4. "Güzelim."

30 1 0
                                    

    Bu yaz her şey güzel olacaktı, mutlu olacaktım. Ne yazık ki öyle olamadı. Tam Sophia ve Dylan olayından kurtulmuşken şimdi daha beter birisiyle uğraşmak zorunda kalmıştım. Liam Andrews. Adını duymaktan bile korktuğum yakışıklı pislik.

-

    Liam'ın attığı korkutucu "Benden kurtulamayacaksın hanımefendi" mesajı beni tedirgin etse de bana istese de bir şey yapamaz diye düşünerek kendimi teselli etmeye çalışıyordum ancak ertesi gün beni arayıp zorla sahile çağırınca ondan gerçekten de kurtulamayacağımı anladım. Bu da tedirgin olmak için fena bir sebep değildi bence.

Beni sahile çağırdığı gün hiç gidesim yoktu, hakkımda yalan söyleyip beni rezil etmeye çalışan biriyle de buluşmak gibi bir niyetim yoktu açıkçası, ta ki kapımın önüne gelip de beni evden zorla çıkarmasına kadar.

    "Liam ne yaptığını sanıyorsun? Ben seninle hiçbir yere gelmem!"

    "Geleceksin Ashley, seninle sadece biraz konuşacağız o kadar. Kötü bir niyetim yok."

    "Eminim öyledir."

    Ne kadar direnip ondan kurtulmaya çalışsam da yine de beni zorla arabasına bindirmeyi başardı. Arabanın içine zorla oturduğumda ona "Bana hiçbir şey yapamazsın," dercesine bir bakış attım ve önüme döndüm.

    Sahile doğru giderken gözüm bir ara Liam'a doğru kaydı. Her zamanki gibi dağınık çikolata rengi saçları, güneşte parlayan ela gözleri ve kolundaki küçük ama çekici, tam olarak anlam veremediğim dövmesiyle insanı elinde olmadan kendine çekiyordu. Tam onu psikopat gibi incelerken onun da bakışları beni buldu, göz göze geldik.

    "Sen beni mi süzüyorsun?" diye sordu alaycı bir ses tonuyla.

    "Saçmalama, öküz."

    "Öküz mü dedin sen bana?"

    "Evet, öküzün tekisin çünkü."

  "Hayır güzelim. Aslında öküz olduğumu söylerken aklından ne kadar yakışıklı ve mükemmel olduğumu geçiriyorsun biliyorum," dedi sinir bozucu bir şekilde sırıtarak.

    "Bana güzelim deme."

    "Nasıl istersen güzelim."

    "Güzelim. Deme. Dedim."

    Sanki beni sinirlendirmek çok hoşuna gidiyordu, aptal.

   Bir süre daha birbirimizle atıştıktan sonra nihayet sahile vardık. Kimseler yoktu, zaten buraya genelde çok az kişi gelirdi. Terk edilmiş bir kıyıyı andırıyordu, oysa muhteşem bir yerdi. Liam'ın da benim gibi denizi bir süre hayranlıkla seyrettiğini fark ettim.

    "Ee, neden getirdin beni buraya?" diye sordum sabırsızlıkla.

    "Ben senden özür dilemek istiyordum sadece."

   "Sen ve özür dilemek? İlginç." Şaşırmıştım, beni buraya bir kötülük daha yapmak için çağırdı sanmıştım ama öyle değilmiş meğer.

   "Bak, ben çok büyük bir aptallık yaptım. Hep yapıyorum. Sürekli insanlara kötü davranıyorum, neden böyle biri olduğuma dair hiçbir fikrim yok. Kötü, bencil ve senin de dediğin gibi öküz tekiyim. Ama ben böyle biri olmak istemiyorum, değişmek istiyorum. Ve nedense içimdeki ses benim düzelmem için yardımcı olabilecek en iyi kişinin sen olduğunu söylüyor."

    Bir an için duyduklarıma inanamadım ve Liam'ın suratına boş boş baktım. Nedense içimden bir his yalan söylediğini, yine beni kötü duruma düşürmek için bir plan yaptığını düşündürdü. O böyle şeyler söylemezdi, biliyordum. Kesin bunun altından bir şey çıkacaktı.

    "Liam, benimle dalga geçme," dedim sert bir ses tonuyla.

    "Ne alakası var? Ciddiyim ben."

  "Sana güvenmemi mi bekliyorsun? Nasıl biri olduğunu biliyorum, sen değişmek falan istemezsin."

    "Ama artık istiyorum, inan bana."

  "İnanayım mı? Beni tekrar o partide yaptığın gibi oyuna getirmeyeceğini nerden bileceğim?" Sinirlenmiştim. Bunca şeyden sonra ona inanmamı istemesi çok saçmaydı.

    "Peki güzelim, inanma."

   "Güzelin değilim. Senden nefret ediyorum. Senden o kadar çok nefret ediyorum ki anlatamam. Senden gerçekten nefret ediyorum!"

  Verdiğim bu sinir dolu tepkiden sonra karşıma geçip kahkalarla gülmesi ondan iyice nefret etmeme sebep olmuştu ve onu orada kahkalarıyla baş başa bırakıp eve doğru koştum.

SENSİZ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin