EPISODE 3

18.5K 72 40
                                    


Eveeett arkadaşlar ben geldim😈
Size 1k okunma için teşekkür ediyorum fakat yorumlarınızı ve oylarınızı da istiyorum çok şey istemiyorum öyle değil mi😉
Bunu yapacağınıza inanarak sizi bölümle başbaşa bırakıyorum💋

Şu kahrolası evde yatakta uzanmış banyoda onu ıslaktığım için donmak üzere bıraktığım Ebru, sapıklığına doyum olmayan bir insan saydığım müsvette, ve kendinden geçmiş ne yapsa bilemeyen ben vardım.
Şimdi bakalım bir elimizdeki kalan sağlamlara.
Durum sandığımızdan da kötüydü. Bir trafik kazası geçirmiş gibiydik . Bir ağır yaralı. Baştan bilerek arabayı uçuruma atmış bir manyak ve bu kazanın sonuçlarını hayatı boyunca hem bedeninde hemde ruhunda hiç unutmadan yaşatacak bir ben.

Bu hikayeyi okuyan ben olsaydım sanırım ben şunu yapardım. Bu kızın aklı yokmuymuş derdim. Bu yüzden pek mantıklı hareket ettiğim söylenemez.
Mantığım yoktu.
Kendimi hiç o kadar çaresiz hissetmememiştim. Cahillik benim damarlarımda dolaşıyordu . Kendimi o zamanlar öyle adlandırıyorum. Kendimi teselli edecek başka kelimelerim olmuyor şu dönemde .

Avutuyorum işte kendimi.

Bazı insanlar ne kadar kendini bu konularda bilgili zannetse de her yaşta öğrendikleri veya öğrenmek zorunda kaldıklarıyla biraz daha büyüyor.

Benim büyümem çoook zamanımı aldı ve aldığı tek şey zamanım değildi.

Orda evin bir köşesinde duruyordum. Gül'ü aradım. Bu dönem içerisinde günahlarıma ortak etmek zorunda kalmıştım dostumu. Dostumdu benim ve gerçek dost kelimesi onun yanında anlamı ifade edilemez bir kelimeydi.

Çabuk gelmeliydi. Ne kadar çabuk gelirse bu kabus bu akşam burda bitecekti.

Havanın ne kadar soğuk olduğunu pencereden sızan rüzgarla hissediyordum. Ebru'nun saçlarını ıslattığım için galiba dışarda donacaktı.

Hala o an bunu düşünüyor olmam bile komikti değil mi?

Ama bende buydum.

Cama çıktım. Gül ile telefonda konuştum ve sadece dediğim kelime şuydu.

"Koş, Ne olur çabuk gel! "

Sorgulamadan sadece dediği kelime beni rahatlatmıştı

"Tamam. Nereye? "

Ben bu sırada Ebru'yu yarı çıplak halden kurtarmıştım. Kapıya doğru desteğimle yürüyordu. Ali olayın akşını böyle hayal etmediği için şaşkınlıkla bakıyordu etrafına. Karışmıyordu çünkü ona olan bakışlarım bir katilin kurbanına bakışından farklı değildi.

Kapının girişindeki ayakkabıları ayağımla ittirdim. Kapıya yakın bir yere Ebru'yu oturtturdum. Ayakkabılarını giydirdim. Ali öylece durmuş bize bakıyordu hala. Götürme bu halde (!) deyişleri sadece o anda benim için sinek vızıltısı gibiydi. Duymuyordum. Hesap yapıyordum. Gül kaç dakikaya burda olurdu? Ben Ebru'yu kaç dakikada bu merdivenlerden indiririm? Ali tepemizden çekilecek miydi?
Bu sorularla uğraşırken ayakkabıları giydirdim. Kapıyı açtım. Ebru azda olsa kendine gelmişti. Yürüyebilecek kadar iyiydi.
İyi tarafından bakıyordum olaya.
Zaten sakinliğim rahatsız edici düzeydeydi.Her zaman kafasıyla konuşan bir insandım. Savaşan sadece beynimdi. Bedenim de bir o kadar sakin ve telaşsız.

Koluna girdiğim Ebru'yu merdivenlerden indirdim ve binanın girişindeki duvara oturtturdum.
İşte geliyordu Gül.
Gül esmerdi. Uzun boyu sporcu bir vücudu vardı. Gözüme daha önce bu kadar güzel görünmemişti kurtarıcımın adım sesiydi onun ayak sesleri boynuna atlamak istiyordum. Omuzunda saatlerce ağlamak istiyordum. Tanıdık bir yüz o durumda fazla rahatlatıcıydı.
Hiç soru sormadı. Ebru'yu kaldırdık. Kollarına girdik. Bulunduğumuz yer soğuk ve akşam saati olduğu için dikkat çekmiyorduk. Kimse dışarda değildi. Olduğumuz yerin biraz aşağısında bir park vardı . Oraya doğru yürüyüp bir banka oturduk. Dışarda zaman geçirmemiz lazımdı. Hem hasta olmadan hemde Ebru'yu ayıltıp eve götürmeliydik. Bankta oturduk üçümüz yanyana.

DANTELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin