8.bölüm 😲😲
İyi okumalar 😄
Medya:Hasret taşkın
.....Gözyaşlarım, gözlerimden bağımsızlığını ilan edercesine akarken, eliçde tuttuğum telefonu olduğu gibi montumun cebine koydum. Göğüskafesimin üstütünde dayanılmaz bir acı vardı, ve nefes almakta dahi güçlük çekiyordum.
Ah Berkay.. nasıl yaparsın böyle bir şeyi? Gözlerimdeki yaşları silerek normale dönmeye çalıştım ama, bir türlü başaramıyordum. Ben sildikçe, inat edermişçesine daha çok akıyorlardı.
Nihayet kendimi toparladıktan sonra, hiçbir şey olmamış gibi Berkay'ın yanına yöneldim. Ona çaktırmamak için hiçbir şey yokmuş gibi davranmam gerekiyordu. Samet hocayla bu konuyu yüz yüze net bir şekilde konuştuktan sonra sormayı düşnüyordum Berkay'a.
"Berkay.. kardeşim sakinleş biraz. Bak, daha ortada hiçbir şey yok. Doktor sadece şüpheleniyoruz dedi" diye teselli etmeye çalışsam da boştu. Gözlerindeki yaşlar bir türlü dinmiyordu.
"Amir. Onun kılına zarar gelince benim canım nasıl yanıyor bilmiyor musun? Şimdi gelmişler karşıma kanser olabilir diyorlar. Ne kanseri ya ne kanseri.. olmaz Amir. Olmaz benim,, benim sevdiğim kadın kanser olamaz. HASRET KANSER OLAMAAAZ" diye haykırıp yek eliyle masayı yere savurduğunda, gözümdeki yaşları temizleyerek Berkay'ı tutup sakinleştirmeye çalıştım ama, içindeki acı sakinleştirilecek kadar küçük değildi.
Kısa bir süre sonra yanımıza gelen hemşire, Berkay'ın iyi olmadığını söyleyip, koluna sakinleştirici iğne yaptıktan sonra, çalışanlardan buraya bir sedye getirmelerini istedi.
Kısa süre somra sedye geldiğinde, sakinleştiricinin etkisiyle uyuyan Berkay'ı kucaklayıp sedyeye yatırdık. Hemşire sedyeyi boş bir odaya sürüklerken, ben ise gözlerimden süzülen yaşlarla arkalarından öylece bakakaldım.
Berkay'ı hiç bu kadar kötü görmemiştim ve, eğer Hasret'e bir şey olursa kendini toparlayamayacağından adım gibi emindim.
Bir süre sonra Berkay'ı sedyeyle odaya taşıyan hemşire, karşı koridora doğru ilerlerken, koşarak peşinden koştum ve kolundan tutarak durdurdum.
"Pardon. Ben, Berkay'ın durumunu öğrenebilir miyim?"
"Arkadaşınız sinir krizi geçirdiğinden dolayı, sakinleştirici yapıp uyumasını sağladık. İlacın etkisi iki saate kadar geçecektir merak edilecek bir şey yok" dediğinde, rahat bir nefes aldım. Neyse ki iki saatimiz vardı ve, bu iki saat içerisinde Camiye gidip Samet hocayla bu konuyu detaylarıyla konuşabilirdik.
Hemen hastaneden çıkıp karşıdaki taksi durağına ilerledim, ve bir taksi tutarak gideceğim adresi tarif ettikten sonra yola koyulduk.
On beş dakika sonra taksi caminin önünde durunca, ücretini ödeyip camiye doğru yöneldim. Ayakkabılarımı çıkarttıtan sonra, içeriye girip Samet hocaya doğru ilerledim.
"Hocam."
"Hoşgeldin evlat"
"Hoşbulduk hocam.. ben, direk konuya girmek istiyorum. Bu büyüyü bozabilir miyiz hocam? Yani Berkay'ı kurtarabilir miyiz?" Diye sorduğumda, olumlu anlamda başını salladı. Neyse ki içim rahatlamıştı.
"Bir yolu var Amir.. ama, Berkay'ı kurtarıp seni tehelikeye atacak bir durum" dediğinde, içimde biraz olsun oluşan mutluluk, çoktan uçup gitmişti.
"Pe-peki nedir bu yol hocam?" Diye sordum.
"Sana musallat olan cin Berkay'ın bedenini tamamen ele geçirmiş. Onun istediği sensin evlat. Eğer seni korumak için yaptığımız büyüyü bozarsak, Berkay'ı bırakır ama, bu sefer tekratdan sana musallat olur. Ama eğer kabul etmezsen, Berkay'ın sonu ölüme kadar gider evlat. Karar senin. Ve seçim yapmak için, yalnızca bir saatin var." Dediğinde, hiç tereddüt etmeden cevap verdim.
"Berkay'ı kurtarın hocam. Ben kaderimi yaşamaya hazırım." Dediğimde,
"Emin misin? Bu işin dönüşü olmaz evlat"
"Emimim hocam. Benim yüzümden Berkay'a bir şey olmasını kaldıramam." Dediğimde, olumlu anlamda kafasını salladı.
"Tamam evlat.. o zaman sana verdiğim beyaz taşı ve kağıda yazdığım ayetleri bana ver." Dediğinde, cebimden çıkarttığım taş ve ayetleri hocaya verdikten sonra, caminin avlusunda küçük bir ateş yakıp ikisinin de ateşin içine attık.zamanla ateş söndüğünde, yaktığımız şeylerin külü bile kalmamıştı.
"Büyü bozuldu evlat. Berkay artık güvende. Ama sana, bundan sonra olacaklardan dolayı çok üzgünüm." Dediğinde, içimdeki korku daha da artmıştı.
Camiden Samet hocanın yanından ayrıldıktan sonra, tekrardan taksiye binip hastaneye geçtim. Hemşireden Berkay'ın hala uyuduğunu öğrendiğimde, sandalyelerden birinde oturup onun uyanmasını bekledim.
2 saat sonra
Yaklaşık iki saat geçtiğinde, nihayet Berkay uyanmış ve yanıma gelmişti. Gerçekten de şu an fazlasıyıa sakindi.
"Amir. Hasret'le ilgili bir gelişme var mı kardeşim?"
"Malesef Berkay. Henüz bir geşişme yok" dediğimde, hasretle ilgilenen doktor bize doğru ilerliyordu.
"Gözünüz aydın Berkay bey. Hasret hanımın bütün sonuçları tertemiz. Sadece aşırı soğuktan dolayı burnu kanamış, ve baygınlık geçirmiş. Merak edilecek bir şey yok. Dilerseniz kendisini görenilirsiniz"
dediğinde, ikimizde rahar bir nefes almıştık. Tabii en çok ta Berkay. Ağlamaktan kan çanağına dınen gözleri, şimdi adeta içi parlıyordu.
Hasret'in hangi odada olduğunu öğrendikten sonra, Berkay'la birlikte odaya yöneldik. Kapıyı çalıp içeri girdiğimizde, Hasret Berkay'ı görür görmez yüzünde sevinçten güller açmıştı. Tabii aynı şekilde Berkay'ın da.
Berkay daha faza dayanamamış, ve Hasret'in boynuna sımsıkı sarılmıştı.
"Meleğim.. bitanem çok korkuttun bizi" dediğinde, Hasret'in yüzünde küçük bud gülümseme yerleşmişti.
"Berkay? Aşkım sen ağladın mı?" Hasret'on sorusuyla zor da olsa gülümsemişti.
"Yok ya ne ağlaması? Biliyordum sana bir şey olmayacağanı" dediğinde, ikisi de sımsıkı sarılmışlardı birbirlerine.
Ve tam o anda, odanın kapısının yanında duran şey dikkatimi çekti. Bu oydu. Bana musallat olan cin.
Bu saatten sonra hayatımın eskisi kadar masum olmayacağını biliyordum. Ben içimdeki derin korkuyla ona bakarken, onun yüzünde sadece zafer kazanmışçasına küçümseyen bir gülümseme vardı.
..........8.bölüm sonu :)
Umarım beğenirsiniz :)
İnstagram: Melek_daveti takip edin :)
Sizi seviyorum :)
Takipte kalın ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Daveti "Lânetli Aşk" (TAMAMLANDI✔)
Terror"Lânetli gözyaşlarıydı.. masum gözlerden süzülen" Amir ve Berkay yaklaşık yedi yaşlarından beri aynı yetimhanede yaşamaktadır. Yıllar sonra ayrı eve çıkan ikili, okullarını bitirip mesleklerini eline alırlar. Komiser Amir, sıradan bir günde kapkaça...