Zil çaldığı anda Liam'ın sınıftan hızla ayrılacağını biliyordum bu yüzden o daha yerinden kalkmadan adını seslendim ve beklemesi için işaret yaptım.
Suratında tatlı bir gülümsemeyle ayağa kalkıp bana doğru geldiğinde kalbimin oldukça tuhaf bir biçimde daha hızlı attığını hissettim. Sanki göğüs kafesimi delip geçmeye çalışıyordu.
"Selam."
Dudaklarını yalayıp bir adım daha yaklaştı ve ben bu sırada vücudundan gelen vanilya kokusunu hissettim. Teninin sıcak olduğunu tahmin ediyordum, dokunsan yanacakmışsın gibi, yanık izi derime işleyecekmiş gibi duruyordu. Ama boynu vanilya kokuyordu.
Boynunu öpmek istiyordunuz.
Derin bir nefes verdim. "Sevgilinle— Josh'la işler nasıl gidiyor merak ettim sadece. Geçen günkü akşamdan beri pek konuşmadık ve— ve sadece merak ettim hepsi bu."
Bir insana 'seninle bir şey konuşmam lazım' demek istiyorsanız kelimeler ağzınızdan dökülmeden önce gerçekten söyleyecek bir şeylere sahip olmalıydınız. Yoksa şu an benim düştüğüm durumda kendinizi bulurdunuz.
"Şey... güzel gidiyor? Yani sorduğun için teşekkür ederim o harika biri ve biz gayet iyi anlaşıyoruz. Geçen günden beri pek bir şey de olmadı aslında ve— gerçekten çok kibarsın, teşekkür ederim."
Gülümseyip elini koluma koyduğunda titrediğimi hissettim. Sanki elektrik direğine bağlı olan tüm kablolar şimdi benim bedenime monte edilmişti. —Sanki tüm şehirdeki elektrik akımı benden geçiyordu.
Gülümsedikten sonra önemli olmadığıyla alakalı bir şeyler geveledim ve gözlerine bakmamaya dikkat ederek işle alakalı bir şeyler sordum. "Maaşlarımızı da yakında alıyoruz." O kadar saçma bir cümleydi ki Liam'ın yüzünde oluşan hayal kırıklığını hemen fark edebiliyordunuz. Şey gibiydi 'cidden kelime haznen çok genişmiş Zayn'.
"Evet bir buçuk hafta. Sen harcayacaksın herhalde?" Tek kaşını kaldırdıktan sonra hâlâ kolumda olan elini kolum boyunca gezdirmeye başladı.
Bilerek mi yapıyordu bilmiyorum ama fazla flörtöz duruyordu— yani, hareket ettikçe yayılan parfümü, oldukça yoğun bakan gözleri ve kolumda gezdirdiği elleri.
İnsan tuhaf hissetmeden duramıyordu. Elimde değildi.
İşaret parmağı eklem içimde yumuşacık daireler çizerken nefesimi tuttum ve normal davranmaya çalıştım. Dişlerimin arasından "Evet." Dediğim sırada çizdiği dairelerin yerini elime doğru uzayan çizgiler aldı.
"Ben biriktiriyorum." Bileğimdeki damarların üzerinden geçerken bir an elimi geri çekmeyi düşündüm ama sonra her şeyi fazla abarttığımı düşünmeye çalıştım. —Muhtemelen aynısını Harry'ye de yapıyordur. Daha önce saçlarını kokladığını gördün sonuçta.
"E-evet, söylemiştin." Başka bir yöne bakarak cevap verdiğimde hafifçe kıkırdadı ve elini geri çekti. Sıcaklığının yokluğu tenimi anında mahvetmişti. Tenim tekrardan soğukla buluşmuştu.
"Evet, söylediğimi biliyorum. Sadece hatırlayacak mısın diye merak ettim o kadar." Sol gözünü kırptığında gözlerine baktığımı fark ettim ve tekrardan kafamı gözlerinden çektim ve o konuşurken yanağına bakmaya devam ettim.
Liam'ın gözlerine bakmak Medusa'nın gözlerine bakmaktan farksızdı. Sizi taşa çeviriyordu. Sizi hayattan siliyordu.
Ve o gözler o kadar güzeldi ki, akşam güneşinin kumsala vurmasından farksızdı. Kumsalı alıp denize çarpmasından daha acı vericiydi. Sizi öldürüyordu. Nefesinizi kesip kalbinizi yerinden söküyordu. Bilincinizi kaybediyordunuz.
Liam Payne'in gözleri katiliniz oluyordu.
O yumuşacık bakışların ardından ise tekrardan omzuma değen sıcak bir dokunuş ve sonrasında hızlı bir 'sonra görüşürüz'.
Liam gittikten sonra bir iki dakika arkasından baktım. Sınıfın ortasında, ayaktaydım. Güzel şeyler düşünüyordum.
Ama sonra Louis kapıda belirdi.
Sol omzumdaki iblis gibi bir anda ortaya çıktı. Hiçbir şey yapmamasına rağmen bir anda modum düştü ve ben kalbimdeki ağrının büyüdüğünü ve bir anda mental olarak yaşlandığımı hisssetim.
Yanıma doğru hızlı adımlarla gelirken bir yandan da kapıya bakıyordu.
"Bu göt si—"
"Sakın o kelimeyi söyleme."
Sesimin net çıktığını biliyordum. O da büyük ihtimalle bu yüzden cümlesini bitirmekten vazgeçti.
"Peki peki. Ama bu ibneyle ne işin var senin?"
Tek kaşı havada sorduğunda gözlerinin en derinlerine baktım. Louis'nin ne düşündüğünü umursamıyordum. Bana zarar veremezdi. O, Medusa'nın gözlerine sahip değildi.
"Arkadaş. Sohbet. Dost olmak. Yakın arkadaş. Gerçek kankalar. Pek tanıdık kelimeler değil senin için ha?" Yanından geçip gideceğim sırada kolumdan tuttu.
Liam'ın beş dakika önce ısıttığı yerler şimdi buz kesmişti.
"Sana o çocuktan uzak dur derim. Tüm okulun kendin hakkında hoşuna gitmeyecek şeyler konuşmasını istemezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
McDonald's Amazing Boys ★ ZIAM MAYNE
FanfictionOkul sınırları içerisinde iki yabancı, ders çıkışlarında iki aşık.