"Sirius? Kıçın sandalyeye mi yapıştı?"James kolunu dürtüklerken hâlâ Regulus'un dakikalar önce çıktığı giriş kapısına bakıyordu. "Hadi dostum – uykum var benim."
Yavaş hareketlerle doğrulup Peter'ın (gene dakikalar önce) önüne bıraktığı defterini aldı. Masadan kalkarlarken Remus'un ısrarcı bakışlarını hissedebiliyordu.
Öğrenciler esneyerek, tok karınlarını ovuşturarak veya ödevler hakkında hayıflanarak merdivenler fikir değiştirmeden basamaklara atlıyıp,
yatakhanelere dağılıyorken, Hogwarts'da bir gün daha sona ermiş oluyordu. Daha dün sandıklarıyla okula geri dönmüşler gibi hissettirse de, bugün ekimin ikinci günüydü, zaman sahiden de altın snitch gibi hızla uçup gidiyordu.Sirius bunu asla yüksek sesle itiraf etmezdi, ama okulun bitmesini istemiyordu. Bu sene son senesiydi, sonra bir iş bulması gerekecekti, belki de bulamayacaktı çünkü FYBS'yi şu aralar pek takıyor sayılmazdı. Her ne olursa olsun, bütün yılı burada, karmaşadan uzakta geçiriyorlardı, ve Hogwarts'tan güvenli yer yoktu. Peki ya herkes mezun olunca ne olacaktı? Sirius Gelecek Postası'nda arkadaşlarının ölüm haberlerini okumak istemiyordu, veya aynı sınıfta ders dinlediği bir çocuğun ölüm yiyen olduğunu öğrenmek. Ama elbette kesin şeyler değildi bunlar, kim bilir, belki de yıl bitmeden biri çıkıp Voldi'nin ağzına sıçardı ve her şey normale dönerdi.
(Sirius pek sanmıyordu.)
Yine de kesin olan bir şey vardı, o da okul bitince her şeyin değişeceğiydi.
Ve Sirius'un tek dileği, üç arkadaşıyla bağlarının kopmamasıydı.
Ki zaten mezun olunca aynı eve çıkmak konusunda anlaşmışlardı, bu çantada keklikti. Sonra sırayla kariyer ve evlenmek geliyordu. İşte kırılma noktası da buydu. James'in Lily'le epey ciddi gözüken ilişkisi onu çeteden ayrılan (burada bahsedilen tamamen ayrılmak değil tabii ki; başka bir evinin olması ve dolayısıyla birlikte daha az vakit geçirmek...) ilk olası kişi yapıyordu. Bundan şikayet etmiyordu Sirius, zaten edemezdi de, eninde sonunda gerçekleşecek şeydi bu. Ayrıca çift olarak da seviyordu onları.
Geriye Peter ve Remus kalıyordu.
Peter'ın hemen evleneceğini sanmıyordu, kariyer yapacağını da; onu hep seherbazlıktan erken emekli olmuş çikolatalı kurbağa kartlarını yorumlayan bir radyo spikeri olarak falan düşünmüştü. Nedeni de, yoktu çünkü... Öyle işte.
Remus'a gelince. Onun sadece... Yanında kalmasını diliyordu. James'den sonra en iyi dostu oydu, elbette yanında kalmasını istiyordu. Hatta dolunayda kolayca sıvışabilmeleri için daireleri ormana yakın bir yerde olacaktı, bunları bile planlamıştı Sirius.
Sadece, eve geldiğinde orada tanıdık bir yüz görmek güzel olurdu.Onlardan başka kimsesi yoktu.
"Peri ışıkları." dediğini duydu James'in. Şişman Hanım kenara çekilerek ortak salonu gözler önüne serdi. Sırayla içeri girdiler.
"Ben direk yatakhaneye gidiyorum." Odanın ortasında bir süreliğine durdu. "Yorgunum da."
"Evet, bende," dedi Remus.
"Ben bir Lily'e bakayım."
"Hani uykun vardı senin?"
"Öyle, ama..." James her kelimesinde bir geri adım attı. "Sanırım onu özledim. Sonra görüşürüz."
"Görüşürüz." dedi Sirius boşluğa doğru.
Merdivenleri çıkarken yarına istenilen bütün ödevleri kütüphanede bitirdiği gerçeğiyle hafifledi, Peter'sa adeta acı çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı | Wolfstar
RomantizmÇapulcuların Hogwarts'taki son yıllarında büyücü dünyası acımasız, hava hep kapalı ve Peter için şeker yemek artık zararlı. Sirius'un bu karanlık zamanlarda tek istediği arkadaşlarının güvenliği. Ve birazcık da sevgi. Ya da; Sirius ve Remus dolunay...