2

6.2K 298 21
                                    

10 yıl sonra
Önündeki geyiğe baktı genç kız. Çok güzeldi. Karnı bu kadar aç olmasa onu avlamazdı. Ama açlığı acıma duygusundan önce geliyordu. Görkemli kanatlarını iyice topladı. On yıl önce ona bahşedilen birer hediyeydi onlar. Onlarla beraber kendisine iki aile de bahşedilmişti. Kurt sürüsü onun ailesiydi. Sürünün lideriyse asla sahip olamadığı bir kardeşti onun için. İkisi de birbiri için canını verirdi. Bir de ateş ejderhası ve buz ejderhası vardı. Buz ejderhası ona on yıl önce kaybettiği annesinin sevgisini hissettiriyordu. Ateş ejderhasıysa nasıl bir şey olduğunu hatırlamadığı baba sevgisini ona hatırlatıyordu. Ellerini yere koydu ve yıllardır birlikte avlandığı kurtlar gibi ava hazırlandı. Derin bir nefes aldı ve hırlayarak geyiğe koştu. Çene kasları gelişmişti, kurtlarla avlanmanın etkisiydi bu. Elleriyse onun için birer ön ayaktı. Geyiğe dişlerini geçirdiğinde onu etkisiz hale getirip can çekişmesinin bitmesini bekledi. Geyik öldüğünde uzun bir ulumayla sürüsüne haber verdi. Geyikten karnını doyuracak kadar yedi ve sürünün seslerini dinledi, geliyorlardı. Kalanı onlara bırakmaya karar vererek ormanda dolaşmaya çıktı. Orman onun eviydi, hayvanları da ailesi. Uzun zamandır ormanın sınırına gitmemişti. İlerledi. Ağaçların seyrekleşmeye başladığı yerlere gitti. Ağaçtaki bir yılan ona tısladığında hırladı. Yılan korkarak kafasını çevirdiğinde çarpıkça gülümsedi. O sırada keskin kulakları sesler işitti. Seslerin ne sesi olduğunu anlamaya çalıştı kanatlarını arkasına gizledi. Çıplak bedeni ufak bir esinti hissetti. Havayı kokladı. Yabancı kokuyordu. Seslerin at sesi olduğunu fark etti. Birileri ormana mı girecekti? O kendini bildi bileli kimse buna cesaret edememişti. Ya ejderleri görürlerse? Onlar birer efsaneydi. Efsane olarak kalmalıydılar. Karar vermişti. Ormana girmelerini engelleyecekti. At seslerine doğru koştu. İleride pelerinli bir adam vardı. Ateş ejderi Smoke ona bu adamlara kral dendiğinden bahsetmişti. Kralın kahverengi gözleri yağmur sonrası ıslanan bir toprak kadar güzeldi etrafındaki sarı haleler dünyadaki en sıradışı dansı ediyorlardı. Saçları rüzgardan dolayı dağılmıştı fakat atın yelesine meydan okurcasına parlak ve yumuşaktı. Güzün okşadığı sararmış yapraklar gibiydi. Buz ejderi Ice ise şövalyelerden bahsetmişti ona. Yanındaki 8-10 adam şövalye olmalıydı. Şövalyelerin
zırhları gümüşten olmalıydı, parlıyordu. Atlıların önüne doğru iki ayağı üstünde koştu. Adamlar onu fark ettiklerinde şaşkınlıkla durdular. Onun çıplak bedenini inceleyen kralın gözleri kızın ejderha izlerine takıldı. Şövalyelerden biri keskin bir şey çıkardığında kız ellerinin üstüne eğilip kurtların saldırı pozisyonunu aldı ve hırladı. Kral eliyle işaret verdiğinde şövalye keskin cismi çıkardığı yere koydu. Kral attan inip kendisine yaklaşırken genç kız beyaz dişleri görünecek şekilde hırladı. Kral genç kızın kanatlarını fark ettiğinde şaşkınlıkla dona kaldı. Elini ona uzattığında kız kafasını kaldırdı ve uludu. Bu bir yardım çağırısı değildi. Kardeşi Lucifer'ın kurtlarla gelmesini istemiyordu. Adam ona dikkatle baktı ve sordu:
"Nesin sen?"
Kız kafasında Ice'ın sesini duydu. Dudakları aralandığında kadim buz ejderhasının tüyleri ürperten güçlü sesi kendisinin ağızından çıkan kelimelerle buluştu:
" Ben ejderha tanrıçası Poine. Ateşte harmanlanıp suyla yoğuruldum ve sen kral! Önümde eğil. Eğil ki büyüyü iliklerine kadar hisset. Eğil ve beni sarayına götür. Ejderhaların kadim güçlerini taşıyan tanrıçaya aç sarayını. Aç ve onu kendi türüyle tanıştır. Aç ve insanlar onu görsün. Görsünler ki tanrıçalarını öğrensinler. Kehanet çok yakındır büyük kral. Ve kehanet der ki:
' Yağmur derileri yakacak
Kar taneleri ateş saçacak
Büyücüler savaş açacak
Krallıklar yok olacak
Kaos pek yakındır
Ejderlerin öfkesini herkes tadacak
Kadim ejderler unutuldu
Size canınızı bağışlayanları nasıl olur da unutursunuz?
Savaş pek yakındır
Ölümün kokusu alınacak
Büyünün karanlık hali vuracak barışı
Ejder tanrıçası ateşiyle aydınlatacak karanlığa çekilen ülkeleri
Kalpleri buz tutanlara gerçek buzu üfleyecek'
Al onu kral. Al ki kaosla savaş."
Ice kafasından çıktığında kız duyduklarıyla sersemlemişti. Annesi onu bu adamla mı yolluyordu? Sorgulayamazdı. Annesine karşı çıkamazdı. Ice kendisinin bu adamla saraya gitmesini istiyordu. Gidecekti. Kendisini insanlara açıklamak pahasına, kızını kimseye veda etmeden yollama pahasına ona gitmesini söylüyor ve bu adamla gitmesini istiyordu. Karşısındaki adama baktı. Adam korku ve şaşkınlık içindeydi. Ayağa kalktı. 10 yıldır ilk kez bir insanla konuştu ve dedi ki:
" Götür beni kral."
Kral başını salladı. O da afallamıştı. Ona titreyen elini uzattığında kız da adamın elini kavradı. Adam pelerini çıkarıp kızın üstüne attı ve onu atına bindirdi. Atı ters yönde döndürdüğünde kız hiç bilmediği bir ülkeye doğru adını bile bilmediği bir adamla yol almaya başladı.

Ejder TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin