2. Bölüm

16.1K 1K 222
                                    

Güven delirmek üzereydi. Ciddi ciddi beyninin artık işlemediğini hissediyordu. Karşısındaki adama şöyle okkalı bir yumruk indirmek istiyordu. Bu adam ne dediğinin farkında mıydı? Çünkü Güven bunun şakadan ibaret olduğunu düşünüyordu. Hayatında ilk kez özel hayatı yüzünden pişmanlık duyuyordu. Yok aslında pek de duymuyordu. Ama bu karşısındaki adam durumu öyle bir hale getirmişti ki artık Güven bileklerini kesip intihar etse yeriydi.

"Çok sevgili Şeyh Abdullah Beyciğim, ben sizin kızlarınıza neden yan gözle bakayım?" Güven bunu derken oyunculuk kabiliyetini konuşturmayı da ihmal etmedi. Bu adamın suyuna gitmeliydi. Kimse Güven Tekiner'in batacağını duymamalıydı.

Güven'in söylediğini çeviren adam, hızla Şeyh Abdullah Bey'inde lafının çevirisini de yaptı. Adam Nuh diyordu da bir Peygamber diyemiyordu. "Güven Bey, Şeyh Abdullah Bey sizin özel hayatınızın pek düzende olmadığını, ortaklığın ikinci gününde bu kanalı yine batıracağınızı düşüyor. İşlerle ilgilenmediğiniz çok aşikârmış. Düzensiz bir hayatı olan adamın, işleri elbette ki düzgün gitmez, diyor."

"Ya ne varmış benim hayatım da? Allah'ım sen bana sabır ver!"

"İşte düzensiz-" diye lafı tamamlayacakken çevirmen adam, Güven eliyle onu susturdu. "Ya sen de çok şey yapma bana! Tamam biraz daha düşünsünler. Hatta ben onlara ne kadar da düzenli bir hayatım olduğunu göstereyim," derken Güven kesinlikle ne dediğinin farkında değildi. "Benim sözlümle tanışsınlar," dedi birden bire. Sonra kendi çalışanlarıyla göz göze geldi. Hepsi de şaşkın ördekler gibi bakıyordu. Ancak bu fikir Güven'in inanılmaz hoşuna gitti. "Evet bir akşam yemeğinde ben tanıştırayım, çevir bunu bakayım hemen. Bak doğru çevir, bizim Berat'ın Arapçası da iyidir," diye çevirmen adama gözdağı da vermeden edemedi. Yaratıcı ekibinde olan Berat'ın Türkçesi bile tam anlamıyla iyi değildi, nereden Arapçası iyi olacaktı ki?

Çeviriyi yapan adam Güven'in dediklerini çevirirken, Güven hem Abdullah'ın yüzüne bakıyordu tepkisinden ötürü, hem de söylediği yalanı düşünmeye başlıyordu. Hayır bırak sözlüyü normal elini tuttuğu bir kız arkadaşı bile yoktu. Neyse ki Güven'e kız çoktu. Hemen bir liste yapar, en uygun kızı seçerdi. Mutlaka Güven için yalan söyleyen bir kız olurdu. Kafasında listeyi evirmeye başlarken de Şeyh Abdullah'a iyice bakıyordu. Adamın gözleri yüz seksen derece dönmeye başlamıştı bile. İnanamadığını ortadaydı. Neyse ki daha önce bu tip bir konuşma geçmemişti aralarında. Çünkü adam gördüğü bir magazin haberi yüzünden bu işi yokuş aşağı sürüyordu. Yani adamın kızları kendisi için kavga etmişse bunda Güven'in ne suçu vardı ki? Üstelik bu adam Güven'in çapkınlığından dem vuruyordu; lakin kendisinin üç tane eşi vardı! Güven bir kez olsun bunu dile getirmiş miydi?

Çevirmen adam "Şeyh Abdullah Bey inanamadı. Hangi ara sözlendiğinizi de anlamadığı iletmemi istedi," dedi Güven'e tavır alırken.

"Yeni oldu, iki hafta gibi bir şey. Ancak aramızda bir takım sürtüşmeler olunca işte, dememiştim size. Sinirliydim o anda ona. Ama bugün düzeldi aramız. En kısa sürede yemeğe çıkalım," dedi Güven yeniden.

Şeyh Abdullah konuşmayı çeviren adamı dinlerken başını sallıyor ve Güven'e bakmayı sürdürüyordu. Yemek fikri hoşuna gittiğinden, başını sallayıp teklifi kabul etti. Hatta bu yemeği büyük bir merakla beklediğini de ekledi. Toplantı sonlanınca da Güven'e bozuk Türkçesiyle "Ben senin kanalı beğeniyor ve sen doğru adam isen, bu ortalığı istiyor," diye de ekledi.

"Siz bana güvenin Şeyh Abdullah Bey. Bana güvenmeyen bin pişman olur her zaman. Ki sözlümde sizinle tanışmak için sabırsızlanıyor," diye ekledi. Ve içinden de 'Tabii önce kendime bir sözlü bulmalıyım. Sonra yanımda olduğu için elbette ki sevinecektir,' dedi.

ÇIKAR İLİŞKİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin