Uyarılar: Ufak bir smut.
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma biter bitmez Sirius havalanmak için bahçeye çıktı. Hava da çok kötüydü, bulutlu ve soğuktu. İnsanın modunu değiştirip dünyada yapayalnız olduğunu hissettiren havalardandı. Sirius okulun taş duvarına yaslanıp bir sigara yaktı. Yarın Biçim Değiştirme'den önemli bir sınav vardı. McGonnagall son günlerde meslekler hakkında bilgi veriyordu, seçim yapamayanlara yardımcı oluyordu. Çapulcuların hepsinin gönlü seherbazlıktan yanaydı (kötülerle savaşıp kahraman olmaktan epey haz ettiklerinden dolayı). Yetenekli büyücüler olmalarına karşın notlarının olağanüstü olması lazımdı, yani ineklemeleri lazımdı, ama dördünün de çalıştığı yoktu. Daha çok, son sınıf olmanın büyüsüne kapılmış gibilerdi. İnsan Hogwarts'ta bir kez son sınıf olurdu.
Bahçenin öbür yanında oturan birkaç Slytherinli'yi tanıdı Sirius. Mulciber, Wilkes ve bir başkası daha. Etrafta çok gözükmezlerdi, asosyal gibilerdi. Slytherinlerin çoğu öyleydi, eh, en azından ölüm yiyen olanların çoğu. Bu Sirius'a hâlâ çok garip geliyordu, ama zamanla yokluklarına alışmıştı ve denk geldiğinde de kasvetli havalarından etkilenmemeye. Yine de onların olduğu tarafa bakarken tüyleri kalkıyor, sinirleri bozuluyordu.
Ağaçların oradan gelen kız grubunu görünce doğruldu. İçlerinde Hannah varsa tüyecekti. Kız Sirius'la geçirdiği akşamdan itibaren peşini bırakmamıştı. İlişki istiyordu. Sirius kızın sarı saçlarını görür görmez tabanları yağladı.
Kalenin sıcaklığına sarıldı. Merdivenleri çıkarken terlemeye başlamıştı. Ortak salona geldiğinde resmen terliyordu.
Yapacak bir işi yoktu, o da yatakhaneye çıktı. Okul gömleğinden kurtulup beyaz bir t-shirt giydi. Gözüne çarptı, Remus'un çantası yatağındaydı. Emin adımlarla banyoya girdi.
Banyo epey genişti. Dört duş, duvar boyunca dizili dört lavabo vardı, ortada da boş alan. Remus, ikinci lavaboda tıraş oluyordu. Sirius'u görünce başıyla selam verdi.
Sirius gitti onun yanındaki lavabonun ucuna oturdu. Muhabbet etmeye çalıştı, sıkıntıdan.
"O benim makinem mi?"
"Hayır, benim," dedi oğlan garipseyerek. "Niye senin olsun?"
"Bizimkiler birkaç kere kullanmıştı da, o yüzden." Musluğu açıp kapamaya başladı, asabi bir alışkanlık işte. "Sahi onlar nerede?"
"James Lily çiçeğiyle birlikte, Peter'da..." Çenesine indirdi makineyi. "Tanrı bilir nerede."
"İyi, iyi. Yarınki sınava çalıştın mı?"
"Teoriye göz attım. Akşamleyin pratik yaparız."
"McGonnagall iyice tırlattı. Dudakları ince çizgilere bürünmekten yakında yok olacak." Aylak cevap vermeyince devam etti. "Habire sınav, habire sınav."
"Öyle."
Remus'un sakalını uzattığını hiç görmemişti, kirliye kaçtığı an tıraş olurdu. Şu an bir yanı temiz, bir yanı kirliydi.
Sirius bozukdüzen bir ıslık tutturdu. Geçen radyoda duyduğu parçayı çalmaya çalıştı. Ayaklarını havada sallandırıyordu.
"Olman gereken bir yer falan yok mu?"
Remus'un sorusuyla elini göğsüne koydu. "Kibarca siktiri çekiyor musun Aylak? Alındım."
"Hayır," Sirius'a ikna edici bir gülümseme yolladı. "Gerçekten merak ettim."
"İnsan içine çıkamam," dedi. "Birinden kaçıyorum. Beni görürse bittim."
"Kim?"
"Annen."
![](https://img.wattpad.com/cover/119227295-288-k570279.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı | Wolfstar
RomanceÇapulcuların Hogwarts'taki son yıllarında büyücü dünyası acımasız, hava hep kapalı ve Peter için şeker yemek artık zararlı. Sirius'un bu karanlık zamanlarda tek istediği arkadaşlarının güvenliği. Ve birazcık da sevgi. Ya da; Sirius ve Remus dolunay...