Adımını attığı her yerde bir sessizlik hasıl oluyor, başlar ona dönüyor, gözler onu süzüyor ve bir sonraki adımı yankı bulacak kadar gergin olan ortamda nefesi ciğerlerine zor varıyordu. Biraz temaşadan sonra kendisinden çekilen bakışlar, bir şeyleri onalyama çabasında gibiydi. Dudaklara perde ellerin gerisinde fokur fokur kaynayan bir dedikodu kazanını okulun yer köşesinde uğultulara boğuyordu.
Jongin huzursuzdu. Çok huzursuzdu. Havada bir uğursuzluk vardı. Ya da asılsız bir dedikodu.
Başını ister istemez eğerek bakışların hedefinden kaçındı. Dünü ve öncesini ve daha öncesini, birkaç hafta öncesine kadar yokladı. Koşmaktan başka ne yapmıştı da bu insanlar tuhaf bakışlarını kazanmıştı?
Jongin, yakın geçmişindeki kazısında bulabildiği tek şey KyungSoo oldu.
"AHH! HAY AKSİ!!"
Popo üstü düştüğü yerde yere çarpan dirseğini ovalarken çenesindeki sızı az kalıyordu.
"Neden yürürken önüne bakmıyorsun?!"
İşittiği azarla tanıdık sese döndü. Kalbinden binlerce kırlangıç havalandı. Bahar gibi.
"Bu genişlikteki koridorda çarpıştığımıza göre sen de önüne bakmıyordun?!"
Genç, alelacele kağıtları toplarken yükselen gerginliği ile ofluyordu. Jongin ise onun kızaran yanaklarının oflayışları ile kabarışlarına gülmemek için yoğun çaba sarfediyordu.
"Bana güleceğine yardım etsen ya! Bu senin hatan!"
Jongin, ikinci azarını da işitince tutmakta zorlandığı gülüşleri ciddiyeti ile kayboldu.
"Yazarlar, kaprisli olduklarını kabul etmezlermiş.." dedi.. KyungSoo, toparlayabildiği kağıtların sırasını kontrol ederken Jongin'in uzattıklarını da ekledi.
"Yazarların kaprisli olduğunu düşünmüyorum."
KyungSoo, dizlerinin üzerindeydi. Bacaklarına yasladığı kağıtları bir kez kontrol ediyordu.
"Kendini onlardan saymıyor musun artık.."
"Birileri beni o kıymette görmüyor."
"Kaprislisiniz işte. O sözümün telafisi için her şeyi bol olandan ramen ısmarlamıştım."
"Kaprisli değiliz... yani değiller.. O telafinin bir önemi yok çünkü beni hala o kıymette görmüyorsun. Müsadenle, bunları edebiyat öğretmenine teslim etmem gerekiyor."
"KyungSoo!"
Jongin, sadece kısık bir gülüş ve ona eşlik eden göz kırpışla giden genci, uçlarından kesiliyormuşçasına sızlayan kalbinin zavallı atışları ile izledi.
Başkaları da onları izliyordu. Ve bunlardan biri ona doğru harekete geçti. Elini yasladığı çenesini yukarı itti.
"Sinek girmesin diye şeyettim. Fazla açık kalmış."
Jongin, tuhaf saçlı gence gözlerini devirdi. Elleri boşta durmaktan rahatsız ceplerine yol aldı. Sonra ne yapmakta olduğunu hatırlamaya çalıştı. Bakışları etrafta dolaştı. İnsanlar çekinmeden doğrudan ona bakabiliyordu artık ve neredeyse ne hakkında konuştuklarını bile duyacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ona Koşmak, Onu Yazmak
Teen FictionKim Jongin'in milli bir atlet olmak gibi bir hayali yoktu fakat koşarken rüzgarın saçlarını dağıtmasını ve terini soğutmasını seviyordu.. Bu özgürlüktü. Do KyungSoo hep oradaydı; koşu sahasının çevresinde, sınıfının kapısında, kantindeki masasının ç...