Bölüm 4

1.4K 72 178
                                    


Since there's no more you and me
(Ortada sen ve ben kalmadığından beri)

This time I let you go so I can be free
(Bu kez gitmene izin vereceğim ki ben de özgür olabileyim)

And live my life how it should be
(Ve hayatımı olması gerektiği gibi yaşayacağım)

No matter how hard it is,
I will be fine without you
(Ne kadar zor olursa olsun,
Sensiz iyi olacağım)

Yes I will (evet olacağım)

Thought I couldn't live without you
(Sensiz yaşayamayacağımı düşünürdüm)

It's going to hurt when it heals too
(İyileşirken de acıtacak)

Oh yeah, It'll all get better in time
(Oh evet, her şey zamanla iyi olacak)

Even though I really love you
(Seni gerçekten sevmeme rağmen)

I'm gonna smile because I deserve too
(Gülümseyeceğim çünkü ben de hak ediyorum)

Oh It'll all get better in time
(Her şey zamanla iyi olacak)

*****

Atina' nın Pire limanından çıkan mütevazi vapur Tinos adasına varmış ve usulca Hora*' ya yanaşmıştı. Bu turisttik açıdan köşede kalmış ama hıristiyanlık dininde önem arz eden ada, daha ilk bakışta içindeki saklı cennetleri fısıldar gibiydi kulaklara. Sanki ada bulunmak isteyen bir bakireydi, Meryem' in ruhu, bir çok mucizenin ev sahibi. Nazlı bir genç kız gibi insanın yüzüne gülüyor, onu içine davet ediyordu. Gökteki martıların çığlıkları balık çeşitliliğini kanıtlıyor, ada halkı da sanki bunun bilincinde olarak genellikle balıkçılıkla uğraşıyordu. Sakindi Tinos, huzurun eş anlamlısıydı. Adanın en yüksek tepesinin, Citadel' in yamaçlarına dizilmiş zeytin ağaçları sarı bitki örtüsüyle birlikte seçiliyor, Hilal' e Ege bölgesini hatırlatıyor, garip bir aşinalık veriyordu. Oysa kilometrelerce uzaktı ülkesine genç kadın. (Hora: başkent veya şehir merkezi anlamına gelmektedir. Genellikle yunan adalarının şehir merkezlerinin isimleri adanın ismiyle aynı olmakla birlikte, şehir merkezinden hora diye de bahsedilir.)

Adanın diğer tarafına baktığında, tepede bir kaç tane eski tarz yel değirmeni görmüştü Hilal. Adeta vapurla değilde zaman makinesiyle gelmişlerdi buraya. Yel değirmenleri de adaya hakim olan renklere uyum salıyordu. Mavi ve beyaz... 

Tepelerden daha aşağılara inildiğinde yer yer küçük köyler göze batıyor, o köy yaşantıları insanın ilgisi cezbediyordu. Köylerin de altında, zeminde, yarım ay şeklindeki kıyı boyunca uzanan liman ve şehir merkezi asıl ilgi odağı oluyordu. Hilal limandan; tamda durduğu yerden, tüm bu sayılanları kademe kademe yükselen ada coğrafyasında görebiliyordu. Her şey açık seçik gözlerinin önündeydi. Tinos hem böylesine ortadayken hem de nasıl bu kadar gizemli olabiliyordu? Bilmiyordu Hilal... Ama adanın sırlarına müşterek olma isteği hüküm sürüyordu en derinlerinde. Genç kadın evlilikle açılacağını sandığı büyülü diyarların kapılarının aslında evlilikten kaçınca aralandığını düşünmüştü adaya attığı bu bakışla. Başarısız düğün törenini düşünmemeye çalıştı.
  
(TİNOS ADASI)

   (TİNOS ADASI)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sıradaki GelsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin