0.1

118 43 99
                                    

İstanbul'a gidiyordum.

Fakat gitme sebebim gezmek yada can sıkıntısından değildi. Babam gönderiyoru beni. Ablamın yanında terbiye olmam içinmiş. Peh!

Geçen hafta doğru bildiğim şeyi yapmıştım ve bütün köy bununla çalkalanmıştı. Yaptığımdan zerre kadar pişmanlık duymuyordum. Bir kızın hayatını kurtarmıştım. Sedirlerden birine oturdum ve yanıma oturan anneme döndüm.

"Gitmek istemiyorum anne. Ben burda mutluyum."

Annem alayla başını salladı. Yalan bir sinirle işaret parmağını bana doğru salladı. "Ya ne demezsin, emminin oğlunun düğününü fiyaskoya çevirmişsin yavrum. Baban ablasının yanına göndereceğim dedi. Fizan'a gönderecekti aslında da ben ikna ettim."

Başımı iki yana sallayıp önüme eğdim. Örgüm omzumun üstünden göğsüme kadar inerken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Eğer o gün kapılarını dinlemeseydim inanacaktım. Beni gönderme fikri annemden çıkmıştı. Babam ise katiyen reddetmişti. Annem artık ne dediyse adama, duvar kadar sert adamı ikna etmişti. Kapının çalma sesiyle kendime geldim ve kapıya koştum.

Tereddütsüz kapıyı açtım ve gülümseyerek bana bakan dayımın boynuna atladım.

"Hoşgeldin dayıcım. Gel içeri buyur."

Dayım gülerek benden ayrıldı ve kapının önündeki valizimi aldı. "Otobüse yetişeceğuz Lavin. Kaytarmak yok." Gözlerimi büyüttüm ve dudağımı büzdüm. "Ya dayı, sen beni kurtaracaktın hani. Öyle demiştin telefonda."

Dayım kaş göz yaparak arkamda bekleyen annemi işaret edince yaptığım aptallığa lanet ettim ve dudağımı ısırdım.

"Yakup?" diye sordu annem sesindeki şaşkınlığı gizleyemeyerek.

Dayım kem küm ettikten sonra hızla uzaklaştı. "Ben kamyonun ordayım. Bekliyorum" dedi sesini bize duyurmak için bağırırken. Bakışlarım anneme döndüğümde gülümseyen yüzüyle karşılaştım. Saçlarımı okşadı ve yanağıma sulu bir öpücük kondurdu.

"Yaramazlık yapma emi kızım. Valla gönlüm hiç elvermiyor yabancı şehire gitmene ama babanı bilirsin, kimseyi dinlemez." Sen onu külahıma anlat Meryem Sultan. Bak nasılda atıyor suçu babamın üstüne. Çakal bu kadın ya. Bazen annemle bu kadar benzediğimize inanamıyorum.

Bende yanağından öptüm ve akmamak için direnen göz yaşımı serbest bıraktım. "En yakın zamanda kaçıp geleceğim buraya Meryem Sultan. Hiç boşuna üzülme sen."

Aniden öksürmeye başladığına dudağımı dişledim. Kahkaha atmamak için kendimle büyük savaş veriyordum. Sırtına vurup yalandan endişelendim. "Anne, iyi misin? Bu kadar mutlu olacağını bilseydim kaçacağım günü daha erkene alırdım."

Annem dediğim sözle öksürmesini durdurdu ve kaşlarını çattı. "Sakın ha, geleyim deme. Köyde rezil olduk zaten yeterince!" Ne dediğini fark edince lafı 180 derece döndürdü.

"Yani güzel kızım, ablana zorluk çıkarma emi. Benide ara her gün. Hadi dayını da daha fazla bekletme."

Başımla onaylayıp ayakkabılarımı giydim ve annemin arkasından son kez eve baktım. Lüks olmasa da bizi 35 yıl boyunca idare etmişti bu ev. Benden daha yaşlıydı hem. Bakışlarım annemle buluştuğunda hüzünle bana baktığını gördüm. Gözünden bir damla yaş firar edince başörtüsünün ucuyla hemencecik sildi. Kollarımı boynuna doladığım da hiç düşünmeden karşılık verdi.

"Allah'a emanet ol kızçem. Su gibi git su gibi kal."

Annemden ayrılarak gülmeye başladığım da o da güldü ve kenardaki bir kova suyu eline aldı. Topuklarımın üstünde dönüp dayımın yanına ilerlemeye başladım. Kamyonunun içinde bekliyordu beni. Evet dayım kamyon şöförüydu. Hep çalışır evine 3 kuruş para götürmekle uğraşırdı. 'Vay be' dedim içimden. Bulgurcuk Köyü maceram buraya kadarmış meğer. Ne kadar fazla anım var bu köyde. Dile kolay tam 18 yıl.

DELİFİŞEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin