Ruffols için ilk günler gayet iyiydi. Ama eninde sonunda yiyecekleri bitecekti. Dahada kötüsü Kuzeye gittikçe hava soğuyor ve kar fırtınaları başlıyordu.Ruffols'da bir kar fırtınasının ortasında kalmıştı. Zorlukla yürüyor ve hiçbir şey göremiyordu. Sonunda karşıda bir köy görür gibi oldu. Oraya doğru yürümeye başladı başka seçeneği yoktu. Köye varır varmaz bir hana girdi. Hannın içi dışarıya göre çok sıcakdı. Ruffols biraz rahatlamıştı kapşonundan yüzü görünmüyordu ve boş bir masaya oturdu. Titriyordu handaki herkez ona bakıyordu. Yabancı olduğu hemen anlaşıldı. Ruffols kapşonunun altından etrafı izliyordu birden bi adam yanına geldi. "Merhaba delikanlı uzun bir yoldan geliyorsun sanırım. Yorgun görünüyorsun izin verde sana bi içki ısmarlıyim" Yanına oturdu ve bir garsonu yanına çağırdı 2 bardak içki istedi. Ve Ruffols'a döndü. "Kötü görünüyorsun evlat eminim açsındırda ve bahse varım kalacak bi yerin ve hiç Altının yok." Ruffols adama döndü "Altınım olmadınız biliyorsun o zaman benden ne istiyorsun?" Hala titriyor du "Korkma evlat ben senden birşey istemiyorum. Ama buradakiler yabancıları hiç sevmezler" O sırada kadın içkileri getirdi Ruffols içkiyi alıp yavaşça içmeye başladı. Sonra adama bembeyaz olmuş suratıyla baktı "Ben başımın çaresine bakarım." Dedi yorgun bi sesle. İçkisine dokunmayan adam "öğlemi" diye güldü yüksek sesle "Tamam öyleyse hadi Çek kılıcınıda göster kendini"Dedi ayağa kalkarak arkasında duran kocaman kılıcı aldı. Ruffols zaten sinirliydi ve babasını öldürdüğü kılıcı çekip adama salladı adam çok küçük bi hareketle yana çekildi. Ruffols yüz üstü yere düştü sonra sinirle ayağa kalktı. "Benden ne istiyorsun be adam" diye haykırdı. Handaki herkez onlara bakıp gülüyordu. Adamda hafif sırıtarak "Bak evlat ne yiyeceğin var ne kalacak yerin var nede Altının daha kılıc tutmayı bile bilmiyorsun. Bu gece misafirim ol. Sana red edemicegin bi teklifim olacak ne dersin?" Ruffols sakinleşmişti ve adamın misafiri olmayı kabul etti mecburdu. Ve handan çıkıp adamın evine doğru gittiler.
