Zaman yaklaşıyordu. Yol için son hazırlıklar yapılmaya başlamıştı. Ruffols erkenden uyanmış kılıcıyla talim yapıyordu. En sonunda Jon uyandı. "Neden bu kadar sinirlisin evlat?" Ruffols daha cok sinirlendi kılıcını yere attı ve adama Doğru yürüdü. "BEN SANA GÜVENDİM!" Adam sakinliğini korudu. "Anlat. Ne oldu."
"Senin verdiğin son işi de yapıp eve dönüyordum. Biriyle karşılaştım benim hakkımda herseyi biliyordu! Nasıl!?"
Adam korkmus gibiydi.
"Nasıl biriydi evlat?"
"Yüzünü göremedim. Kapalıydı Uzun beyaz saçları vardı ve ve evet simsiyah gözleri. Hayal gördüm sandım."
Adam hic bir şey söylemeden hızla içeri girdi geri geldiğinde elinde kırmızı yakutlarla süslü renkli hançerler vardı.
"Buraya kadar gelmişler nasıl! Köy mühürlüydü!"
Adam kendi kendine konuşurken Ruffols adamı izliyordu
"Al şunu bu gece çok hareketli geçecek"
Ruffols en sonunda sorabildi.
"Kim bunlar?"
"Gölgeler"
Ruffols'un annesinin masalları geldi bir an aklına gözleri doldu ama hemen sildi. Ağlamamalıydı.
"Sadece masal. Gerçek olamaz"
Diye itiraz etti Ruffols.
"Ne yazikki evlat hepsi gerçek ve şimdi seni istiyorlar neden bilmiyorum ama istiyorlar"
Ruffols hançeri sıkıca kavradı
"Bana herseyi anlat!"
Adam bi sandalyeye oturdu
"Onları sadece onlar görmeni isterse görürsün onlar tüm insanların ölmesi kendi ırklarının çoğalması için çalışıyor. Bazıları tanrı onları yaratmış ama yaptıkları yüzünden bunları yer yüzünden yok etmiş ve bizi yaratmış ama içlerinden biri kaçmış. Ve daha çoğunun da kaçmasına yardım etmiş. İnsanlar ve gölgeler yüzyıllarca savasmışlar sonunda en büyük savaşta insanlar ışık kristalleri sayesinde gölgeleri yok etmiş. Bu hançerler onlara zarar verebilecek tek şey. Tek sorun onları nasıl bulacağız ve 1 hafta sonra sen gideceksin bunu çabuk yapmalıyız."
Ruffols herseyi dinledikten sonra biraz düşündü. Içinde olduğu durum berbattı ama sonunda kendini toparladı.
Hadi aramaya başlayalım o zaman.