2.bölümmm 😊😊 :)
Arkadaşlar bölümde küçük birkaç alıntı yapacağımı şimdiden belirteyim, daha sonra hırsızlıkıa suçlanmak istemem çünkü ☺☺
Medya: Amir Karahanlı❤👍
İyi okumalar☺
......"Maktulün adı, Cemre... Cemre, Güçlüsoy" Cemre. Maktulün adı Cemre. bu oydu. Allah kahretsin ki bu oydu. yüzü tanınmayacak halde de olsa, sabah parmağına yapıştırdığım yara bandından tanımıştım.
Dört yıldır bu meslekte çeşitli cinayetlere şahit oldum. Hiç birinde zorlanmazken, neden bu beyaz örtünün altında bikaç saat önce tanıştığım kızın olduğunu bilmek bu kadar zor geliyordu?
Onu henüz tanımıyorum bile. Ona aşık ta olmadım, peki neden ölümü bu kadar acıtmıştı ki canımı? Boğazıma takılan bu yumruğun nedeni neydi? Kim olduğunu bilmediğim biri için neden acıyordu kalbim? Ona aşık değildim adım kadar emindim buna.peki neden? belki de bu kadar ağır bir şekilde öldürüldüğü için acıyordum ona. Belkide hepsi bundan ibaretti.
Diye düşünürken, bir yandan da bu konuyla ilgili evrakları dolduruyordum. Kalan son satırları da yazdıktan sonra, biraz hava alma ihtiyacı duyarak karakolun bahçesine çıkıp
dolanmaya başladım. Cemre'nin o yanık hali, hala gözümün önünden gitmezken, cebimden çıkarttığım sigara paketinden bir tane çekerek dudaklarımın arasına yerleştirdikten sonra, Berkay'ın hediye ettiği siyah renk çakmakla tutuşturdum ve, derince içime çektiğim dumanı, usulca dışarıya üfledim. işte şimdi biraz daha iyi hissediyordum kendimi.Sigaramdan son bir nefes alıp attıktan sonra, başımı kaldırarak gökyüzüne baktım. Hava kararmak üzereydi. Gökyüzü, şu an mavinin en sevdiğim rengini sunuyordu gözlerime. Ağzımda tuttuğum sigara dumanını gökyüzüne üfledikten sonra, gökyüzüne bakmayı sürdürerek gözlerimi yumdum. İşte bu, gerçekten iyi hissettirmişti. Temiz hava yüzüme vurmakla birlikte, ruhumdaki yorgunluğu da alıp götürüyordu.
Bir süre sonra alnıma düşen su damlacıklarıyla, yağmur yağacağını anladım. Hava da bozulmuş, buz gibi olmuştu. üşüdüğümü hissederek içeri girmeye karar verdim. zaten on dakikaya kadar çıkacaktık, gidip hazırlanmam gerekiyordu. adımlarımı biraz daha hızlandırarak tam içeri girecekken, arkamda Berkay'ın sesini işittim.
"Amir. Amir bekle"
"Berkay? senin ne işin var burda?"
"son ders iptal oldu. ben de baktım hava soğudu yağmur yağıyor, sana kalın bir hırka getireyim dedim. sabah çıkarken bişey almamıştın üstüne." diyince gülümsedim.
"sağol Berkay" diyerek aldığım hırkayı üzerime geçirdim.
"sen iki dakika burda bekle, ben telefonumu alıp geleyim, sonra eve geçeriz."
"tamam çabuk ol"
"tamam" dedikten sonra koşarak kendi odama geçerek masanın üstündeki telefonumu aldım ve, fazla sakin olan karakolun boş koridorlarında çıkışa doğru yürürken, sağımdaki odadan ani bir bağırma sesi duydum. sanki birileri kavga ediyor, ama kimseye çaktırmamak için susuyor gibiydi..
merakıma yenik düşerek sesin geldiği odaya biraz daha yaklaştım ve,kulağımı kapıya dayadım.. o kadar yavaş konuşuyorlardı ki, anlamak için nefes dahi almıyordum.
"onu bunu bırak.. Ceseti gördü mü?" kısa bir süre sonra, cevap geldi karşı taraftan.
"gördü. gördü Allah'ın belası gördü." bu.. bu Amirimin sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Daveti "Lânetli Aşk" (TAMAMLANDI✔)
Horror"Lânetli gözyaşlarıydı.. masum gözlerden süzülen" Amir ve Berkay yaklaşık yedi yaşlarından beri aynı yetimhanede yaşamaktadır. Yıllar sonra ayrı eve çıkan ikili, okullarını bitirip mesleklerini eline alırlar. Komiser Amir, sıradan bir günde kapkaça...