Hey millet! Bundan sonra bölüm başlarına uyarı yazmamaya karar verdim, hem biraz spoiler olduğundan hem de neredeyse her bölümde zaten aynı temalar olduğundan. Son kez belirteyim; hikaye küfür, argo, ve smut içeriyor işte.
Sihirli günler;)"Debbie'nin hemen iyileşmesi gerek," dedi James, eldivenlerini çıkarırken. "Kowalski'yle ben idare edemeyiz. Ayrıca maç yarın."
"Maç cidden yarın değil mi? Vay be. Birkaç hafta sonra da noel. Sonra, bir bakmışız mezun olmuşuz."
"Aradaki sınav haftalarını atladın," eldivenini Sirius'a fırlattı. "Ağlamaya başlayacaksan sümüklerini buna sür."
"Hey hey bana bakın! Ben çetin-mert-korkusuz-Quidditch kaptanıyım. Benim gibi gerçek bir erkek asla ağlamaz falan filan."
James ona orta parmağını gösterirken soyunma odasına olan yolculuklarına Peter ve Remus da katıldı. Peter, ikisine avucundan birer tane Bertie Botts'un Her Lezzetten Fasulyesi verirken Remus, Gelecek'i okuyordu. Elinde yarısı yenmiş bir Balyumruk çikolatası vardı.
"Ne var ne yok Aylak?" James gazeteyi işaret etti.
"İç açıcı şeyler değil," Remus dudaklarını birbirine bastırdı. "Sihir Bakanı ortalarda yokmuş." Ön sayfayı gösterdi.
Sihir Bakanı'nın Gizemli Hastalığı
Sihir Bakanı Harold Minchum ekimden beri halk içinde görülmedi...
St. Mungo Sihirsel Hastalıklar ve Sakatlıklar Hastanesi bilgi vermeyi reddediyor... Bakanlık kritik hastalık dedikodularını onaylamadı...Sirius devamını okuyamadan Peter görüşünü kapadı. "Tatile çıkmıştır belki de." dedi dolu ağzıyla.
"Tatile çıksa bilinirdi, dahi." Remus ona bakıp güldü. "Hem, onca kaosun arasında tatile çıkmak mı? Akıl işi değil."
"Siktir! Yine Çimento çıktı – ya da Katran... Çamur da olabilir." Peter ağzındakini James'in eldivenine çıkardı. "Bir kere de güzel tat gelsin!"
Remus onu kendi hâline bırakıp konuşmaya devam etti. "Geçen gün Diagon Yolu'nda olanları biliyorsunuz, şimdi de sihir bakanının yokluğu panik yaratıyor. İnsanlar dehşet içinde – Gonzales ikizlerinin ailesi eve dönmelerini istiyormuş. Ernie Midges ise okuldan alındı bile. Dün gece babası gelip götürdü."
Sirius'un gözleri büyüdü. "Ne! Ama Hogwarts onların evlerinden daha güvenli, öyle olmalı! Seherbazlar var, sonra bütün o ekstra koruyucu büyüler. Ayrıca, Dumbledore'umuz da var!"
Remus bir süre duraksadı. "Bunlar insanları yatıştırmıyor belli ki."
"Bir saniye..." Sirius içerisinin soğuk olmamasına rağmen ürperdi. "Aramızda Hogwarts'tan ayrılmayı düşünen yok, değil mi?"
Ağzını açmasa da olurdu ama engelleyememişti kendini. Yine başlamıştı zavallı sorular sormaya. Yalnız kalma ve terk edilme korkularının su yüzüne çıkması o kadar kolaydı ki.
"Saçmalama." dedi James. Süpürgesiyle vurdu ona. Sirius aynı ifadeyi Remus'da da görünce rahatladı. "Güzel," dedi. Sesi götüne kaçmış gibi çıktı.
Neyse ki James konuyu değiştirdi ve uzun koridorda yürümeye devam ettiler; sadece dördü vardı, sesleri yankı yapıyordu. Sirius yorgunluktan ölüyordu. Ağrıyan boynunu ovuştururken James'in Remus'a bakıp pis pis sırıttığını fark etti.
"Boynuna kim saldırdı Aylak? Başka bir kurt mu?"
"Bu espriye çok kafa yordun mu?" dedi Remus.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı | Wolfstar
RomanceÇapulcuların Hogwarts'taki son yıllarında büyücü dünyası acımasız, hava hep kapalı ve Peter için şeker yemek artık zararlı. Sirius'un bu karanlık zamanlarda tek istediği arkadaşlarının güvenliği. Ve birazcık da sevgi. Ya da; Sirius ve Remus dolunay...