Rose ;
"Tony, abartmasan diyorum."
Saatlerdir beni azarlayan Tony söylendiğimde kaşlarını çatarak bana döndü. Söz dinlemeyip olaya karıştığım ve sonucunda yaralandığım için bana kızıyordu. Benim için endişelenmiş olabilirdi ama bu da aşırı fazlaydı yahu. Bir gün ben de tam anlamıyla ajan olup olaylara karışacaktım, görevlere gidecektim. Antrenman olmuş sayılırdı bu olay, ne olacaktı ki?
"Yüzbaşı'nı dinlemeliydin bücür. Ya daha ağır yaralansaydın?"
"Ama... bir şey olmadı işte."
Omuz silkip konuştuğumda gözlerini devirdi. Sonra ise derin bir nefes aldı ve yanımdaki sandalyeye oturdu. Saatlerdir beni annem gibi azarlaması onu yormuş olmalıydı. Yüzünde ciddi bir ifade vardı ve bu Tony'e hiç yakışmıyordu. "Somurtmayı kes Tony." Saniyeliğine gözlerime bakıp tekrar başını çevirdi. Onu güldürmeyi başaracaktım. Yüzümdeki geniş sırıtmayla parmağımı ona uzattım ve tehdit ettim.
"Ciddi olmayı bırakıp eski haline dönmezsen seni elektriğe boğarım."
Söylediklerimi duyduktan sonra kendisini tutmadı ve ufak bir kahkaha attı. Sonra ise bana bakıp gülümsedi ve sarılmam için kollarını açtı. Hiç vakit kaybetmeden ona sarıldım. Bana bir baba gibi davranan bu egoist herifi seviyordum. Hem arkadaşım, hem de babam olmuştu. Hiç tatmadığım-tatmış olsam da hatırlamadığım- baba sevgisini onun sayesinde yaşıyordum. Odaya birinin girmesiyle Tony'den ayrıldım ve gelene baktım. Steve kıyafetlerini değiştirmiş, her zamanki ciddi tavrıyla karşımda duruyordu.
"Gidip bir bardak kahve içmeye ne dersin Stark? Biraz da ben azarlayayım ufaklığı."
Tony kıkırdarken ben suratımı buruşturdum. Tony'i susturmak mümkündü ama Steve hiç duraksamadan ve ciddi ifadesini kaybetmeden azarlamaya devam ederdi. Üzerinde oturduğum yatağa uzandım ve yorganı kafama çektim. Kapının kapanışını ve yanımdaki sandalyenin çekilişini duymuştum.
"Seni azarlamayacağım Rose. Tony yeterince bunu yapmış gibi duruyor."
Rahat bir nefes aldım ve gülümseyerek kafamı yorganın altından çıkardım. Steve bu halime gülümsemişti. Onun yaralanmamasına sevinmiştim. Yüzünde bir iki sıyırık vardı ama benim gibi hastanelik olmamıştı. Belki sözünü dinlesem bana da bir şey olmazdı ama dinlememiştim. Kesinlikle pişman değildim. Tekrar aynı şey olursa yine söz dinlemeyip ortaya atlardım. Oturur pozisyona geldiğimde konuşmak için boğazımı temizledim.
"Kimdi o manyak?"
Steve yüzündeki gülümsemeyi kesti ve Kaptan Amerika haline geçiş yaptı. Düşünceli bir ifadeyle yüzüme bakmasından onun da çok bir şey bilmediğini fark etmiştim.
"Anlaşılan bizi öldürmeye çalışan kötü adamlar ordusundan biri."
Yüzümde nasıl bir ifade oluştu bilmiyordum ama Steve bu halime gülüp "Merak etme genelde kötü adamlar kaybeder." Dedi. Hafifçe gülümsedikten sonra kafamı odadaki televizyona çevirdim. Bize düzenlenen saldırıdan bahsediliyordu. Neyse ki halktan uzak bir yerde olmuştu ve kimse zarar görmemişti. En azından Steve'in motoru ve ben dışında kimse...
"Adamımız Kış Askeri."
Kızıl saçlarını savurarak havalı bir şekilde içeri giren Natasha'ya hayran olmadan edemedim. Harika bir kadındı ve her genç kız bir gün onun gibi olmak isterdi. Ah, tamam asla bir Kara Dul olamayacağımı biliyorum ama en azından biraz benzeyebilirdim. Elindeki dosyayı Steve'e uzattıktan sonra bana bakıp gülümsedi. "Naber bücür? "
Göz devirdikten sonra iyi olduğumu söyledim. Oda da sessizlik oluştuğunda sıkıntıyla nefes verdim. Steve son derece odaklanmış bir şekilde dosyayı inceliyordu ve Natasha'da elindeki telefon ile birilerine mesaj atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYSTERY LIGHT (Captain America)
FanfictionYenilmezler'in uğraştığı sorunlar bitmek bilmiyordu. Bu sorunlardan biri de HYDRA'nın oluşturduğu 'gelişmişler projesi'ydi. Rastgele buldukları bir formül normal bir insanı gelişmiş, yani bir mutant, yapıyordu. İlk deneklerinde başarı kaydetmişlerdi...