınıfımıza.Ali hoca kamil hocadan daha sertti.Bize karşı hiç gülmezdi.Hata yaptığımızda, sorduğu soruyu bilemediğimizde, ödevimizi yapmayı unuttuğumuzda çok kızar,çok bağırırdı. Ablamın daha önce anlattığı gibi bizi tahtaya çıkarır parmaklarımızı birleştirip ucuna ucunu vururdu.Tahtaya çıkan arkadaşlarım daha öğretmen onları dövmeye başlamadan tir tir titrer ağlamaya başlardı.Ara ara korkudan altına işeyenler bile olmuştu.Arkadaşlarımın o bağrışları ve ağlamaları hala kulağımda.Kamil hocayı arar olmuştuk.Bu arada ablam felaket tellalı gibi haberleri vermeye devam ediyordu.Ben Ali hocanın yaptıklarını anlattıkça "o da bir şey mi?" diyordu. "Bizim Mehmet hoca var ya bir keresinde öyle bir kızdı ki bakkal emmiciğin oğlu Adem'i döve döve bayılttı." Ben ablamın bu söylediğini duyunca korkuyor, inşallah Mehmet hoca dersimize girmez diye dua ediyordum.İkinci sınıfta böylece geçti. Benim için okulun en güzel tarafı, teneffüslerde arkadaşlarımla oynadığım oyunlardı. Karneyi aldık ve yaz tatili başladı. Karnede zayıfım yoktu ama iyi de değildi.

İNSAN UNUTMUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin