Lütfen bana sarıl sımsıkı.

28 1 0
                                    

"Min-hee yeter dokunma bana"
"Abla oğlan seni ormandan kaçmış sanıcak bi dur"
"Çabuk geç kalıyorum"
"Söylenme"
Sonunda bitti. İnternetten bulduğum oğlanla ilk görüşmemi yapıcağım gün baş belası kardeşimle uğraşıyorum. ah ne sinir bozucu bana öyle bir elbise giydirdiki sanki düğüne gidiyordum. Ben ne güzel pantolon giyicektim. Sang-minle buluşcaktım saçma bi adamdı huyları hoşuma gitmedi umursamazdı ben umursamazları sevmem. Bu yüzden yemeği hızlı yedim yarın işe gidicektim bir doktor geç kalmamalı eve geldiğimde kız kardeşim sorguya çekti. Ama onuda saladım ve uyudum. Ertesi gün beyaz kotumu üstüme pudra pembesi gömleğimi giydim. Ben sadelikten yanayım kardeşim ise abartıdan yana hastane boştu kantine inip şeftalili kek ve kahvemi aldım. Saat 12.30'ta bir progeria hastası vardı progeria çok nadir görünen bir hastalıktır çözümü yoktur. Sonu ölümle bitter. Hasta bir süre sonra haraket edemez ve en ufak dokunmada dayanılmaz acılar çeker ve tenine en ufak darbe değdiğinde derisi yırtılır ve sonra ölür.
SAAT 12.30
Hastam geldi. Bon-hwa 26 yaşında yakışıklı bir oğlandı. Hastalığın başındaydı ve daha çok gençti sonunu bildiğim için canım çok sıkıldı. acı çeken gözlerle bana
"Hastalığımı biliyorum"
"Hastalığının çözümü yok" yutkundum
"Biliyorum ölücem"
"Hastalığın başındasın daha çok evre olucak bu sürede yanında olacağım."
Kalktı ve odaya giriş işlemlerini yaptı.
Kalbim yanıyordu ne kadar üzücüydü hastanedeki işim bitti eve geçtim. Kardeşimin yaptığı yemeklerden yiyordum. Aklım hala hastamdaydı tarihe baktım. 13 aralık pijamalarımı giydim ve uyudum.
14 aralık sabah 07.30
Hastanedeydim bon-hwanın yanına gittim. Durumu şuanlık iyiydi.
"Merhaba"
"Merhaba doktor"
Tebesüm ettim. Ölüm gününü ertelicek serumlarını takıcaktım. Çok tatlı bir oğlandı ona karşı bir sıcaklığım vardı 14 aralıktan 23 aralığa kadar hep aynı saate yanına gittim. Günler geçiyordu yavaş yavaş deri acıları çoğalmaya başladı.
24 aralık
"Abla geç kalcaksın uyan"
"Saat kaç?"
"07.58"
"Ah çok geç kaldım."
"Ama senin saatin 09.30 acele etme"
"Onadan değil hastama geciktim çorabım nerde?"
"Bu hastadan bahset biraz bakalım"
Onun öğrenme hakının olduğunu düşünüp baştan sonra anlatım. Ona karşı olan özel ilgimi.
"Abla sen aşıksın ama sonu olmayan bir aşk"
Son kelime benim kalbimi sızlatı sarıldım. Evden çıktım.
Bon-hwa'nın odasına girdim uyuyordu heryeri morarmıştı 2. Aşamadaydı saçları terden yüzüne yapışmış derin bir uykudaydı elimde arnın sildim. Gözünü açtı. Bana baktı uzun süre bakıştık.
"Seni seviyorum"
Gözlerimi kocaman açtım. Heycandan dilim tutuldu hemen kalkıp kapıyı açtım
"Doktor hanım"
Durakladım
"Sana ölene denk aşık olacağım sanırım aşkım ömrümden uzun olucak."
Bu söz kalbime ok gibi saplandı
Ona sarılmak istiyordum. Ama yapamıyordum. Sarıldığım zaman acı çekicek teni morarcaktı gözümden akan damlalarla odadan çıktım. Eve geldiğimde kardeşiimin omzunda ağlamaya başladım.
"Seviyorum ama ona dokunamıyorum. Seviyorum ama onun gün gün erimesini engeliyemiyorum seviyorum. "
Saçlarımı okşadı.
"Ağlama ablam"
Dedi ve beni bacağına yatırdı. Günler geçti. Kardeşimi bon-hwa tanıştırdım. Aramızdaki bağ gittikçe güçleşiyordu ama o eriyordu önümde her gün saat 7.30 yanında oldum. Biliyor musunuz ona kendi ellerimle yemek yaptım. Ama o yiyemiyor. Zayıflıyordu. Onun ağzına aldığı lokma damağını düşürebilirdi kolarında deri açılmaları arttı.
18 ocak
Odasına girdim. Parmakları birleşmişti artık saçlarımı okşayamıyodu. Ona parmağımın ucunu değdirsem tahriş oluyordu ne acıydı sevdiğime dokunamıyordum.
"Serum takmam gerek"
"Tak senden birşey istiyeceğim"
" tabi iste"
"Sarıl bana sımsıkı kol derilerim kopsada acı çeksemde bana sımsıkı sarıl lütfen."

Part 2 gelicek inş beğenirsiniz 🤗

Sevgim ömrümden uzun.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin