Merdivenler ▲

182 7 0
                                    

Hep beraber sahile gittik. Aklım da hala Derin ve Burak vardı. Gerçekten benim düşündüğüm gibi miydi yoksa ben mi biraz fesattım. Derken... Pera bana döndü. Kısa saçını arkaya savurarak konuşmaya başladı. 

-"Sence neden o ikisi orada kaldı? Yani ben ve Derin uzun zamandır arkadaşız.  Olsaydı bana söylerdi." dedi. Konuşurken bir yandan da güneş yüzüne vurduğu icın çantasından güneş gözlüğünü çıkartıyor du. Kendimden emin bir şekilde konuştum.

-" Olabilir... Sen birini sevsen ya da onunla çıksan Derin e söyleyebilirsin. Ama... Belki Derin zaman istiyordur. Duygularından emin olmaya da bilir. Ne bileyim ya ..." dedim. O da hiç duraksamadan,

-"Ama... neyse ya haklısın" dedi. Ben de Kaan ve Miraç a kafamı çok döndürmeden baktım. Ikisi de etrafı seyretmeyi kesip bana baktılar.

-" Yanımıza gelsenize?!" dedim şirin bir ses tonuyla. Yanımıza biraz daha yaklaştılar. Miraç her zaman ki sessiz tavrını takınmıştı. Tuhaf bir çocuk. Yani açık konuşmak isterim ki sıradan erkeklerden değil. Yani... normal bir erkek, ne kadar yakışıklı olursa olsun yanında iki kız varken bu kadar sessiz olmayı tercih etmez. Miraç tanıdığım hiçbir erkeğe benzemiyor. Ama Kaan onun çok zıt kutbu... Örneğin ben bunları düşünürken, dikkatimi şu lafla dağıttı,

-"Eylül, Gözlerin neden Bu kadar mavi?!" o an da attığım tiz kahkahayla, Miraçın bana tuhaf tuhaf bakması bir oldu. Açıkcası bu komiğime gitmişti. Hem de hoşuma. Çünkü ben gülerken o da gülüyordu onun gülüşü çok güzel ve içtendi.

-"Salak!" dedim onun omzuna vurarak. Bu sefer de Miraç gülmüştü ama ağzının kenarıyla güldü. İşte... İşte bu gülümse! Bana ne zaman laf soksa hemen böyle gülüyordu.  Ikisininde mi gülümsemesi tatlı olur ya!? Baya yürüdükten sonra sahil sonuna geldik. Yola çıkılan merdivenlere giderken. Sürekli Kaan ve Miraç a bakıyordum. Bu kadar farklı insanlar nasıl arkadaş olurdu. Bide Miraç en çok onunla konuşuyordu.  Anladığım kadarıyla Buraktan daha çok seviyordu. Merdivenlere gelince ayakkabılarımızı giymeye çalışıyorduk. Ayaklarımız baya kumluydu Haliyle. Merdivende demir yoktu. Ben tam birinci tekini giydim derken dengemi kaybedip düşüyordum. Kiii ! birisi beni tuttu.Doğrulmaya başladım.  Ya da çalıştım diyelim. Ayağa kalkınca arkamı döndüm. Tek kişi değildi. Miraç bir kolumdan Kaan bir kolumdan ( ya da dirseğimden) tutmuştu. Bunu anlamamın sebebi ise doğrulurken de yardım etmişlerdi. Hissettim çünkü...

-"Özür dilerim yaa sakarlık... Ben herzaman ki halim işte." dedim mahçup mahçup.

- "Bu güzel mesela bir huyunu daha öğrendim. " dedi Kaan. Sevimli olmaya çalıştım. ( Ama olamadım tabii. Neyse konumuz bu değil ^_^) Miraç malı ise tam tersi bir cümle söyledi,

-" Allahım! ne günah işledim de bana Eylülün her huyunu ögretiyorsun?" dedi yakınırcasına. Salak salak baktım ona... Vedalaştıktan sonra ( Miraçla değil.  ) bir otobüse bindim eve gittim. 

Medya da EYLÜL var :)

Son UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin