* Parti *

30 3 0
                                    

Taksi beni kocaman bembeyaz bir evin önünde bıraktı. Taksinin parasını verdiğimde evin anahtarını unuttuğumu da fark ettim. Eve nasıl giricem ben yaa. Şimdi bunu düşünmenin sırası değil diyerek evi süzmeye başladım. Gerçekten kocamandı. Büyük bir bahçesi vardı. Kısa kesilmiş çimleri, birsürü çiçekleri ve ağaçları vardı.

Eve gözlerim dalmış hayran hayran bakarken arkamdan biri "Böö!" diye bağırdı. Bunu beklemediğim için yerimden sıçradım ve küçük bir çığlık attım. Arkamı döndüğümde Hakan ve Ömer pis pis gülüyordu. Ömer kendini durdurmaya çalışıyordu ama Hakan'ın buna gerek duymadığı çok belliydi. İkisinede küçümseyen bakışımı attım. Gözlerimi devirerek onlardan uzaklaştım.

Hakan koşarak yanıma gelerek, "Özür dilerim ya." Cevap vermedim, hatta yüzüne bile bakmadım. Trip atmak mükemmel bir şey... Hakan "Ömer gelsene lan. Destek lazım, kız yüzüme bile bakmıyor." Ömer'de koşarak yanıma geldi. "Alisa hadi cidden bak." Ona da cevap vermedim. Sadece yürüdüm. İçimden hayvan gibi gülmek geliyordu ama tabiki böyle bir şey yapmadım.

Eve bahçeden yürüyerek gitmek 5 dakikamı aldı ve o 5 dakika boyunca hiç susmadılar...

-Ay yeter! Tamam affettim. Dedim sonunda.
-Canım arkadaşım benim. Dedi Hakan'da köpek yavrusu gibi gülerek.
-O'zaman benim görevim burda bitti. Size iyi eğlenceler. Buarada Alisa çok iyi görünüyorsun. Dedi Ömer.

Ona teşekkür edip eve girdim. Etraf çok fazla dağılmıştı ki parti yarım saat önce başlamıştı. Herkesin yanında elleyebileceği biri duruyordu. Hatta birileri işi abartmıştı... Böyle bir liseye mi, daha doğrusu böyle arkadaşlarımın olduğu bir liseye mi gidiyordum ben? Ahh... O sırada yanıma Gamze geldi.
-Alisa!
-Selam.
-Selam, hoşgeldin.
-Hoşbuldum...
Üstünde beyaz kısa bir elbise vardı. Açık değildi ama sütyeni ve külotu görünüyordu. Yüzünde de abartı olmayan koyu renk bir makyaj vardı.
-Artık gitsem iyi olacaak. İçki falan alma sakın içine saçma sapan şeyler koydular benden söylemesi... Dedi sesini incelterek.
-Peki. Dedim bende.

İleriye doğru gitmeye başladım. Her yer doluydu. Oturacak tek bir yer yoktu... Bende bahçeye çıktım. Gözüm birilerini arıyordu. Ama etrafta tanıdık tek bir yüz yoktu. Acaba gitsem mi diye düşündüm kendi kendime... Biraz daha oyalandıktan sonra bu fikir harika gelmişti.

Arkamı döndüğümde karşımda biri duruyordu. Kahverengi açık renk gözleri vardı. Keskin yüz hatları vardı Barlas'ınkine benziyordu ama tabiki onunla karşılaştırıla- dur ya ben niye onunla karşılştırıyorum ki? Barlas demişken o nerde?

-Alisa? Duyuyor musun beni? Dedi.
-Şey ne? Dedim bende, onu dinlemiyordum.
-Hastaneden çıktığına çok sevindim diyorum. Sanırım hafıza kaybı yaşamışsın. Benimle ilgili bir şey hatırlıyor musun?
-Hayır...
-Hiçbir şey mi? Diye üsteledi.
-Hayıır. Dedim bende.

Öyle diyince elimi tuttu ve eğildi,
-Alp Mert. Soyadım Mert yani. Dedi elimi dudaklarına yaklaştırarak.
-Alis-

Biri elimi tutup beni sertçe kendine çekti. Sert bir vücuda çarptım. Kafamı kaldırdığımda ise kim olduğunu gördüm... Barlas. Bana bakmıyordu. Çatılmış kaşları ile gözlerini ayırmadan Alp'e bakıyordu. Bir yandan da belimden tutuyordu...

-Barlas napıyorsun sen? Dedim.
-Hadi. Gidiyoruz. Dedi, hala bana bakmıyordu.
-Neden?
-Çünkü öyle Alisa! Bağırmıştı. Yanımızdaki birkaç kişi dönüp bize bakmıştı.

Kendimi ondan kurtarıp ittirdim. Ona bakmadan ilerlemeye başladım.

Kaç adım atmıştım? Barlas bana sesleniyordu. Sesi uzaktan geliyordu ama gitgide yakınlaşıyordu.

Bana ne hakla insanların içinde bağırabilirdi? O kim oluyordu ki?

Sinirden yürüyemiyordum bile. En sonunda Barlas beni yakalamıştı. Omuzlarımdan tutup beni olduğum yere çivilemişti.

-Bırak beni! Desemde kollarım Barlas'ın karşısında çelimsiz kalıyordu.
-Alisa! Sana ne yaptığını hatırlasaydın yanına bile yaklaştırmazdın! Her şeyi iyiliğin için yapıyorum ben tamam mı?! Omuzlarımı bırakıp bana arkasını döndü.
-Ne? Bana ne yaptı? Sesim anında düşmüştü.
-Hiç Alisa. Hiç. Diyerek yürümeye başladı.
-Barlas durur musun?
Durmadı.
-Lütfen!
-Ne var?! Dedi. Çok fazla bağırmıştı. Bunu beklemiyordum. Gözlerim dolmuştu anında...
Sadece gözlerine baktım. Cevap vermedim.

O da benim gözlerime baktı. Uzun uzun... Ve aklımdan bile geçirmeye cesaret edemediğim şeyi yaptı. Bana sarıldı. Sert kollarını yumuşakça bedenime sardı. Bende bir an bile düşünmeden karşılık verdim. Mükemmel kokusu içimi doldurmuştu...

-Ben hiçbir şey hatırlayamıyorum Barlas. Uğraşıyorum. Her gece! Ama hiç fayda etmiyor. Nolur. Nolur bana yardım et. Göz yaşlarım süzülmeye başlamıştı.
-Şşh. Sakin ol miniğim. Ben yanındayım.

Yeni bir anı daha. Yine geceydi. Çok yüksek bir yerdeydik. Bütün şehrin ışıkları ayağımızın altındaydı. Aramızda 4-5 adımlık bir mesafe vardı.
-Beni sonsuza kadar seveceğine söz ver Barlas Gökten. Buna ihtiyacım var. Ve nolur diğerleri gibi olma. Diyordum.
-Seni sonsuza kadar sevicem Alisa Sırma.
Onu söylediği anda sarılmıştım ve ağlamaya başlamıştım.
-Şşh. Sakin ol miniğim. Ben yanındayım.

-Hadi seni eve bırakıyım. Dedi hala onun kollarındayken.
-Eve gidemem ki. Anahtarımı unuttum.
-Sizinkiler uyuyor mu?
-Haberleri yok...
Beni kollarından ayırıp yüzüme bakmaya başladı.
-Evden mi kaçtın?
-Yani... Biraz kaçmış olabilirim.
-Alisaa... Dedi "a"yı uzatarak bıkkın bir ifade ile.
-Başka türlü izin vermezlerdi. Napıyım...
-Hadi gel. Dedi elimden tutarak.
-Nereye?
-Benim evime.
-Ne?
-Gelmek istemiyor musun? Merak etme ayrı bir odam var. Derken elimi bırakmıştı.
-Şey...
-Alisa şuan başka bir seçeneğin var mı? Sabah erken bırakırım merak etme.
-Pekâlâ.

Arabasına yürürken doğru mu yapıyorum acaba diye düşündüm. Ama doğrular umrumda değildi artık. Barlas'ın olduğu her şeyde varım bende. Doğru ya da yanlış...

Barlas'ın evi Gamze'nin evine çok yakındı. 5-10 dakikaya Barlas'ın evine gelmiştik. Evim dediği apartmandı. Etrafı dökülüyordu. "Hadi" diyerek beni içeri çağırdı. Merdivenlerden 4.kata çıktık. Evi çok dağınıktı, eşyaları yerde, pizza kutuları ters dönmüş öylece duruyordu. "Biraz dağınık, kusura bakma." dedi. Bende önemli değil diyerek geçiştirdim.

Odası çok düzenliydi. Yatak örtüsü özenle katlanmış, masasında kağıtları tam hizada duruyordu. Evi onun kokusu sarmıştı.
-Çarşafları daha bugün değiştirdim. Rahat olabilirsin yani. Benim tişörtlerimden falan getirmemi ister misin? Yoksa böyle mi yatacaksın?
-Gerek yok ama ıslak mendil alabilir miyim? Şu makyajımk silyim. Dedim yatağa oturarak.
-Ha tamam. Dedi odadan çıkarak.

Biraz bekledikten sonra geldi.
-Al bakalım. Dedi mendili vererek.
-Teşekkürler.
-Artık ben gidiyim o'zaman. İyi geceler.
-İyi geceler.
Odadan çıktı.

Makyajımı silip kendimi yatağa attım. İçimde istemsiz bir heyecan vardı... Uyuyamıyordum.

En sonunda odadan çıkıp salona gittim. Koltukta uyuyordu... Hani başka oda vardı? Sabah hesabını sorarım ama... Gerçi ne diyeceğim ki? Gelseydin yanımda yatsaydın mı diyecektim...

Melek gibi uyuyordu. Hareketsiz, sakin, huzurlu... Yüzüne uzun uzun bakıp odaya girdim. Onun yüzünü düşünürken uyumaya başladım.

İKİNCİ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin