Bölüm 2

1.3K 84 142
                                    

Everybody stands, as she goes by (o gelirken, herkes ayakta)

Cause they can see the flame that's in her eyes (Çünkü gözlerindeki alevi görebiliyorlar)

Watch her when she's lighting up the night (O geceyi aydınlatırken onu izle)

Nobody knows that she's a lonely girl (Onun yalnız bir kız olduğunu kimse bilmiyor)

And it's a lonely world (Bu yalnız bir dünya)

But she gon' let it burn, baby, burn, baby (Ama o yanmasına izin verecek, bebeğim, yan, bebeğim)

*****

Hilal uzun bir süre kandırılmış olmanın verdiği ahmaklık hissiyle ve hayallerinin kırıklarıyla koşarak kilisenin kapısından fırladığında hiç hesabında olmayan bu sırtlan sürüsüyle burun buruna gelmişti. Ağızlarından akan salyaları olası bir skandalı gözlediklerinin habercisi, durmadan kör edici flaşları patlatıyorlardı. Aynı bir sırtlanın kahkahası gibi sevimsiz ve ürkütücü konuşuyorlardı. Anlaşılan Hilal' in kapıdan tek çıkmasını beklememişlerdi.

Hilal önce, karşısında ona ardı ardına zehirli sorularını yönelten magazinci topluluğuna şok olmuşçasına baktı. Sonra üzerine doğru baskı yaptıklarını görünce başka şansının olmadığını anladı. Kilisenin mermer basamaklarından, basacak yer arayarak inerken aralarından ite ite geçmeye başladı. Tam aralarından çıktığını, kurtulduğunu düşünüyordu ki, gazetecilerden biri koşmaya hazırlanan Hilal' in 5 metrelik duvağına bastı. Belki yanlışlıkla, belki bilerek yapılan bu hareket Hilal' in topuklu ayakkabıları ile sağlamaya çalıştığı bütün dengesini bozdu.

Genç kadın tökezleyerek dengesini bulmaya çabalıyorken farkında olmadan bir turist kafilesinin arasına daldı ve tam yere kapaklanacağı sıra güçlü kolların himayesinde buldu kendini.

Oysa yere yapışacağından emindi bir saniye önce. Bu gizemli kollar nereden çıkmıştı. Kolların sahibi önce onu koltuk altlarından yakalamış, hafif yukarıya doğru kaldırmış, Hilal dengesini buluncaya kadar da göğsünde tutmuştu. Bunların hepsi bir yada iki saniyede gerçekleşmişti ama Hilal' e çok daha uzun gibi gelmişti. Gömleğinden gelen koku muhteşemdi, Hilal sanki kazayla sığındığı bu korumacı kollar onu tüm dünyadan saklıyormuş gibi hissetmişti ve bu, şu an tam da ihtiyacı olan şeydi. Bir köşeye sinip yalnız kalmak, içindeki aptal yerine konulmuşluk hissi geçesiye kadar kendi kendini teselli etmek istiyordu. Ama tabii bu huzur dolu kucak ta işini görürdü, hemde fazlasıyla.

Genç kadın kafasını kaldırıp kendi kurtarıcısına baktı. Adamda ona bakıyordu, yüzünde şaşkın bir ifade vardı ve ilahi kahveler sonuna kadar açılmıştı. Anlaşılan Hilal' in kurtarılışı sadece bir refleks sonucu gerçekleşmişti ki adam da tam olarak neden Hilal' in onun kucağında olduğunu anlayamamış gibi bakıyordu. Bu adamın böyle güzel hayat kurtarma refleksleri varsa Hilal hep düşme tehlikesi atlatmaya razıydı.

Adamın ilk bakışta en dikkat çekici yeri iri, kahverengi gözleriydi. Gözlerini süsleyen uzun, biçimli kaşlar ona etkileyici bakışlar atması imkanını sunuyordu. Adamın yüzündeki diğer göze çarpan yeri ise kemerli burnuydu. Burnu mükemmel değildi belki ama adamın yüzüne öyle bir hava katmıştı ki, Hilal hayatında daha önce böyle güzel bir burun görmediğini düşündü. Aşağıya doğru dümdüz inen sert görünüştü yanakları, köşeli bir çenesi vardı. Dudaklarıysa Hilal' in daha önce hiç bir erkekte görmediği şekilde çekiciydi. Bu oldukça sert yüz hatlarına sahip adamın saçlarıysa tam aksine yumuşacık görünüyordu. Arkaya doğru taradığı altın ışıltılı kumral saçları dalgalıydı ve uçlarında kıvrılıyordu. (Yazar notu: Boran işte desem de olurdu ama yinede tasvir etmek istedim :D)

Sıradaki GelsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin