13; İyi Bir Ağabey

3.5K 242 34
                                    


Maçtan sonra bastıran yağmur pencereleri döverken, Sirius yatağındaydı. Saat henüz altıydı ama o yorganını kafasına kadar çekip horlama aşamasına gelmişti; çok yorgundu. Ayağının dibindeki Bitkibilimi ödevi de sinirlerini bozuyordu.

Son yarım saattir yaptığı gibi dışarıyı izlemeye devam etti. Gerizekâlı kardeşini düşünüp durdu. Neden düşündüğünü de bilseydi keşke. Regulus'un onu bir saniye için bile aklına getirmediğine emindi. Herif için tarih olmuştu o. Black soyadlı herkes için öyleydi (amcası hariç, ki o da soyismini değiştirmişti ya). Yine de laftan anlamaz veletler gibi -veya iyi bir ağabey gibi- Regulus'u merak ediyordu. Ediyordu. Bunun için, kendinden nefret ediyordu.

Tüm bu zaman boyunca kendi yatağında sessizce ödevini yapan Remus kalemini bıraktı. Vücudu Sirius'a dönüktü. "Beyninin aşırı çalıştığını buradan duyuyorum," dedi.

Sirius ellerini başının arkasında birleştirdi. "Beynimi sikeyim." dedi. Ciddiydi.

"Ne oldu? Galibiyet sonrası hiç böyle olmazdın."

"Havaya giremedim bir türlü." Dediği doğruydu. "Parti işi yattı. Peter gibi beşinci sınıflarla kumar mı oynayayım? Çatalak gibi koşacak bir sevgilim de yok. İnek gibi yatacağım yani."

"Oral seks?"

Remus'a delirmiş gibi baktı.

"Şakaydı. Ödevimiz var," dedi Sirius'un ayakucundaki kitaplara bakarak. "Hem, şu saatte, burası fazla ulu orta olur."

Remus'un gülüşüne başını iki yana sallayarak karşılık verdi. "Tabi ki, ulu orta olur Remus. Yan odadan Ritchie'yi duyabiliyorum. Senin bu 'şakaların' beni öldürecek."

Remus'un ona teklif edebileceği tek şeyin oral seks olması biraz üzücüydü tabi. Oral seks güzeldi, harikaydı, ama insanın bazı ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. Duygusal ihtiyaçlarını, mesela.

"Sirius? Önümüzdeki pazartesi İhtiyaç Odası'na gidebiliriz, belki? Son iki saat boş. Dikkat çekmeyiz."

Hah, şimdi de seks teklif ediyordu. Seks güzel olurdu, muhteşem olurdu, ama–

Ama'sı yoktu. Sorun tamamen Sirius'taydı. Aptallık ediyordu, klasik Patiayak. Her şeyde kusur bulmaya devam ederse en sonunda kıçının üstüne oturacaktı. Sonrada dünyada en hoşlandığı şeye kavuşmuş olacaktı: yalnızlığa.

"Anlaştık. Bizimkilerden ayrıldıktan sonra ortak salonda buluşuruz."

Remus yavaşça başını salladı. Sirius'un verdiği düz cevaba rağmen tereddüt ettiğini anlamış gibiydi. Hafifçe gülümsedi. "Jele ihtiyacımız olacak."

Sirius gülüp doğruldu. "Merlin! Jel mi?"

"Sirius Black!" Remus da doğruldu, gülmekten kızarmıştı. "İkinci sınıftan beri seks uzmanı gibi dolaşıp bize hava attın!"

"Yani? Erotik her şeyi illa bilmem mi lazım?"

"Erotik bir şey değil o, seni cahil."

Sirius devam etmesi için bekledi. Dayanamadı, "Bir tür masaj mı..."

"Hayır. Ciddi misin? Aslında, dur– evet, tahminde bulun. Epey eğlenceli oluyor."

"Lanet şey ne işe yarıyor hemen söyle Lupin!"

"İyi," sırıtmaya son verdi. "Acımasın diye, lazım." dedi.

Oh. "Oh. Doğru. Acıyacak, değil mi?" Remus'un canını yakmayacağından adı gibi emindi. Yine de, tırsmıştı biraz.

"Hayır tabi ki. Merak etme." dedi Remus temin edici bir şekilde. Sirius temin oldu.

Kafası az çok dağılmıştı. İstemeyerek Bitkibilimi kitabına uzandı. "Bitirdin mi?" diye sordu.

"Sekseninci sayfadayım."

Kitabı açtı. "Sondan başlayayım. Ortada buluşuruz." dedi ve göz kırptı. Remus abartıyla göz kırparak karşılık verdiğinde, kafası tamamen dağılmıştı artık.

***

Önce, Sirius uyandığını anlayamadı.

Kıpırdayamıyordu. Hâlâ rüyada gibiydi. Hissettiği korkunç şeyleri, hâlâ hissedebiliyordu. Boşlukta süzülüyordu. Tek başınaydı. Bir daha asla mutlu olamayacaktı. Yalnızdı. Çaresizdi.

Sonra, Regulus'u hatırladı. Regulus onu mahvetmişti, çok fena incitmişti. Sirius'un tek sahip olduğu oydu, ve o bir ölüm yiyendi.

"Sirius?"

Sirius büzülmüş midesi normale dönerken, gözlerini kırpıştırdı. Arkadaşlarının horlamalarını işitti. Sonra yatağı bir ağırlıkla ezildi.

"Sirius diyorum." Biri onu sarstı. Karanlığın etkisiyle ürküp dokunuştan kaçtı.

"Benim, Remus. Remus," dedi fısıltı. Bu sefer dokunmamaya özen göstermişti.

Sirius yutkunup konuşmak için ağzını açtı. Sesini bulamadı.

"Rüyaydı, hepsi rüyaydı. Güvendesin. Bak. Güvendesin işte." Pencereden gelen ay ışığı kelimelerin sahibini aydınlattı. Gerçekten de Aylak'tı.

Sirius rahatlayarak onu kendine çekti. Sadece biraz yaklaşmasını isterken Remus yorganı açıp yatağa giriverdi, Sirius'un yanına yattı. "Geçti. Rüyaydı. Rüyaydı. Rüyaydı. Bitti."

Sirius ağlamak istedi ama gözleri dolmuyordu bile.

"Sirius?" Remus elini bulup tuttu.

"İyiyim," dedi tepki filan vermesi gerektiğini düşünerek, korkutuyordu çünkü Remus'u. Sesinin çıkması şaşırtıcıydı. Bir süre bir daha konuşamayacağını sanmıştı.

Oğlanın rahatlayıp nefesini verdiğini fark etti. Yüzünü göremiyordu, çok karanlıktı.
"Ağlıyordun," dedi. "Uyandım ve on kez sana seslendim."

Ağlamış mıydı? Bu şu an neden ağlayamadığını açıklar mıydı? Gözyaşları tükenmişti belki.

"Konuşmak istersen..."

Sirius fısıltıdan bile sessizce "Hayır," dedi. Konuşursa biterdi. Çökerdi herhalde.

"Nasıl istersen."

Remus'un yüzü kapkaranlıktı. İyice yaklaştı ona. En azından gözlerini görene dek. Badem şeklindeydi gözleri, çok güzeldi. Nefesleri birbirine karıştı. Sıcaktı. Her şey sıcaktı. Sirius'un kalbi hızlanmaya başladı; korkudan değil heyecandan. Soğuk vücudu ısınıyordu.

Herkes güzel şeyler hissetmek ister. Sirius, o an herkesten çok istiyordu bunu. Öyle ki, bulamadığı sesini buldu ve çatallanmış sesiyle sordu. "Lütfen Remus, öper misin beni?"

Daha önce hiç 'sadece' öpüşme olmamıştı. Çünkü fazla samimiydi. Anlaştıkları şeyde, o yalnızca bir araçtı. Remus nefes alıp vermeyi kesti. Sirius seçimi ona bırakmıştı.

















Özür diliyorum djdndjxx

Ay Işığı | WolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin