3

5.1K 263 16
                                        

Atlar yavaşladığında ileride büyük bir şehir gördü. Arkasındaki adama döndü:
"Adın ne kral?"diye sordu.
"Adımı hiç mi duymadın? Tüm diyardaki en büyük ve en yenilmez savaşçı Ares'im ben. Halk adımı duyduğunda titrer. Bu bir kral olduğumdan değil, dillere destan olduğumdan."diye cevapladı adam.
" Kendini çok büyütüyorsun. ister bir kral ol ister bir savaşçı... Sen bir hiçsin. Önünde titrenmesi gereken tek şey kadim ejderlerin öfkesidir. Kehanete göre ejderlerin öfkesi pek yakındır."
Adam sinirlenmiş gibi bakıyordu. Bu kızın umurunda değildi. Smoke ve Ice dışında hiçbir şey umurunda değildi. Kurt kardeşleri hariç.
"Laflarına dikkat et küçük kız. Tek emrimle kellenden olursun!"diye uyardı kral. Şövalyelerin ellerinin bellerine gittiğini fark etti kız.
"Doğrular bunlar. Ayrıca tek parmağımla yanarak can verebilirsin. Asıl laflarına dikkat etmesi gereken sensin."
Adam daha da sinirlenmişti. Şövalyelerin elleri bellerindeki kılıçları daha sıkı kavradı. Lordlarından bir emir bekliyorlardı. Zaten kralın ilk kez gördüğü bir kızı neden krallığa sorgusuz sualsiz götürdüğünü anlamamışlardı.
"Şunu unutma kral, kadim ejderhalar beni kutsadı. Güçlerinin temsilcisi benim, ben ejderhaların tanrıçasıyım. Ateşin lordu ve buzun kraliçesinin varisiyim. Beni saraya götürüp bağlılık yemini etmelisin. Ben senin de tanrıçanım. Buz ejderi on yıl sonra aniden beni insanlara yollayarak kendimi göstermemi istedi. Buz ejderhası geleceğin temsilcisidir. Kötü gelecek pek yakındır ki beni bu kadar çabuk yolladılar. Ice'ın Sözlerini unutma! Bana ihtiyacın var. Krallıklar düşecek, krallar ölecek ve karanlık gelecek."dedi kız korkusuzca.
Kanatları gerilmişti. Attan aniden atladı.
Kralın sesiyle bakışları ona kaydı:
"Ben koca bir diyara hükmediyorum küçük kız. Seni sorgusuz sualsiz yanıma alışım sana boyun eğmek için değil. Büyücülere götürüp kehanetin doğruluğunu anlamak."dedi kral saygısızca.
Kızın gözleri kaydı, kanatları açıldı, havalandı ve alev ejderhasını hissetti.
" Tanrıçanı sorgulamaya nasıl cesaret edersin insanoğlu? Yaydığı büyü gücünün farkında değil misin? Ateşi ve buzu hala hissetmedin mi? Büyücülere güvenemezsin. Kehanetteki savaş onlardan gelecek ve sen sadece tanrıçana inanırsan insanlarını kurtarabilirsin. Saraya git ve diz çök savaşçı. Namını biliyorum. Kızımı senle bu kadar ani yollama sebebim budur. Onu insanların arasına sok. Türünü keşfetsin. Sizler gibi yaşamayı öğrensin ki size yardım edebilsin. Karanlık pek yakındır. Ben geçmişin ve şimdinin efendisiyim. Sana ve türüne yaşamı bahşedenim. Verdiğim hediyenin karşılında onu saraya götür ve bağlılık yemini et. Ejderhaların öfkesinin somut halidir karşındaki tanrıça. Efendilerinin önünde diz çök. Diz çök ki bahşedilmiş hediyeler sende kalsın. Onu gümüş diyara götür, gümüş sarayda yaşat. Yaşat ki aydınlık onunla beraber sarayını bırakmasın. Ama unutma:'kötülük hep siyah olmadığı gibi iyilik de hep beyaz değildir. Karanlık siyah gelmeyecek savaşçı, Aydınlık ise beyaz değil bu kez! Renkler sana oyun oynamasın.'"
Alev ejderhasının sözleri bittiğinde Kızın ince bedeni sarsıldı. Zümrüt gözlü genç kızın yeşil gözleri tekrar göründüğünde karşısındaki adamın toprak rengi gözlerini zümrüt gözleriyle buluşturdu. Direkt adama bakıyordu. Smoke neden bu adamı seçmişti? Dikkatlice inceledi adamı. Güzel bir yüzü vardı. Mükemmel değildi fakat kusurları onu mükemmel kılıyordu. İri bir vücuda sahipti. Keskin bakışları tehlike saçmak ister gibi soğuk bakıyordu. Üstündeki pahalı kıyafetler ise onu sıradan insanlardan ayırıyordu. Arkasındaki korku tarafından dövülen askerler gibi değildi. Daha keskin daha soğuk kanlı daha acımasız duruyordu.
Genç, bu adamın görünüşünden etkilenmişti. Bunun farkındaydı. Ama bu duygunun neye yönelik olduğunu bilmiyordu. Adam konuşmaya başladığında kızın gözleri adamın dolgun pembe dudaklarına kaydı:
"Seni sarayıma alıp bağlılık yeminimi edeceğim. Seni canım pahasına koruyacak emrimdeki her şeyi ve herkesi emrine sunacağım. Sarayda tıpkı bir soylu gibi yaşatacağım. Seni bir tanrıça olarak kabul edecek ve himayemdeki herkese kabul ettireceğim. Ejderhaların dediğini yapacak, ben seni insanlarla yaşatacağım. Onlar gibi okula gidecek ve savaşmayı, büyüleri öğreneceksin. Onlar gibi balolara katılacaksın, arkadaş bile edinebilirsin. Kadim ejderhalara borcumu ödeyeceğim."
Adamın bu dedikleri genç kızı şaşırtmıştı. Arkasındaki adamların yüzlerine bakılırsa onlar da çok şaşırmıştı. Krallarından böyle bir şey beklemedikleri açıktı.
Kız ne diyeceğini bilmediğinden yavaşça kafasını salladı.
"Kadim ejderhaların isteklerini yerine getirerek, seni ve halkını hayatım pahasına koruyacağım."dedi kız hiç düşünmeden.
Ateş ejderhasının dediğine göre ağzından çıkan her söz büyüyle mühürlü birer yemindi. Düşünmeden konuşmamalıydı ama iş işten geçmişti.
Adam da kafasını salladığında gece göğünün en mükemmel rengi olan ihtişamlı kanatlarını toparladı ve ata tekrar bindi. Kral atı adını öğrendiği Gümüş Diyara sürmeye başladığında hiç konuşmayan ve ilk gördüğü andan itibaren şaşırmaktan ya da keskin metal cisimleri çıkarmaktan başka işe yaramadığını düşündüğü askerler de arkalarından ilerlemeye başladılar.

Hikayenin gidişatıyla ilgili bir yorumu çok görmezseniz mutlu olurum  🍩🐨😊

Ejder TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin