ANILAR

11 0 0
                                    



Yaşlı adam rafın birinden birbirine iliştirilmiş üç tane şişeyi eline alarak:

– Şu ilk şişe genç bir kızın saf berrak sevgisi, ikinci şişede hayalleri var, üçüncüde ise endişeleri.

Cengiz renkli şişelerin arasında duran kapkara şişeyi işaret ederek:

– Peki, bu siyah şişede ne var?

– Bu bir mahkumun duygularını barındıran bir şişedir.

– Ya bu gül desenli olan kutuda ne var?

– Bir çocuğun hayalleri var onun içinde.

Cengiz şaşırmıştı gördüklerine, duyduklarına inanamıyordu. Avare gibi rafların arasında dolaşıp şişeleri, kutuları, çömlekleri inceliyordu.

Yaşlı adam eline yeşil bir şişe alarak:

– Hayallerini bana verdiğin anı hatırlıyor musun?

– Hayır, ben daha önce buraya hiç gelmedim.

– Olabilir, bir düşün dedi yaşlı adam ve elindeki şişenin mantar tıkacını çıkartıp onun eline verdi.

Cengiz şişenin içine baktı, aniden o eski yıllara gidiverdi.

Okulu bitince iş aramaya çıkmıştı. Nihayet bir iş bulmuştu. Kasabada bulunan son nalbandın yanına çırak olarak girmişti. Hayatının en huzurlu günlerini ustasının yanında geçtiğini hatırladı. Ustası eski kültürü yaşatmaya çalışan biriydi. Onun yanında nalbant mesleğinin yanı sıra dürüstlüğü, sabrı, çalışkanlığı, hoşgörüyü öğrenmişti.

Ailesiyle büyük şehre göçtüğünde de bu özelliklerinden dolayı bir harada hemencecik iş bulmuştu. Yeni işinde maaşı onu tatmin edecek kadar olmasa da ustasından öğrendiklerini sabırla uygulamaya başladı. İlk atı nalladığı hatıralar canlanıverdi gözünün önünde. Huysuz bir atı işaret etmişlerdi. Belki de onu denemek amaçlı o huysuz atı getirmişlerdi önüne. Cengiz ata temkinli yaklaşıp ürkütmeden boynuna sarılıp onu sevmiş, okşamıştı. Kulaklarının ardını kaşıyıp sevgisini göstermişti. O huysuz at uslanmış, yeni nalının takılmasını sabırla beklemişti. Cengiz toynağı eline alıp üstünü altını incelemişti her dört ayağın aşınmalarını bozulmalarını tespit etmişti. Daha sonra atın tırnaklarını maya bıçağıyla kesip, törpüyle düzeltmişti. Nalın oturduğu yüzeyin çok düzgün olması gerektiğini ustasından öğrenmişti. O kısma ayrı bir özen göstermişti. Toynağın ölçüsünü çıkartıp bir nal seçmişti. Nalı toynağın üstüne koyup iki yandan inceledikten sonra pırıl pırıl parlayan mıhlarla nalı sabitlemişti.

Cengiz şişeyi kapatıp yaşlı adamın yüzüne soru dolu gözlerle baktı.

Yaşlı adam küçük tahta bir kutu uzatarak:

– Burada da dürüstlüğün, sevgin bulunuyor, dedi.

Cengiz büyülenmiş gibiydi. Bu tahta kutu nedense ona tanıdık geldi, hatırlamaya çalıştı. Kutunun içinde neler var merakı daha ağar bastığından soru sormadan onu açtı.

Yine geçmişe gitti. Harada atların tımarını yapıyordu. Leydi isimli kısrağın kadife misali tüylerini kaşağıyla tarıyordu. Sabahtan bu yana çalışmış yorulmuştu fakat daha önünde üç hara daha vardı yemlenecek, temizlenecek. Yıllardır çalışıyordu bu haralarda, maaşı ise yetmiyordu. Diğer çalışanlar da memnun değillerdi maaşlarından, onların arasına gireli düşünceleri değişmişti. İşinin çok gelirin az olduğunu düşünmeye başlamıştı. Buraya nalbant olarak işe başlamıştı fakat yapmadığı iş kalmamıştı. Boş zamanlarında atları tımar ediyor, yemliyor, altlarını temizliyordu. Bu günlerde canı sıkkındı elindeki tel uçlu kaşağıyı biraz sert kullanmış olmalı ki Leydi önce başını çevirip iri gözleriyle ona baktı, huysuzlanıp tepindi. Geçen yıllar ve sıkıntılar ustasının öğrettiklerini unutturmuştu. Eskisi gibi sabır gösteremiyor hayvanlara, arkadaşlarına kötü davranıyordu.

Diğer haralardaki işi bitince, evine doğruyola çıktı. İş çıkışı bir iki duble rakı içmeyi bu günlerde alışkanlık halinegetirmişti. Yolunun üstünde bulunan bara girip, her zamanki yerine oturdu.Garson onun siparişini bildiğinden hemen içkisini servis etti. Cengizdüşüncelere dalmış içkisini yudumlarken, bir adam belirdi masanın öbür ucunda.    

SİSLER DİYARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin