Bilgisayarın keskin ışığı odanın karanlığını bıçak gibi kesiyordu. Gözleri, açık dolabından gölgeler gibi kendisini izleyen giysilerdeydi. Giysileri onun üzerine bir bir giydirip soymuştu.
Soymak..
Aniden omuzlarından bir sarsıntı ile bedenini sarsan soğuğu kavuşturmak için kolları etrafına dolanıverdi.
Onu soymak fikri de nereden çıkıvermişti ki?!
Şimdide yanaklarını bir sıcaklık basmış, kulakları alev almıştı. Avuçları terliydi.
Kendine itiraf etmekten çekinse de iki gün önceki yağmur yüzünden tramvaya koşmak istememiş, yağmur dinene dek sıkıcı kulüp odasında beklemektense spor salonunda diğerini idman yaparken izlemeye gitmişti. Kendisi montunun içine iyice gömülmüş soğuğa direnirken o, atlet ve şort ile koşuyordu. Diğerlerine nazaran apaçık görkemli vücudunun her hattını gözetlemişti. Kendisine koşuncaya değin bundan da utanmamıştı. Ama bir aralık turdan çıkıp oturma yerlerinden tarafa döndüğünde..
O anı hatırlayınca hala utanıyordu.
Jongin, teri ile ıslanmış saçları alnında dağılmış, kollarındaki kıvrımlar dahi salonun ışıkları altında teri ile parlıyordu. Bunlar bir yana gülüşü ile göğsünde peydah olan kuvvetli bir sancı midesine inmiş, karnına ve oradan kasıklarına yol alınca oturduğu yerde bacaklarını biraz daha kapamıştı.
"Gelmene ne kadar sevindim anlatamam." demişti Jongin. İçi içine sığmayan bir sevinçle yanındaki boşluğa oturmak yerine ayakta hemen önünde duruyordu. Zaten kendisinden uzun olan gence bu konumda başını kaldırıp bakmak boynunda ağrı yapıyordu.
"Yağmur yağıyordu, tramvaya yürümek zor olacağı için buraya geldim." demişti. Onu görmek istediğini itiraf etmek kendisine karşı bile zorken..
Jongin'in gülüşü bir parça solmuştu ama sonra birden yine parlamıştı.
"Ama birlikte döneriz değil mi? Sadece yarım saat kaldı."
KyungSoo ellerini montunun cebine sokup daha çok sinmişti oturduğu yere. Jongin'in şort ve atletli hali daha çok üşümesine neden oluyordu. Yoksa onun yerine de mi üşüyordu?
"Üşüyor musun?"
"Kış bana erken gelir. Aldırma." dediyse de Jongin koşa koşa soyunma odalarının olduğu tarafa gitmiş birkaç dakika sonra elinde bir montla dönmüştü.
Montu etrafına sararak saçlarına bir öpüş bıraktığında KyungSoo, göğsüne düşen korla her yanının alev aldığını hissetmişti.
İşte bu alevden kalanlar göğsünde hâlâ ılık ılıktı.
Başını masasından doğrulttuğunda bilgisayarda açık sayfada ㅠ harfinin sıralanmış olduğunu görünce sıkıntı ile esnedi. Taslağı olduğu gibi kaydedip bilgisayarı kapattı. Çünkü ilhamları yine kayıplardaydı.
Esasen zihninin her yerinde Jongin'e dair bir şeyler onu meşgul ediyordu.. Jongin, ona geliyor, öğle aralarında birlikte yemeklerini paylaşıyorlar, ona hiç merak etmediği daha önce üzerinde hiç düşünmediği şeyler anlatıyor, gülecek bir yanı olmadığı halde yanakları acıyana kadar onunla gülüyordu, okul sonraları ve önceleri, tramvaydan ininceye değin tüm o manzaralar.. artık her bir tarafta Jongin vardı.
Geçen gün de televizyonda bir reklamda sebepsiz aklına gelmiş ve bir gülme almıştı.. Hatta akşam yemeğinde bir marulu tam ağzına atmıştı ki yine o gelmişti aklına ve bir gülüş kolayca yayılmıştı yanaklarına. Marul tuhaf bir şekilde Jongin'in koşarken havalanan saçlarına benziyordu. Bu alaka ile bir marulu daha ağzına atıverip kendi kendine gülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ona Koşmak, Onu Yazmak
Novela JuvenilKim Jongin'in milli bir atlet olmak gibi bir hayali yoktu fakat koşarken rüzgarın saçlarını dağıtmasını ve terini soğutmasını seviyordu.. Bu özgürlüktü. Do KyungSoo hep oradaydı; koşu sahasının çevresinde, sınıfının kapısında, kantindeki masasının ç...