5. Bir Şans Daha.

31 1 0
                                    

    Geçen seneydi, yaz tatilindeydik. O zamanlar Sophia'yla o kadar yakındık ki, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. Sürekli yan yanaydık, resmen ayrılmaz ikili olmuştuk. O günlerde kimseye, ne olursa olsun fazla güvenmemem gerektiğini anlamıştım çünkü en yakınındakiler bile seni arkandan bıçaklayabilirmiş. O tatilde de beni arkamdan bıçaklayan kişi küçüklük arkadaşım Emma'ydı, arkamdan konuşup bol bol dedikodumu yapmıştı.

     İşte bu yüzden sahile indiğimiz gün Liam'a inanmadım, ona güvenmedim.

                                                                                              -

     Birkaç gün boyunca Liam sürekli beni aradı, mesajlar attı. Hiçbirine cevap vermedim. Kendimi birkaç günlüğüne eve kapatmıştım ve sadece düşünüyordum. Neden insanlar bu kadar bencildi? Neden Jessa dışında hiç arkadaşım kalmamıştı? Neden bu kadar yalnızdım? Nerede yanlış yapıyordum? Günlerce düşündüm, pek bir sonuca vardım denemez ama en azından kafamı dağıtıp biraz yalnız kalmak için vakit bulmuş oldum, bu da iyi bir şeydi.

    Cumartesi geceseydi sanırım. Yaz tatilinde olunca insan ister istemez günleri unutuyor, günlük rutin değişiyor. Evde yalnızdım çünkü annemle babam evlilik yıldönümlerini kutlamak için bütün haftasonunu şehir dışında geçireceklerdi, böylece evde tek başıma olmanın keyfini çıkarıyordum. Ta ki en son görmek istediğim kişi o gece kapımı çalana kadar. Kim olduğunu tahmin etmişsinizdir herhalde.

Liam.

    Kapıyı açtığımda göz göze geldik, bir süre hiç konuşmadan o mükemmel ela gözleriyle bana baktı ve sonra suçlu bir sesle, "Neden mesajlarıma cevap vermediğini öğrenebilir miyim?" diye soruverdi.

    "Vermem gerektiğini düşünmüyorum Öküz Bey."

    "Asi Hanım, bence yanlış düşünüyorsun. Seni merak ettim, bir şey oldu sandım."

    "Beni neden merak edesin ki? Benden nefret ediyorsun diye biliyordum."

    "Senden nefret etmiyorum, etmem için bir sebep de yok. Ayrıca bu akşam buraya seninle konuşmak için geldim. İçeri davet etmeyeceksen burada da konuşabilirim."

    Bunu söyledikten sonra onu içeri davet ettim ve salondaki kocaman kanepeye oturduk. Çok endişeli gözüküyordu, sanki konuşurken ağzından pişman olacağı bir şey çıkacak diye korkuyormuş gibi bir hali vardı. Kısa süren gergin bir sessizlikten sonra bana baktı ve anlatmaya başladı.

    "Biliyor musun, sen bana ne kadar öküz desen haklısın. Çünkü öyleyim. Sana bir kötülük yaptım, arkandan iş çevirdim ama emin ol başkalarına daha beterini yaptığım olmuştu. Şimdiye kadar hiçbir zaman bu yaptıklarımdan pişmanlık duymadım, bencil ve kötü biri olduğumu kendi kendime kabullenmiştim sanki. Ama şu son birkaç gündür yaptığım bütün hataları, aptallıkları gözden geçirdim ve her şeyden pişman oldum. Pişman oldum çünkü kötülük yaptığım insanların hiçbiri bunları hak etmiyordu ve ben bunu anlayamamıştım. İnsanların üzülebileceğini anlayamamıştım sanki, o kadar bencildim ki.

    Belki beni dinlemek, yüzüme görmek bile istemiyorsundur ama bil ki seni bir daha asla üzmem. Yeniden başlamak istiyorum. Sanki hiç tanışmamışız, bütün bunlar olmamış gibi davranalım istiyorum. Ne düşünüyorsun?"

    Sabırsızlıkla cevabımı bekliyordu, sanki bu cevabım onun hayatını tamamen değiştirecekti. Umutla gözlerimin içine bakıyordu ve nasıl olduysa bu sefer beni kandırmadığını, sadece bir şans istediğini gözlerine bakarak anladım. Bazen gözler insanların sözlerinden daha çok şey anlatıyor, emin olun. Hiç düşünmeden, "Sana bir şans daha vereceğim," dedim hafifçe gülümseyerek.

    Cevabını aldıktan sonra oldukça sevinmiş ve rahatlamış bir hali vardı. Derin bir nefes aldıktan sonra, "Eh, ne de olsa benim bu çekiciliğime karşı koyamazdın," dedi alaycı ama bir o kadar da hoşuma giden bir ses tonuyla. Karşı koyabilirim demek istiyordum ama yalan olacağını kendim de bildiğim için sadece gülüp geçtim.

SENSİZ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin