1. Ben Kimim?

48 2 1
                                    

Okulumuz sonunda yaz tatiline girmişti ve nihayet kafamı dinleyebilecektim. Hiç arkadaşım yoktu, yapayalnızdım, hayatım tamamen değişmişti ancak mecburen bu yeni hayatıma alışmak zorunda olduğumu anladım. Artık Sophia yoktu, Dylan'nın yüzüne bile bakamıyordum, ailemle de zaten sürekli kavga ediyorduk. Fakat tüm bu olumsuzluklara rağmen ben, Ashley McDean, bu yaz bambaşka biri olmaya, aslında kim olduğumu keşfetmeye kararlıydım.

-

Tatil başladığı an kendime ilk sorduğum soru, "Ben kimim, gerçekten nasıl biriyim?" oldu ve çok düşündüm. İnsanlar beni hep içine kapanık, kendi halinde birisi olarak gördü şimdiye kadar. Ben de bu imajımı hiç bozmadım, öyle düşünmelerine izin verdim ama aslında öyle biri olmadığımı kendim de biliyordum. Artık içimde sakladığım kişiliği ortaya çıkarmanın vakti gelmişti.

Tam da bunları düşünürken kapı çaldı, evde yalnız olduğum için kapıyı kendim açtım. Karşımda komşumuzun kızı Jessa duruyordu. Benim tam tersime çok mutlu ve halinden memnun gözüküyordu, içimden keşke ben de böyle olabilsem diye düşünmeden edemedim. Ayrıca nedense süslenip gelmişti, üstünde siyah bir mini elbise, siyah hafif topuklu ayakkabılar, yüzünde de bolca makyaj vardı. Tam neden bu şekilde geldiğini sormak üzereydim ki büyük bir heyecanla, "Hemen süslen çünkü bu akşam seni tatilin ilk ve en güzel partisine götüreceğim!" dedi.

"Nasıl yani? Ne partisi? Annemle babam kesin izin vermez, mümkün değil," diye geçiştirdim. Bu bunalıma girmiş halimle hiç partiye falan gidesim yoktu, ne yalan söyleyim.

"Kesinlikle umrumda bile değil. Bu partiye istesen de istemesen de beraber gidiyoruz. Ayrıca annem senin annenle az önce konuştu ve çok geç dönmemen şartıyla izin verdi. Böyle bir fırsatı değerlendirmelisin Ashley, ne olur gel," diye yalvardı.

Sonra biraz düşündüm de, Jessa gibi samimi ve iyi bir kızla yazın başlangıcını kutlamak üzere bir partiye gideceğime neden evde tek başıma depresyona gireyim? Bu yüzden de teklifini kabul ettim ve beraber heyecanla uygun bir giysi bulmak için odama doğru yöneldik.

Sürekli partilere gidip eğlenen bir kız olmadığım için dolabımda o kadar da "partilik" bir elbise yoktu açıkçası. Olan elbiselerin hepsi günlüktü ve biz orada oturmuş, umutsuzca gece elbisesi arıyorduk. Az sonra Jessa gözüne bir elbiseyi kestirdi ve bir elbiseye, bir de bana bakıp durdu. Sanırım elbisenin benim üzerimde nasıl duracağını düşünüyordu ve bir anda, "Tamam, bu elbise tam senlik. Kesinlikle bunu giyiyorsun," dedi ciddi bir surat ifadesiyle. Bir süre ona şaşkın şaşkın baktım ve kafamı sallayarak kıkırdadım. Bu kız bildim bileli delidoluydu.

Çok geçmeden elbisemi giydim ve boy aynasının önüne geçip kendimi inceledim. Elbise çok güzeldi, göze hoş gelen gökyüzü mavisi rengindeydi, dekoltesi yoktu hatta oldukça sadeydi ama bir o kadar da mükemmeldi ve şimdiye kadar giydiğim elbiselerin hepsinden daha kısa olması beni biraz huzursuz etse de bunu düşünmemeye çalışarak Jessa'ya doğru döndüm.

"Ee, sence nasıl?" diye sordum merakla.

Jessa oldukça şaşkın gözüküyordu, sanki karşısındaki ben değilmişim gibi hayretle bakakalmıştı. "Ash, şimdiye kadar neden anneannem gibi uzun elbiseler giyiyordun bilemiyorum ama bu halini gördükten sonra sana bir sürü mini elbise almamız gerektiğini anladım. Mükemmel oldu!" diye bağırdı.

Bu söylediklerinden sonra kendimi tutamayıp kahkahalar attım ve ikimiz de odada haykırarak güldük. O an bu kızın gerçek bir dost olacağını anlamıştım.

SENSİZ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin