Harry, Gryffindor ortak salonunda bir an için durup odaklanmaya ve içinde bulunduğu durumu tam anlamıyla kavramaya çalıştı. Arcanus Grines mürver asayı ele geçirebilmek için Albus Dumbledore'un mezarına doğru ilerliyordu. Harry bunun iyi niyetli bir girişim olmadığından neredeyse emindi çünkü gecenin bu saatinde yapılan böyle bir yolculuğu açıklayabilecek hiçbir mantıklı sebep bulamıyordu. Öte yandan mürver asanın efendisi kendisiydi. Bu durumda asa, Grines onu ele geçirse dahi istediği gibi çalışmayacaktı; çünkü asıl sahibine boyun eğdirilerek alınmamıştı. Albus Dumbledore'un öğretmenler odasında asılı portresi de bunu açık seçik ifade etmiş ve Harry'nin asayı yeniden Beyaz Mezar'a bırakma kararını onaylamıştı.
Öte yandan bahsedilen mürver asaydı. Sihir tarihi boyunca elden ele dolaşan, etrafına felaket ve ölüm getiren büyülü bir silah. Harry tekrar düşününce, bu silahın her defasında sahibinden zorla alınmış olduğuna inanası gelmiyordu. Gelmiyordu gelmesine ama bir şekilde onu ele geçirenler için bir şekilde işlemiş ve arkasında kanlı bir iz bırakmıştı. Zaten Dumbledore dememiş miydi Voldemort ile ikisinin sihrin hiç bilinmeyen diyarlarına yolculuk ettiğini? Henüz efendileri yok edilen İnferiusların nasıl hareket edeceğini dahi öngöremedikleri bir dünyada mürver asa sahipliğine güvenebilir miydi?
Bununla beraber aynı derecede önemli bir başka sorun daha vardı: Dumbledore'un mezarının göz göre göre ikinci defa talan edilmesine göz mü yumacaktı?
Harry'nin kafasındaki bu sorulara kendi kendine verdiği cevap çok netti: "Hayır!"
Artık kararını verdiği için rahatlayarak hemen çapulcu haritasını yerden alıp cebine koydu. Ardından koşmaya başladı, portre deliğinden o kadar hızlı geçti ki Şişman Kadın'ın elinde tutuğu şarap kadehi yere düşüp kırıldı. Kadın arkasından "Teşekkürler, hiç zahmet etme, ben temizlerim," diye kinayeli bir şekilde seslendiyse de Harry bunu duymadı bile. O sırada aklından geçen tek şey kimden yardım isteyebileceği sorusuydu. Kingsley'in ya da Robards'ın nerede olduğunu bilmiyordu. McGonagall'ın ofisine çıkacak zamanı da yoktu. Ron alt katta ev cinlerinin mutfaktaki marifetlerinden faydalanmakla meşguldü, Ginny ve Hermione ise bir öğrenci ordusunun ortasında muhtemelen beşinci sınıfta Sihir Bakanlığı'na girip Lucius Malfoy ve diğer ölüm yiyenlerden nasıl kurtulduklarını anlatıyordu. Durumu bilseler ikisi de mutlaka gelmek isteyecekti, Harry'nin son isteyeceği şey ise Ron, Ginny ya da Hermione'nin hayatını tehlikeye atmaktı.
Dolayısıyla iş yine başa düşmüştü.
Değişen merdivenlerden aşağı neredeyse yuvarlanarak indi ve büyük salonun ahşap kapısının önüne kadar geldi. Asasını sallayarak "Alohomora" dedi, kapı gıcırdayarak açıldı. Serin sonbahar havası altında henüz birkaç saat önce tırmandığı merdivenlerden koşar adım aşağı inmeye başladı.
Ay ışığı altında Hogwarts'ın Kara Gölü enfes görünüyordu. Ama Harry'nin bu nefes kesici manzaranın tadını çıkaracak vakti yoktu. Terlemişti, merdivenleri o kadar hızlı inmişti ki rıhtıma geldiğinde nefes nefeseydi. Ateşoku yanında olmadığından Grines'in peşinden uçarak gitmek gibi bir şansı da olmayacaktı. Bir an rıhtımda hiç sandal bulamayacağından endişe ettiyse de bu korkusunun yersiz olduğu ortaya çıktı.
Rıhtıma bağlı iki sandaldan göle yakın olana atladı, bir an dengesini kaybeder gibi olduysa da kollarını açıp ileri geri sallayarak dengesine kavuştu ve neyse ki sabit kalmayı başardı. Asasını düşürmesine de ramak kalmıştı, o kadar ki neredeyse bir an için sudaki kendi yansımasını dahi görmüştü. Küreklere asılarak meşalelerle aydınlanan loş koridoru ve ardından daracık sarmaşıkları geçti, göle açıldı. Onun tüm bu koşuşturmasına rağmen ortalık o kadar sessizdi ki tertemiz göl havasınını ciğerlerine çekerken, her kürek çekişinde suyun şırıltısı kulaklarını okşuyordu. Harry sandalın burnunu Dumbledore'un mezarının bulunduğu küçük adacığa doğru çevirdi, ardından asasını çıkarıp iki küreğe doğru tutarak "Piertotum Locomotor" diye fısıldadı. Kürekler kendi kendilerine işlemeye başlayınca sandal suyu yararak büyük bir hızla ilerlemeye koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Kızıl Pelerin #Wattys2018 Galibi
FanfictionHogwarts'a geri dönmeye ne dersiniz? Ya Harry ve Ron'un adım adım Seherbaz oluşunu, Hermione'nin Bakanlık'ta parlayışını görmeye? Azkaban'ı ziyaret etmeye? Müthiş Quidditch maçları izlemeye? Harry Potter ve Kızıl Pelerin, Hogwarts Savaşı'nın ardında...