İz ayakta dikilmeye devam ederek ellerini pantolonunun arka ceplerine yerleştirdiği sırada kızı tepeden tırnağa süzdü. Güzel olduğu su götürmez bir gerçekti. Kalın ve biçimli dudakla, küçük kibirli bir burun, açık renk kirpiklerin çevrelediği kahver...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
***
Ellerin, gece ve keder Ve hala akan ne varsa senin iyiliğinden olacak. Birhan Keskin
***
Araba mekanın kapısına yaklaştığında, siyah filtreli camların arkasından girişin önündeki kalabalığa baktı İz. Dışarı adım atar atmaz bir basın ordusuyla karşı karşıya kalacağını düşünürken bundan hoşlanmayarak kaşlarını çattı. Kameralar, fotoğraf makineleri, flaşlar, mikrofonlar ve meraklı bir sürü ağız; hepsi saatlerdir onu bekliyor olmalıydı. Arka kapıdan giriş yapmak için geç kaldığını fark ederek sıkıntıyla elini başında gezdirdi. Kısa tırnakları kafa derisine sürtünürken direksiyon başındaki adama hızlı bir bakış atarak "Nasıl her şeyden bu kadar çabuk haberleri oluyor, anlamıyorum," diye homurdandı ve gözlerini devirirken ekledi. "İki saat öncesine kadar buraya geleceğimden benim bile haberim yoktu."
"İstersen arabayı arka tarafa çekeyim?"
"Gerek yok Timuçin," diyerek sıkıntıyla mırıldandı İz. "Sevde'nin onlarla zevkle sohbet edeceğine eminim. Ben kaçsam da bir işe yaramayacaktır."
Adam dikiz aynasından İz'e bakarken sessizce gülümsedi. "Öyleyse, sana kolay gelsin."
Büyük bir adım atarak korumalarından birinin onun için kapısını açtığı arabadan indikten sonra üzerindeki deri ceketi düzeltme ihtiyacıyla ellerini hızlıca üzerinde gezdirdi. Bu kısacık süre içinde onu fark eden kameraların arasında dalarken adımlarını mümkün olduğunca hızlı atarak restoranın girişine yöneldi. Çoğu Sevde'yle ilgili olan gürültülü sorular kulaklarında derin bir uğultuya neden olurken güç bela içeri girerek ona eşlik etmek için kapıda bekleyen adama - restoranın sahibi ya da müdürü falan olmalıydı - başıyla hızlı bir selam verdikten sonra korumalarından birini kapıda bırakarak diğeriyle adına ayırtılmış masaya doğru ilerledi. Mekanın rahat koltuklarından birine oturduğunda gerilen tüm kaslarının gevşediğini hissederek oturduğu yerde hafifçe öne kaydı. İş için bile olsa Sevde'yle yeniden bir araya gelecek olmalarının onu bu kadar strese sokacağını düşünmemişti. Gözlerini kapatarak başını geriye atarken dudaklarını aralayıp gürültüyle iç çekti.
Sözleşme imzalayacakları markanın moda tarasımcısı olarak Sevde'yle anlaştığını bilseydi, o imza için iki kere düşünürdü. Eliyle sakallarını sıvazlarken geriye attığı başını düzelterek eğer Sevde'nin de bu işin içinde olduğunu bilseydi o sözleşmeyi imzalamayacağını hiç değilse kendine itiraf etti.
Bu gece için bir mucizeye ihtiyacı vardı.
Bileğindeki saati kontrol ettikten sonra bakışlarını çevresinde gezdirirken ondan başka kimsenin olmadığını fark ederek kaşlarını çattı. Bunun, romantik bir yemek olmayacağını Sevde de biliyor olmalıydı. Aklına gelen ihtimaller oturduğu yerde huzursuzca kıpırdanmasına neden olurken ona doğru yaklaşan topuk sesleriyle başını kaldırdı ve gördüğü manzara nedeniyle dudaklarının şaşkınca aralanmasına izin verdi. Bu kızın, burada ne işi vardı? Bir mucize istemişti, kabusu kabusla takasa etmek değil. Yüzünde kibirli bir gülüşle ona ilerleyen kıza bakarken oturduğu koltukta iyice öne kaykılarak Sare'nin tüm zarafetiyle karşısındaki koltuğa oturmasını seyretti İz. Bu gecenin nasıl sonlanacağını merak etmeye başlamıştı.